"Günaydın."
Arkamdan gelen sesin sahibini bildiğim için yanıma gelmesini bekledim. "Sana da günaydın Tony."
Elini omzuma atıp beni de kendiyle birlikte ilerletti.
"Lafı dolandırmayı bilmediğim ve bunu yapmayı hiç sevmediğim için direkt olarak konuya giriyorum."
"Seni dinliyorum." Dedim ve yüzüne baktım.
"Senin aramıza katılmanı kutlamak istiyoruz." Ben tam itiraz edecekken ellerini teslim olur gibi kaldırdı.
"Tamam biliyorum, bu gösterişli şeylerden hoşlanmıyorsun. Seni anlıyorum." Dedi ve derin bir nefes aldı. "Biz uzun zamandır bir ekip gibi olamadık. Şeyden beri."
"Thanos." Diyerek tamamladım sözünü. Başını salladı.
"Şimdi senin sayende bir aradayız ve tekrar bir ekip gibi hareket ediyoruz. Uzun zamandır kimseyi bu kadar mutlu görmemiştim. Beni anlıyor musun?"
Başımı sallayarak gülümsedim. "Sayende tekrar bir ekip gibiyiz. Tekrar mutluyuz. Tekrar gülüyoruz. Tekrar bir amacımız var. Lütfen bunu kutlamamıza izin ver. Herkes bu partiyi istiyor. Sadece senin evet demen gerek."
"Pekala tamam." Güldüm. "Pes ediyorum. İstediğin gibi olsun." Güldü ve kollarını bana sardı.
"Bana hayır diyemeyeceğini biliyordum." Dediğinde görmeyeceğini bilsem de gözlerimi devirdim.
"Bir şartım var." Kendimi geri çektim ve işaret parmağımı ona doğrulttum. "Abartıya kaçmak yok!"
"Ben ve abartıya kaçmak. Bunları aynı cümle içinde kullanman bile yanlış tatlım."
Gözlerimi kıstım. "Bilmez miyim?"
"Kesinlikle beni tanımıyorsun." Beni arkasında bırakarak ilerlemeye başladı ama hala benimle konuşuyordu. "Tanısaydın böyle konuşamazdın."
Güldüm ve ona aldırmadan alt kattaki odalara indim. Üst katta sadece ben, Tony ve Steve'in odası vardı. Alt kata geldiğimde Natasha'nın kapısının önünde durdum. Kapıyı tıklattım. İçeriden bir süre ses gelmedi.
"Nat, orada mısın?"
Kapı birden açıldığında karşımda gözleri kızarmış bir Natasha Romanoff bulmayı beklemiyordum.
"Günaydın." Ağladığı her halinden belli olmasına rağmen sesi neşeli çıkmıştı. Bunu nasıl başardığını anlamazken onun bir ajan olduğunu hatırlattım kendime.
"Hey, sana ne oldu? İyi misin?"
"Evet. Sen niye geldin?"
"Şey ben..." Ne diyeceğimi bilememiştim. Kabul ediyorum ki bu tepkiyi beklemiyordum.
"Özür dilerim, Angela. Öyle demek istemedim."
"Önemli değil Nat. Sen iyi olduğunda konuşabiliriz." Arkamı döndüm ve yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐓𝐄𝐋𝐋𝐀𝐑 • 𝐒𝐭𝐞𝐯𝐞 𝐑𝐨𝐠𝐞𝐫𝐬
FanfictionGerçeklik. Sizler için bilimden ibaret. Düşüncelerden, fikirlerden, inançlardan... Belli bir sınır dahilinde çizili bir şartlı öğrenilmişlik. Benim içinse hayal gücümün uçsuz bucaksız denizlerinden, aklıma gelebilecek en uçuk fikirden, isteklerimden...