Kaybettiğiniz birini bulabilir misiniz?
Peki ya... Tanımadığınız birini?
Onlar her şeye rağmen bir-birlerini buldular?
"Keybedilen her şey tekrardan bulunabilir mi?" Diye sormuştu Hayal çok
uzaklardan.
Bulunabilirmiş.
Bu gecelere aşık insanların, y...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hayal daha cevap veremeden telefon yüzüne kapandı. 30 dk önce Hayal ne kadar garip bir tepki vermişte olsa Umut'un kahvaltı teklifini kabul etmişti. Herhalde dün gece çok ders çalıştı diye düşündü Umut. Ayağıyla ritmik bir ses oluşturmuş oraya-buraya bakınıyordu Hayal'i beklerken. Sonra bakışları yere kaydı. Hayal'in ayakkabı dolabının en alt rafında olan bir erkek ayakkabısına. Belki yanlış görmüştür diye biraz daha yaklaştı ayakkabıya. Ne yani içeride birisi mi vardı? Kapıyı tıklatmak için elini uzatacaktı ki içerideb bir öksürük sesi geldi. Hemde Hayal'in ses tonundan oldukca kalın ve erkeksi. Umut çok sinirlenmişti. Eğer Hayal'e hesap soracak olsa onun kalbini kırabilirdi. Hemen apartmandan çıktı, arabasına bindi ve öfkeli bir şekilde ilerlemeye başladı. "Belki akrabasıdır?" Diye düşündü yol boyunca ama neden söylememişti? Bu benim kuzenim ne bileyim dayım dese neden akraban var mı diyecekti Umut? Ayrıca o mimikleri neydi öyle? Basılmış, yakalanmış gibi. Yani Umut aptal gibi bir kıza kanmış mıydı? Hayır, en kötü ihtimali düşünmemeliydi. Hayal'e bunu yakıştırmamalıydı. Şimdi de Hayal arıyordu. Açmalı mıydı? Evet, sonuçta gerçekleri öğrenmeliydi. Bu yanlış anlamadaki gerçekler ortaya çıkmalıydı. Şimdi Hayal elindeki telefona baktı. Bu kadar mı güvenmiyordu Umut ona? Yoksa değinilmesi gereken şey bu değil miydi? O da mı yanlış anlardı böyle bir durumu? Zaten nereden anlamıştı ki, içeride birisi olduğunu? Tabiki anlayacaktı çocuk muydu? Anlayabilmesi için yüzlerce neden varken Umut'tan böyle birşeyi saklayabileceğini mi düşünmüştü? Tekrar aradı ama açılmadı, defalarca aradı olayı anlatabilmek için, yanlış anladın diyerek başlayıp her şeyi açıklayabilmek için ama Umut açmadı. Arkasına doğru döndü yavaşca Hayal apartmanın önünde duran babasına baktı ama şimdi eve gidemezdi. Umut'un yanına gitmeliydi. Arkasını tekrar döndü ve koşmaya başladı otobüs durağına doğru. Arkasından gelen "Kızım, ben seni arabayla götürürüm. Dur! Koşma. " sözlerini kulakardı etti. Otobüs durağına vardığında otobüsü bekleyecek kadar zamanı olmadığı düşündü. Hemeb bir taksi çevirdi ve Umut'un adresini söyledi. Görüş alanına Umut'un evi girince indi taksiden. Koştu kapıya doğru sert bir şekilde çalmaya başladı çaldı, çaldı, çaldı kimse açmadı. Herzamanki gibi "Günaydın canım" diyerek açılmadı kapı. Oturdu kapının önüne bekleyecekti onu, gelecekti buraya. Saatler geçti o kapının önünde, güneş ilerledi batıya doğru sonra gözden kayboldu. Sokakta yürüyen kalabalık dağıldı tek-tük kişiler gözükmeye başladı ama Hayal ayrılmadı o kapının önünden. Yıldızların en üstte parıl-parıl parladığı bir vakitte araba sesi duyuldu sokağın derinliklerinden. Sonra o araba geldi ev evin önünde durdu. Hayal hızlıca ayağa kalktı. Bu Umut'tu, O'ydu gelmuşti sonunda. Umut indi arabadan, Hayal'i görünce geri dönmek için elini tekrar arabanın koluna uzattı ama Hayal onu durdurdu. Umut Hayal'in yüzüne bile bakmıyordu. "Izin ver" dedi Hayal "Izin ver, açıklayayım" "Nasıl?" Dedi Umut "Neyi açıklayacaksın?" Kimdi o evdeki adam? Birkaç ay ya! , birkaç aydır yokum yanında." Sustu, sustu kalbini kırmamak için Hayal'in. "Babammış" dedi Hayal. Umut gözlerini Hayal'e çevrildi. "Babammış" diye fısıldadı tekrar Hayal. Umut yaptığı haksızlıktan dolayı nefret etti o an kendinden. Hayal için bu durum zaten bu kadar zorken Umut, Hayal'i daha da yormuştu. Ne yani Hayal babasını bulmuştu? "Yıllardır görmediğim, adını bile bilmediğim, yüzünü bile görmediğim babam geldi. Ben, ben sana nasıl açıklayabileceğimi bilemedim. Benim bile çözemediğim, ne olduğunu bilemediğim, şaşırıp kaldığım vir durum bu." Artık Hayal ağlamaya başlamıştı. Balonu elinden alınmış masum çocuklar gibi. Çaresizce. "Umut, ben ben özür dilerim" Umut sarıldı bu küçük, masum, çaresiz çocuğa. "Ben özür dilerim"diye fısıldadı. "Ben yanındayım. Beraber çözeriz istersen bu durumu. Ağlama, benim suçum, nasıl seni bu kadar çabuk yargılaya bildim ki? Nasıl seni bu kadar çabuk suçladım? Özür dilerim." Hayal gözyaşlarını silerken tekrar kocaman sarıldı Umut'a bu sefer gülümsüyordu. "Seni seviyorum"...