Çıkış günü
Sonunda oradan tamamen çıktığını bilerek dışarı çıkmak Ayaz'ı aşırı mutlu etmişti, birkaç saniyeliğine. Ama eve gidince olabilecekler aklına gelince bu mutluluğu uçup gitmişti.
Sonunda evine gelmişti. Bok gibi günler geçirmiş olsa da, burayı özlediğini hissediyordu. Kapıdan girdiği an burnuna gelen krep kokusuyla kocaman gülümsedi.
"KREP Mİ YAPTIN?"
"Eveet. Hem de hiç açılmamış bir nutellamız var." Hızlıca kardeşine sarıldıktan sonra eşyalarını kenara bırakıp masaya ilerledi.
"Çok güzel kokuyorlar. Hamarat olduğunu bilmiyordum."
"Tabi bilmezsin."
"Hadi elinizi yıkayın da oturalım."
Ayaz bir koşu ellerini yıkadı ve masaya oturdu. Nutellayı krebine sürerken aşırı mutlu görünüyordu ve bu İlayda'yı da mutlu etmişti.
.
Babasının gelmesine çok az kalmıştı. Salonda oturuyorlardı. Herkes kötü bir şeyler olacağının farkındaydı, bu yüzden sessizdiler. Fırtına öncesi sessizlik denilen şeydi tam anlamıyla.
Kapıdan anahtar sesi gelince Ayaz yutkundu ve içeri giren bedene baktı. Gözleri yüzüne tırmanmaya cesaret edemiyordu.
"Sen ne..." Adam ilk başta kafası karışmış şekilde baktı, çünkü bugün geleceğini bilmiyordu. Ama idrak edince hızlıca Ayaz'ın yanına ilerleyip kolundan sertçe tutarak kalkmasını sağladı ve öne doğru savurdu.
"TOPLA PILINI PIRTINI ÇIK GİT EVİMDEN!" Annesi dursun diye kolunu tutmaya çalışınca kadını geriye doğru savurdu. Ayaz ona karşı gelmeye çalışamadan tekrardan itilmişti.
"Baba yapma bak-"
"SEN SUS! İKİ GÜNDÜR SANA ABİLİK YAPIYOR DİYE ONU BANA MI SAVUNACAKSIN?"
"EVDEN Mİ ATACAKSIN ÇOCUĞU?!" İlayda da istemsizce bağırmaya başlamıştı.
"Ev benim değil mi? Hesap mı vereceğim size?" Bağırmamıştı ama hâlâ aşırı sinirli olduğu belliydi.
"Saçmalama. Ben ne kadar senin çocuğunsam o da öyle."
O an karısıyla göz göze geldi adam ve kadın 'yapma' anlamında başını salladı.
"O benim çocuğum falan değil. Annenin çocuğu o. Benim hiçbir şeyim değil. Ve ben böyle bir keşi evimde bulundurmam."
İlayda duyduğu şeyi idrak edememişti. Ayaz da öyle... Aklından bir sürü şey geçiyordu ama hiçbirini toparlayıp birini dinleyemiyordu.
"Sen... ne diyorsun?"
"Ayaz oğlum-"
"ANNE SUS."
"Sen benim oğlum değilsin." dedi adam her kelimenin üstüne basa basa. Ayaz kendini tutamamış, üstüne atlamıştı. İlayda'nın çığlığıyla annesinin sözleri birbirine karışırken bir el boğazına sarıldı.
"SİKTİR GİT EVİMDEN!"
Nasıl olduğunu anlamadan kapıya fırlatılmış, yere düşmüştü. Karşı gelirse dayak yiyeceğini bildiği için hiç vakit kaybetmeden kapıyı açtı ve kendini dışarı attı. Annesi veya İlayda çıkıp yanına gelmesin diye koşarak uzaklaşmıştı evden.
Karanlık ve buz gibi sokakta tek başına yürürken aynı zamanda ağlıyordu da. Sinirliydi, aklı karışıktı ve en çok da aldatılmış hissediyordu çünkü annesinin bunca sene böyle bir gerçeği ondan saklamış olmasını kendine yediremiyordu.
Caddeye çıktığında gözlerini sildi ve ne yapabileceğini düşündü. Gerçi, bu soğukta dışarıda kalma gibi bir şansı yoktu. Gözyaşları yeniden akmaya başladı. Hemen yanındaki merdiven basamaklarından birine oturdu ve telefonunu cebinden çıkardı. Sinirden titreyen elleriyle şifreyi anca girebilmişti. Rehbere girmeden önce elleriyle yüzünü sıvazladı. Boğazı tıkanmış, baş ağrısından ölecek gibi hissediyordu.
İstemeye istemeye Can'ın ismine tıkladı rehberde. Telefon açıldığında burnunu çekti ve konuşmaya başladı.
"Can..." tekrardan burnunu çekti.
"Ayaz! Ne oldu? Ağlıyor musun sen?"
"Beni alabilir misin?" Sesi düzgün çıksın diye uğraşırken yine de ince ve tiz bir şekilde çıkmıştı.
"Ta-tamam. Neredesin sen?"
"Konum atıyorum."
"Tamam."
Can mesaj gelene kadar endişeyle bekledi çünkü bu saatte ağlayarak onu araması hiç normal değildi. Mesaj gelince hemen evden çıktı.
Umarım olmuştur umarım olmuştur umarım olmuştur.
Aşklarım bölüm 505 kelime olmuş o yüzden gidip Arctic Monkeys-505 dinleyin lecnwpcmkw
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Addicted (bxb)
Teen FictionDaddy issues kitabıdır. Bölümler kısa kısadır. Cok fazla bölüm olmasına aldırmayın. Uyuşturucu bağımlılığı ve tedavisi hakkında pek bir bilgim yok. Yani gerçekçi olmayan şeyler için linç etmeyin lütfen tşk