Bölüm 22

1.6K 177 4
                                    

Bazı insanlar, bazı insanlara şifadır...
Muhyiddin Şekür

2 hafta sonra

Poyraz'dan

Arya'yı bulmuştum. Eski düşmanlarım elbette peşimizi bırakmıyordu. Bazen en çok kurtulmak istediğin şey, en çok senin peşinde oluyor. Kurtulmak istiyorsun veya vazgeçesin geliyor ama yapamazsın. Yapmazsın çünkü.
Bütün suçlular yakalanmıştı o gün ki kazada. Fakat sadece bu kadarla kalmadı. Bebeğimizi, minik mucizemizi kaybetmiştik. Bizi, gelişiyle o bebek birbirimize bağlamışken gidişi ile de bizi birbirimize iyice bağlamıştı. Her şeyde bir hayır var derler ya mucizemizin gelişi de gidişi de çok şey öğretti bize.
Arya mutlu olsun, unutsun diye kendimden geçmiştim artık. Fakat Arya son zamanlarda çok farklıydı. Temizlik hastalığı gelmişti Arya'ya. Sabah akşam her yeri temizlemek istiyordu. Dışarı çıkınca evde ya elektirik süpürgesinin tozu patladıysa, ya ütü olmadıysa gibi olmayan bir çok sebepten eve geri dönüyorduk. Yemekten içmekten kesilmişti. En sonunda bunun bir hastalık olduğunu düşünüp doktora gitmiştik. Doktor ise Obsesif Kumplisif Bozukluk dedi. Ne kadar konuşmalarda yapsalar Arya aynı Arya'ydı. Doktor kafasında bir dünya oluştuğunu kendine emirler verip yapmazsa asla içinin rahat etmeyeceğini söyledi. Bununla mücadeleyi kazanmak için ise yapmamalıydı. Kafasına gelen şüphelere öyle bir şey yok deyip devam etmeliydi. Fakat Arya bunu yapamıyordu. Olmazsa oturup ağlıyordu gözümün içine bakıp eve gidelim diyordu. Ben ise onun ağlamasına kıyamazdım ki. Bir sürü şey denemiştim. Çok zor bir süreçteydik.
"Poyraz elini mi yıkıyorsun?" diye korkarak yaklaşan Arya'ya:
"Evet meleğim yemekten sonra yıkamak sünnettir, unutmadın dimi?" dedim.
"Evet sabun da kullandın mı Poyraz?"
"Kullandım bitanem."
"Bi daha kullansana Poyraz içim rahat etsin."

Ve defalarca böyle muhabbetler. Evimiz de huzur kalmamıştı. Arya bebeğini kaybedince kendini temizliğe vermişti. Fakat zamanla ileri gitmeye başlamıştı.
"Arya temizlik çok güzel ama temizlikte ileri gitmek biliyorsun ki dinimizce de güzel değil. Defalarca abdestim olmadı vesvesi yaşadığın için doğru düzgün namaz kılamıyorsun. Bizim için en güzel şey namaz kılıp huzur bulmakken sen bunu işkenceye çevirdin Aryam. Vazgeç bundan."
Hep böyle konuşup onu ikna etmeye çalışıyordum. O ise belki üçüncü kez abdest alıyordu.
"Aryam, bitanemmm bak sen öyle güzel Rabbini seviyorsun ki şeytan kıskanıyor. Hırsız boş eve girmez. Sen öyle güzel ilim dolusun ki şeytan seninle uğraşıyor vesvese verip seni oyalıyor ki sen ibadetlerini güzelce yapma diye. Zihnindeki o güzel ilimleri amel etmene izin vermek istemiyor. Ama bizim besmelemiz var Arya o şeytana izin verme!.. " dedim gözlerine yalvararak bakarken, eski Arya'yı özlüyordum.
"Poyraz.. Yaşadıklarımız beni böyle yapıyor olamaz mı?"
"Biliyorum bitanem kolay şeyler yaşamadık ama bunların sana zarar vermesine izin vererek hatayı sen yapıyorsun. Allah sabredenlerle beraberdir. Sabret ve kendine zarar verme. Vücudumuz da Rabbimizin emaneti sen ona zarar vererek doğru mu yaptığını sanıyorsun. Hadi söz ver artık vesveseleri duymayacaksın?"
"Ben istemiyor muyum sanıyorsun Poyraz? Ama nasıl!"
"Ben buldum bile. Şimdi seninle dışarı çıkıp yemek yiyeceğiz ve ne kadar istersen işte eve dönmeyeceğiz. Aklına gelen şüpheler ne olursa olsun onları duymayacağız. Ben yanında durucam birlikte abdest alıcaz fazla bir şey yapmana da izin vermeyeceğim. Fakat sende bana yardımcı olup ısrar etmeyeceksin. Seni kurtarıcam Arya'm." dedikten sonra gülümsedim ona ellerini avuçlarımın içine alıp gülümsedim. Fısıldayarak teşekkür etti.

***

Arya'dan

İnsanın başına bazen istemediği anlayıp çözemediği şeyler gelirmiş. Sanırım tam da o günlerdeyim. Poyraz'ın desteği ile baya yol kat etmiştim. Gittiğim doktorlar o kadar da işe yaramıyormuş. Bu iş tamamen zihinde bitiyor. Ve Rabbimden yardım isteyerek iyileşiyordum. Her geçen gün bir şeyleri daha iyi yapmaya başlamıştım. Artık sürekli kaçıncı rekatta olduğumu saymıyordum. Abdest alırken gelen ve kolumu yıkamış mıydım diye vesvese veren şeytani duymuyordum. Bu seferlik bir daha yıkayayım bir daha yapmam asla demiyordum. Çünkü öğrendim ki şeytana elini versen kolunu kapıyordu. Hiç ama hiç fırsat vermemeliydik. Aslında günahlarda da öyle bir kereden bir şey olmaz sözü kadar tehlikeli bir söz var mıydı?
Durumum iyiye giderken Poyrazın yanına oturdum.
"Poyraz bu hastalık bana ne öğretti biliyor musun?" dedim. Kemikli güzel yüzünü bana çevirince bir an heyecanlanmıştım. Yıllar da geçse ona ilk günkü heyecanla bakacağımdan emindim.
"Ne öğretti bakalım." dedi gülerek.
"Şeytan bizi yoldan çıkarmak için o kadar çok uğraşıyor ve o kadar hırslı ki bunu öğrendim. Bir de düşündüm ki o bizi yoldan çıkarmaya bu kadar çalışırken biz yoldan çıkmamak için Allah'a ne kadar da az sığınıyoruz."
Bir an onunda bakışları ciddileşmişti.
"Elbette Arya. Biz o şeytandan daha da çok hırslı olmalıyız ama Rabbimizin yolunda kalmak için. Daha hırsla ibadetlerimize tutunmalıyız. Farzları yapıp sünnetleri sonra da nafilelere tutunmalıyız."
"Ve şeytanı duymamalıyız.." diye ekledim.
"Duysak da bize zarar vermesine izin vermemeliyiz." diye bu sefer de o ekledi.
Başımı olumlu anlamda sallayıp ne kadar çok iyileştiğimi düşündüm. Dualarımda bol bol Poyraz'dan razı ol Allah'ım ben ondan razıyım diyordum.
O benim avuç içlerime ektiğim en güzel dua çiçeğimdi..

***

Çalan kapıyla Poyraz ayağa kalktı. O kapıya bakarken ben salonda başıma tülbent atmış onları izliyordum.
"Poyraz siz misiniz karakoldan geliyoruz." diyen kalın sesli adama Poyraz tüm dik duruşu ile:
"Buyrun benim." dedikten sonra kimliğini göğsünden çıkarıp adamın gözüne sokar gibi gösterince polis bir iki adım geriledi. Bir an önünü ilikler gibi oldu:
"Kusura bakmayın Poyraz Bey rahatsız ediyorum eşiniz Arya Hanım hakkında şikayet var. Kendisini karakola götürmemiz gerekiyor." derken duyduğum metal sesi ile şoka girmiştim. İçeri girmeye çalışan patavatsız polisi Poyraz omzundan ittirip geri dışarı itti.
"Ne diyorsun adam sen?! Kim şikayet etmiş benim karımı! Beni götürün ben ona haddini bildiririm!" dedikten sonra polis:
"Poyraz Bey lütfen zorluk çıkartmayın."
"İsterseniz siz zorluk çıkartmayın! Kimle konuştuğunu unutuyorsunuz sanırım siz. Benim karımın bir suçu yok diyorum. Hiç bir şekilde onu bu evden çıkartamazsınız! Ben istersem alır karımı gelirim!" derken burnundan soluyordu. Boğazında ki damarlar sinirden şişmişti. Poyraz'ın omzuna dokunup kibarca:
"Suçsuz olduğum elbette çıkacaktır Poyraz izin ver bi gidip konuşalım hem polislerin bir suçu yok onlar işlerini yapı..." diye vızıldarken:
"Arya saçmalamayı kesip eve geçer misin?!" demesi ile ciddi mana da tırsmıştım.
"Peki." deyip eski yerime tekrar geçtim. Kim ne diye şikayet edebilirdi ki beni? Ne olmuş olabilirdi?
"Müdürünüz ile konuşmak istiyorum, arayın verin bana!" sinirden emreder gibi konuşuyordu.
Polis de ne yapacağını şaşırmış bir şekilde telefonu ile müdürünü aramış biraz öte de konuşup Poyraz'a telefonu uzatmıştı. Poyraz yapabildiği kadar saygı çerçevesi içinde emniyet müdürü ile konuşup işin aslını sormuştu.
Duydukları ile kaşları iyice çatılmış ve dili tutulmuş gibi bir hale bürünmüştü.
Neler olduğunu anlamıyordum?!
Elini alnına götürüp alnını ovuşturdu. Sakinleşmeye çalışıyordu sanırım.
Bana endişe ile bakarken başını olumsuz anlamda sallamıştı. Soran ve korkulu gözlerle ona bakıyordum. Telefonu kapatıp koltuğa fırlattı. Polis memuru Poyraz'ı izlerken ben ise Poyraz'a şaşkınca bakıyordum. Acaba bir şey mi yaptım diye hafızamı zorluyordum ki soğuk sesi ile bana da emretmişti:
"Hazırlan gidiyoruz!"

Okuduysanız hikayemize bir yıldız da siz bırakır mısınız? 💫

RÜYA! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin