"Üç dediğimde." Saklandığımız ağacın arkasından kafasını çıkararak etrafı kontrol etti. "Üç." Dedi ve ağacın arkasından fırladı. Ben de peşinden topuklu ayakkabılarımın izin verdiği hızda ilerledim.
Tekrar bir ağacın arkasına gizlendik. Yaklaşık kırk beş dakikadır aynı şekilde saklanıyorduk. Artık çok yorulmuştum, uykum gelmişti, üstelik sabahtan beri ağzıma tek lokma yemek koymamıştım. Üstelik bunlara ölüm korkusu da eklenince kendimi berbat hissetmeye başlamıştım.
Ağacın arkasına saklanacakken ağacın köküne takılıp yere düştüm. Ellerim ve sağ dizim yerdeki keskin taşlardan dolayı kanamaya başlamıştı. Özellikle sağ dizim. Kot pantolonum yırtılmış, bacağımdan da oluk oluk kan akmaya başlamıştı. Acısıyla yüzümü buruşturdum.
Yüzbaşı yanıma gelip önümde diz çöktü. "İyi misin?"
Dolu gözlerimle yüzüne baktım. "Çok yoruldum."
Göz yaşlarımı daha fazla tutamadım. Ağlamaya başladım. "Çok yoruldum. Anlıyor musun? Sürekli ölüm korkusuyla yaşamaktan, sürekli diken üstünde olmaktan, acaba bugün ölecek miyim diye düşünmekten, bir şey yapmadan önce on adım sonrasını hesap etmekten, şu koca hayatta yapayalnız olmaktan, sürekli anne ve babamı özlemekten..." Boğuk sesimle hızlı hızlı konuştum. "Sadece çok yoruldum."
Yüzbaşı beni kendine çekip sarıldığında kollarımı beline sarıp fısıldadım. "Çok yoruldum."
"Geçecek Angela." Kendini geri çekti, göz yaşlarımı sildi. "Geçecek, söz veriyorum. Ama önce buradan kurtulmak zorundayız." Elini uzattığında kanayan ellerimle elini tutup beni kaldırmasına izin verdim.
"Devam edebilecek misin?" Başımı evet anlamında salladım. "Hadi."
Adım attığım anda hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. "Bileğim." Diye sızlandığımda bana doğru döndü. "Sanırım feci halde burktum."
Bir şey söylemeden beni kucağına aldı. Beni bırakıp yoluna devam etmeliydi. Başına bela olmaktan başka bir şey yapmıyordum. Eğer biraz daha benimle burada kalırsa eninde sonunda yakalanacaktık. "Beni bırak. Lütfen kendini kurtar. Benim yüzümden öleceksin."
Sözlerime kulak asmadı, cevap bile vermedi. "Sana diyorum. Yüzbaşı. Lütfen kurtar kendini. Başına benim yüzümden bir şey gelmesini istemiyorum." Beni yine duymazlıktan geldi. "Başına bela olmaktan başka bir şey yaptığım yok. Sana yalvarıyorum beni bırak ve kurtar kendini." Hiç istifini bozmadan yoluna devam etti.
"Steve..." Diye mırıldandığımda gözlerini gözlerime çevirdi. "Ölmeni istemiyorum."
"Ölmeyeceğim, ölmeyeceğiz. Bugün değil."
"Beni bırak. Sana yalvarıyorum. Kaç ve kurtar kendini. Beni eninde sonunda yakalayacaklar. Benim sonum belli."
Sert bir ifadeyle baktı gözlerimin içine. "Ölmene izin vermeyeceğim Angela. Boşuna nefesini tüketme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐓𝐄𝐋𝐋𝐀𝐑 • 𝐒𝐭𝐞𝐯𝐞 𝐑𝐨𝐠𝐞𝐫𝐬
FanfictionGerçeklik. Sizler için bilimden ibaret. Düşüncelerden, fikirlerden, inançlardan... Belli bir sınır dahilinde çizili bir şartlı öğrenilmişlik. Benim içinse hayal gücümün uçsuz bucaksız denizlerinden, aklıma gelebilecek en uçuk fikirden, isteklerimden...