Bölüm 35

1.8K 144 26
                                    

"Bazen tek bir hata, bütün doğruları yok eder.."

Umut...
Tek bir adım atmamı bekliyordu.
Tek bir nefsime düşmemi bekliyordu. Bir adım vardı aramızda sadece omuzlarından onu itmek istesemde o haram vücuduna dokunmak istemiyordum.
"Umut bana haramsın. Yaklaşma bana. Bu sana da bana da yakışıkalmaz."
Yakınlaştığı için parfümünü iyice hissetmek beni rahatsız etmişti.
"Umut Allah bundan hoşnut olmaz git. Ben Allah'tan korkarım benim bir yuvam var uzak dur benden."
Ellerimde ki minik Alperen'im ağlamaya başlamıştı. Biliyorum çok huzursuzsun annem.. Geçicek meleğim..
"Kucağımda ki bebeğe acı Umut. Çık hayatımızdan."
Yalvarırcasına bakıyordum ona. O ise bir hamlede ikimizide kucağına alıp kaçırabilecek gibi duruyordu.
Kendini geri çekti. Alperen onun çekilmesiyle ağlamayı bırakınca yorgunluktan kapanan gözleri ile onu beşiğine bıraktım. Hemen uykuya dalar gibi olmuştu. Bende sesimi fısıldar tonda tutmaya çalışarak.
"Poyraz nerede sen yaptın dimi o yüksek sesli patlamayı?"
"Evet arabasını kundakladım. Şimdi o bir saat gelemez."
"Alçaksın sen!"
"Ben mi alçağım! Yıllardır sana aşığım ben! Buna rağmen Poyraz evlendi senle! Senin daha annen baban yaşarken hatta sen ilk okula giderken biliyordum ben seni Arya! O ise başka kız yokmuş gibi evleniyorum diye seni tanıtınca yıkıldım Arya! Anlıyor musun sen bunu?! Poyraz'ı defalarca dövmek, öldürmek istedim. Tek çaremse düğününde dans etmekti!"
Sinirlerim bozuluyordu.
"Ya o zaman Zeyneple niye evlendin sapık mısın sen?!"
"Zeynep sadece bir dosttu benim için Arya. Başından beri seni sevdiğimi biliyordu. Ona düğününden önce her şeyi anlattım. Unutmaya çalışıyordum, yanımda olmak istedi. Ama o da olamayacağını anladı. Ona evlendigimizden beri belki sadece bir kere dokundum. Onda da sarhoştum. Olmuyor aklımdan çıkmıyorsun Arya. Kimseye gidemiyorum."
"Iyi ama Zeynep bana bunlardan neden hiç bahsetmedi?"
"O beni sevdi Arya sabırla bekledi. Son olayda da artık isler çığırından çıkınca içip içip durmaya başladım. Orada burada sabahladım iyice çığırından çıktı hayatım. Zeyneple tamamen boşandık. Artık tek çarem sensin!"
"Değilim Umut, değilim!"
Yükselen sesimle Alperen uyandı mı diye arkama baktım. Bir iki hareketlenip durdu.
O anda arkamda ki aynayı görmemle başımın açık olduğunu farkettim o anki panikle hemen yerdeki şalıma uzandım apar topar başıma atıyordum ki eğilmemden faydalanıp beni yatağın üzerine itti Umut. Tam çığlık atacaktım ki eli ile ağzımı kapattı.
"Yeter artık Arya! Ya zorla ya güzellikle. Sen sadece benimsin.."
Yanağıma uzanan eli ile içimi korku kapladı. Çırpınabildiğim kadar çırpınıyordum.
"Saçlarında sadece benim elim gezinecek bundan sonra."
"SONRA DA BEN O ELİ KIRICAM!!!"
Bu ses! Bu ses huzurdu. Bu ses bebegimin babasının sesiydi.
Umut'u yakasından tuttuğu gibi yere fırlattı Poyraz. Ardından belindeki silahı kafasına dayadı.
Ben ise korkuyla sıçradım.
"Arya bebeği al çık odadan."
"Poyraz yapma.."
"Arya dedigimi yap!"diye kükremesi ile ikiletmeden bebeğimi alıp kapı eşiğine geçtim. O sıra da Zeynep geldi.
"Arya neler oluyor? Umut! Poyraz!?"
"Zeynep Alperen sana emanet onu aşağı indir. Uyut. Ben Poyraz'ı durdurayım." dememle onayladı Zeynep. Zeynep'in, Umut'a acıyarak bakışı ise içimi parçalamıştı.
Odaya girip kapıyı kapattım. Silahın tetiğini çeken Poyraz'ı görünce kolunu tuttum. Onu ne kadar çeksem de yerinden kımıldamayacak kadar güçlüydü. Sadece bir an bana baktı.
"Poyraz bebeğimiz var, kardeş katili mi olmak istiyorsun?" dedim fısıldayarak. Bana acımış olacak ki silahı beline geri soktu. Ayağa kalkıp elinin üstüne hafif erkeksi topuğu olan siyah iş ayakkabısı ile basmaya başladı. Umut acıdan inlese de hiç bir şey yapmıyordu.
"Bu ellerinle mi dokunacaktın benim karıma?!"
O ellerin bir müddet işlev görmeyeceği kesindi.
O sırada kapının aniden açılması ile içeri orta boylarda genç bir delikanlı girdi.
"Lan oğlum kendinize gelin lan! Umut napıyorsun kardeşim sen neyin kafası bu!" diyip Poyraz'ı itti, Umut'u da ellerinden tutup kaldırdı.
"Umut yapma abi kendine gel 3 kardeşiz biz!"
"Toprak uzatma, kardeşlik falan kalmadı artık defolsun gitsin evimden şu şerefsiz anlatacaklarıma şaşıracaksın şimdi! Görürsün o zaman." Poyraz'ın sesi hepimizden daha baskın çıkmıştı. Tabi benim hıçkırığım hariç.
"Arya ağlıyor musun?"
Bu soru Umut'tandı.
Bir hıçkırık daha göz yaşlarıma karışırken Poyrazın sesi yükseldi.
"Sanane lan benim karımdan!" diyerek kükredi sonra bana dönüp:
"Ağlama Arya!" dedi.
Toprak ise en ılıman olanıydı.
"Yenge ne oldu?"
"Ben be-bebeğimi özledim." diyebilmiştim.
"Toprak onu aşağı indir." Bu emir Poyrazdan Toprak'a gelmişti.
"Gel yenge."diyip sırtıma dokunduğu eli ile beni kapıya yönlendiriyordu ki Poyraz Toprak'ın elini çekip yere doğru hafifçe savurdu.
"Temassız olarak aşağı indir Toprak!" diye de dişlerinin arasından tısladı. Son anda Poyraz ile göz göze gelmiştik. Benim gözlerim dolu dolu ona bakarken o ise sert bakışlarının içinde ki merhameti göz bebeklerinde saklıyordu. Sadece böyle derin baktığım da görüyordum merhametini..
Başımı eğip aşağı indim. Toprak aşağı indiğimizde bana seslendi.
"Yenge arkadaşın Zeynep gitti. Bu gece uzun diye onu ben gönderdim çünkü kız kardeşim Ece burada. Bak bebeğin orada. " demesi ile bebeğime koştum. Tek başına sakin sakin uyuyordu. Ona hamileyken hep Yusuf suresi okumuştum. Ahlakı her daim güzel olsun istemiştim ve mümkün olduğunca haramdan kaçmaya çalışmıştım. Şimdi ise Ece denilen kız benim evimde oldukça çok açık sahnesi olan dizilerden birini izliyordu. Yine de belki konuşarak ona bir şeyler öğretebilirim diye düşündüm.
"Hoş geldin Ece. Pek güzel karşılayamadım seni. Kusura bakma." diyip gülümsedim.
Yüzüme bile bakmadan gözleri televizyonda iken başını sallamıştı. Bu durum beni huzursuz edince dayanamadım:
"Şey affedersin ama biz evimizde bu tarz günah dolu dizileri açmıyoruz. Müsaden olursa kanalı değiştirebilir miyim?"
Kibarca sorduğum bu soruya sanki, sen uzaylı mısın demişim gibi bakış atınca istemsizce kaşlarımı çattım.
"Biraz modern düşünün Allah aşkına ya hala var mı böyle geri kafalılar? Ben Amerika'dan geldim de?"
Ağzını yayarak konuşması beni iyice çileden çıkartsa da Allah'tan sabır diledim.
"Ben kendi inancıma göre bunu uygun bulmuyorum. Sen dilersen o çok bayıldığın Amerika'da istediğini yapabilirsin. Fakat şuan burası Amerika değil, benim şahsi evim!.."
Oldukça sakin konuşsamda aramızda ki gerginlik yumuşamıyordu.
"Sen kendine bir baksana! Şu kıyafetlerine bir bak."
Üstümde; Poyraz gelince, bana uzattığı pembe tüllü feracem ve beyaz eşarbım vardı. Konuşmaya devam ediyordu.
"Kimse senin bacaklarının ne kadar güzel olduğunu sana söyledi mi? Ya da fiziğinin mükemmelliğinden bahsetti mi?"
Sözleri üstüne kendimi tutamadım.
"Cidden bundan gurur mu duyuyorsun? Zaten bu çirkin bakışlar değmesin diye kapanıyorum ben. Kendi fiziğimin güzel olduğunu zaten biliyorum birinden duymaya ihtiyacım yok. Sen buna ihtiyaç mı duyuyorsun?"
Bu kadın haddini aşıyordu. Her yeri gözükecek derece de açık bir elbise giyinmiş ve benim feraceme laf atıyordu. Ben ona saygı duyuyorsam o da bana saygı duymak zorundaydı.Herkesin kendi kararları vardır ama beni sorgulaması bu şekilde konuşmalar yapması haddi aşmaktı.
Kendimi hiç bir zaman 4/4 lük kabul etmezdim. Daha güzel kapanabilirim, daha çok ibadet edebilirdim ve daha bir sürü şey... Karşımda ki insanında bilmediği şeyler olabilirdi ona öğretmek benim için büyük bir zevkti. Öğrenmek istemezsede herkese saygı duyardım. Hepimiz kardeştik. Hepimizin kendi kararları ve düşünceleri vardı. Ben hep böyle yaşamaya çalışmıştım. Ama şuan Ece tam anlamıyla bana saygı duymuyordu.
"Beğeniliyorum ve bundan gurur duyuyorum tabiki. Oysa sen şu halinle iş bile bulamazsın." diyip aşağılayıcı bakışlarını üzerime attığında tam ağzımı açıyordum ki:
"Bakıyorum da Ece yılanı zehrini akıtmaya başlamış." diye gelen sesle arkamı döndüm. Bu Poyraz'dı. Üç erkek merdivenlerden inerken, Toprak ise Poyraz'ın dediğine gülüyordu. Ece'nin sert bakışları üzerine Toprak gülmesini bastırdı.
"Kardeşim biraz şakacıdır da yenge, sen ona aldırma."
Toprak'ı dinleyeyim derken gözüm Poyraz ve Umut'a kaydı. Umut'un yüzünde kanlar ve morluklar vardı. Poyraz'ın ise üstü başı özellikle de saçları darmadağınıktı. Bize bir şey belli etmemeye çalışıyorlardı. Poyraz benimde acınası halimi ve gözlerimde ki yorgunluğu sezince sesini yükseltip konuştu:
"Bende misafirliğin kısası makbul diyerekten sizi yolcu edeyim artık."
Kısaca herkesi kovmuştu. Fakat hepsi de kovulmaktan memnundu. Halimize bakın. Alperen ise her şeyden habersiz mışıl mışıl uykuya dalmıştı. Arabamız da ziyan olmuştu.
Herkes evden çıkınca Poyraz'a döndüm:
"Araba ne halde?"
"Merak etme yenisini istettim şirketten göndericekler. Açıkçası araba falan da umrumda değil sana bir şey olmadı dimi?" dedi dişlerini sıkarak.
"Bitanem sakin ol iyiyim hatta iyiyiz. Öyle değil mi? Bak yine yan yanayız. Birlikteyiz. Biz böyle olduğumuz sürece hiçbir şey bize zarar veremez."
Ellerini belime dolayıp beni kendine çekti.
"Haklısın Prenses."

RÜYA! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin