11

16.7K 937 177
                                    

Diğerleri görmesin diye Ayaz'ı soyunma odasının dışına çıkarmış, acil işi olduğunu ve onların giyinip takım otobüsüyle gidebileceklerini söylemişti Can.

Ayaz küçücük taksinin içinde daraldığını hissediyor, sürekli yerleşmek için hareket ediyordu. Elindeki havlu, terini silmeye yetmiyordu artık.

"Annen eve gitmediğinde ne diyecek?"

"Bilmiyorum. Birinde kaldığımı söylerim." dedi stres içinde. Annesinin buna izin vermeyeceğini biliyordu ama telefonda yalvaracaktı fazlasıyla.

"İyi misin?"

"Sence?" diye ters bir bakış attı.

"Bak, özür dilerim. Bilmiyordum. Ayrıca, kötü mü oldu? Uyuşturucunun zararları hakkında bir şey bilmiyor musun sen?"

"Senden fazla biliyorum."

"E o zaman ne salak salak konuşuyorsun? Tedavi görüp yaşamına devam edeceksin işte."

"O kadar da kolay sanki!"

"Bak, hiç uyuşturucu kullanmadım ve bunun eksikliğinde ne hissettiğini bilemiyorum ama tahmin edebiliyorum. Şu an büyük ihtimalle kriz geçiriyorsun ama güzel olacağını düşün. Bundan kurtulup hayatına çok güzel bir şekilde devam edebileceksin."

"Ya da tedaviye katlanamayıp geberirim."

"Saçmalama."

"Peki ya tedavi parası? Sen mi ödeyeceksin?" diye alaya aldı onu.

"2016'dan beri devlet tarafından karşılanıyor diye biliyorum." dedi kısık gözlerle.

"Geldik." diyen taksiciye teşekkür edip parayı verdikten sonra araçtan inip binaya ilerlediler. Ayaz bir anda serin havaya çıkmış olduğundan dolayı başı dönmüştü ve bacakları zar zor taşıyordu vücudunu.

Can'ın birine "uyuşturucu krizi geçiriyor." dediğini işitti ama diğerlerini anlamamıştı. Ayakta duramayacağını anlayınca sırtını duvara yaslayıp yere kaydı. En son hissettiği şey -Can olduğunu düşündüğü kişinin- onu tutmasıydı.

.

"Geberiyorum amına koyayım!" diye mırıldandı Ayaz, gözlerini yeni yeni açarken.

"Ne?"

"Su diyorum, verebilir misin?"

"Tabii, bekle bir dakika." Su almak için odadan çıkıp su sebilinin oraya ilerledi Can. O sırada Ayaz kolundaki iğnelere ve seruma baktı. Derin bir iç çekip yanan gözlerini kırparak gözyaşı oluşmamasını sağladı.

"Al." Can suyu uzatıp sandalyeye geri oturdu. "Nasılsın?"

"Ölmüş de dirilmiş gibi hissediyorum. Yani gayet iyi galiba."

"Annen aradı. Maça geç başladığımızı, daha sonra da uzadığını söyledim. Yarım saat önce falan hâlâ maçta olduğumuzu söyledim."

"Ne zamandır buradayız ki?"

"45 dakika falan. Haber vermek ister misin?" Başını salladı Ayaz. Can çantasının ona uzattı. Ayaz telefonu çıkarıp rehberde annesinin ismine tıkladı.

"Alo."

"Oğlum, bitti mi maç?"

"Bitti anne. Şey diyecektim. Berklerde kalsam olur mu?"

"Niye oğlum gelsene evine."

"Çok ısrar etti anne. Hem, ders falan çalışacağız. Lüüütfen." diye nefesini zorladı.

"Olmaz oğlum. Hem kıyafetin falan da yok."

"Siyah pantolonum var, üstüme de ondan bir şey alırım. Lütfen anne... eve gelmek istemiyorum." Annesi biraz sessiz kaldıktan sonra "tamam. Ama bir daha böyle ısrar etme." diye yanıtladı onu.

"Tamam anne. Sağ ol. Hadi görüşürüz." Bir nefes verip telefonu kenara koydu.

"Şey, teşekkür ederim yaptıkların için."

"Teşekkür etmene gerek yok. Başka bir şey mi yapacaktım sanki?"

"Yine de... Sağ ol."

"Beni boşver de, sen ailene ne zaman söyleyeceksin bunu? Tedavi olman gerekiyor. Hastaneden çıkmana izin vermeyebilirler. Ben de bilmeden konuşmak istemiyorum ama..."

"Bilmiyorum. Eğer çıkmama izin vermezlerse, anneme söylemek zorunda kalırım. Diğer türlüsünü sonra düşünürüz."

"Ben biriyle konuşayım mı? Bilgi alırım."

"Olur."

Can odadan çıkınca sol gözünden damlayan yaşı hızlıca sildi Ayaz.

'Hayır, saçma sapan duygulara kapılmayacaksın. Sadece sana yardım ediyor. Seni umursadığından, sevdiğinden değil. Herkesin yapacağı şeyi yapıyor.' diye geçiriyordu içinden ama başka bir parçası başka düşündüğü için düzgün düşünmekte zorlanıyordu. Belki uyurum diye düşünerek gözlerini kapattı ama pek sanmıyordu.

Dün bölüm atmayı unutmuşum kb bebeklerim

Addicted (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin