🎭7. BöLüm🎭

139 10 12
                                    

Hoşgeldiniz.🎭
Bir saniyenizi ayırıp, bölümü voteler misiniz?

Çok uzun bir süredir hastanenin önünde Efsa'nın kendine gelmesini bekliyorduk. Bilmem kaçıncı kez bir oraya bir buraya gidip durmuştum bilmiyordum bile. Endişeden artık tırnaklarımı kemirmeye başlamıştım. Ya Efsa'ya bir şey olursa? O zaman bunun sorumlusu direk olarak Arman olacaktı.

Peki ya ne mi oldu?

Arman'a çok sinirlenmiştim. Aramızda ufak bir atıştıktan sonra Efsa'nın yerde yatıyor oluşu etraftakilerin baya dikkatini çekmişti. Herkes bize doğru bakmaya başlamıştı. Hatta çocuğun biri yanımız gelip Efsa'yı dövüp, dövmediğimizi bile sormuştu. Sonrasında ise birileri nöbetçi bir hoca çağırmıştı. Zaten nöbetçi hocayı görmemizle birlikte Arman ve ben, Efsa'yı oradan alıp derhal okuldan kaçmıştık. Sonrasında ise onu hastaneye getirmiştik. Olay buydu.

Arman'a doğru kaydı gözlerim. Kolundaki saate bakıp, bana doğru döndü. "Uzun bir süredir burada bekliyoruz. En iyisi okuldan eşyalarımızı alıp eve gitmek." dedi, Arman.

Efsa bizim yüzümüzden buradaydı. Bizim yüzümüzden derslerde yok yazılmıştı. Ve tekrardan bizim yüzümüzden o tertemiz yüzü morluk içerisindeydi.

"Arman," dedim, söze atılarak. "Şu an Efsa bizim yüzümüzden burada duruyor. Sence de bizim şimdi onu bırakıp buradan gitmemiz doğru mu olur?" dedim, kaşlarımı çatarak.

"Sanki babanın oğlu da bu kadar kafaya takıyorsun." dedi, Arman. Yüzünü bana karşı buruşturarak. Kollarımı göğüsümde birleştirdim. "Umurumda bile değil. Sadece sana bizim yüzümüzden çocuğun bu durumda olduğunu izah etmeye çalışıyorum." dedim, kafamı başka bir tarafa döndürerek. Arman'la muhattap olmak istemiyordum. Hem suçluydu hem de güçlü. Onun yüzünden şu anda bu haldeydik.

Bir süre birbirine küsmüş iki çocuk gibi suratlarımızı birbirimizin önünden uzak tuttuk. İkimizde o kadar kararlı duruyorduk ki; hiçbir şey bizi normale çevirmeye yetemezdi.

Yani, ben öyle sanıyordum...

Arman, "Hey," diye seslendi bana doğru. Benim gibi göğüsünde birleştirdiği kollarını bıraktı. "Seninle asıl amacımız kahve içmekti. İçinde olduğumuz durumu biliyorum. Şimdi bunu söylediğimde belki sırası değil diyeceksin ama..." dedi, hiç takılmadan, kekelemeden, aksatmadan konuşarak. Ta ki o 'Ama' sözcüğüne gelene dek.

"Ne ama?" diye sordum bedenimin yarısını ona dönerek. "Kahve içmek ister misin?" dedi, cümlesini bir anda ağızından çıkararak. Sanki üzerinden bir yük kalkmışçasına rahatladı. Benim ona şaşırmış bir şekilde baktığımı gördükten sonra duruşunu düzeltip, ekledi.

"Yani eğer istemiyorsan, ben kendim de gidip içerim. Çokta sorun değil." dedi, ellerini pantolonunun cebine atarak. Ona hâlâ daha aynı bakışlarımı sunuyordum. Şaşkın, ilginç, manasız ve saçma bulan bir yüz ifadesi ile...

"Demek ki artık birlikte kahve içmek istemiyorsun. Pekâyla bende gidip tek başıma içerim." dediği sırada elleri hâlâ daha pantolonun cebinde dururken, olduğu yerinden hareketlenip ilerlemeye başladı.

Arman ciddi miydi?

Gözlerim onun gidişini izliyordu. Onun tek başına gidişini, tek başına attığı adımlarını, tek başına yürümesini.

SANSÜR PERDESİ {+18}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin