Bölüm 6

4.5K 332 11
                                    


"Sende gördüğümü görecekler
diye ödüm kopuyor."
Özdemir  Asaf

Gözlerimi açtığımda içki şişeleri dolu bir odada ellerim bir sandalyeye bağlanmış durumdaydım.
Etrafa baktığım da kimsenin olmadığı harabe bir odadaydım. Muhtemelen evde böyle harabe bir evdi. Pencerelere dışarısı görülmesin diye tahta çakılmıştı. İçeride ağır rutubet kokusu vardı. Kaçırılmıştım..
Kaçıranların kim olduğuna dair hiç bir bilgim yoktu. Üstelik tahmin de edemiyordum. Başımda ki ağrının bir an önce geçmesini istiyordum.
İçeri giren leş kokulu iri adamın bana çirkin bakışlarını bir anda görünce:
"Kimsiniz siz! Niye beni kaçırdınız?!" diye bağırdım. Oysa benim İstanbul'da Ortaköy'den Sarıyer'e uzanan bir hayatım vardı. Kimseye bir zararım dokunmasın diye çabalardım. Nereden bu pis adamın evine düşmüş  olabilirdim ki?!
Kocaman -tiksinmeme sebep olan- bir kahkaha atıverdi iri adam. Daha dün anne babama çarpıp kaçan adamı bulucam derken bu gün başka bir belayla uyanmıştım.
"Poyraz'ın bir düşmanıyım diyelim." dedi iri adam. Poyraz'ın bunlarla ne işi vardı? Hiçbir şey anlamıyordum. Poyraz nasıl birisi bilmiyorum. Bir gün namaz kılarken görüyorum, bir gün pis işlerde buluyorum onu..
"Poyraz'ın sizle nasıl bir işi var? Hem ben Poyraz değilim ki neden beni kaçırıyorsunuz bırakın gideyim buradan!"
"Aah Poyraz aaahh" dedi. Karşımda duran adama nefret dolu gözlerle bakıyordum.
"Sevdiği her şeyi ondan almaya yeminliyim ben."
Sevdiği mi?
"Ben Poyraz'ın kız arkadaşı falan değilim siz yanlış anlamışsınız." dedim bir çırpıda. Tekrar iğrenç bir kahkaha atıp ciddileşmişti:
"Sevdiği dedim küçük kız, sevgilisi demedim."
"O zaman yanlış biliyorsunuz çünkü ben sevdiği de değilim."
"Ne kadarda safsın" diyip üzerime pis bakışlarından atmıştı.
"Onun sana nasıl aşkla baktığını göremeyecek kadar safsın.."
Neler diyordu böyle. Aşık bir insan böyle davranabilir miydi hiç? Nefretle baktığını bile düşünüyordum.
"Saçmalıyorsunuz! Bırakın beni evime gideyim. Annem babam hastalar onları görmeliyim! Size yalvarıyorum çözün şu ellerimi!!" demiştim. Aklıma annem ve babamın gelmesiyle yüreğim sızlamış gözlerim dolmuştu. Karşımda duran adamın başını sallayıp:
"Peki, çözelim.." demesiyle kalakalmıştım. Ne yani beni bırakacak mıydı şimdi?
Ayakkabısının ahşapta çıkarttığı seslerle yanıma doğru yaklaştı. Ben ellerimin bağını çözecek sanarken ellerime dokunmaya başlamasıyla korkmaya ve çığlık atmaya başladım.
"Kurtarın beniiiii! Yardım ediiiin!"
Beni kimse duyabilir miydi bilmiyorum ama çığlıklarımın arasından kapıyı yumruklama sesi duydum. Biri geliyordu. Daha çok bağıracaktım ki ağzıma çıkardığı bandı geri taktı hızlıca ve belindeki silaha dokunup odadan hışımla çıktı. Dış kapının daha hızla çalınması ile bir hışım kapıyı açtı. Seslerini dinlemeye başladım kavga ediyorlardı:
"Delirdin mi abi sen?! Kızı niye kaçırdın?!"
"Kes lan! Sana mı sorucam kime ne yapacağımı!"
"Oğlum kızın ailesi köklü öldürürler seni!"
"Poyraz! Sevdiklerini kaybetsin bana yeter! Anlıyor musun!! Tek isteğim acı çekmesi!!"
"Bu kız.. Poyraz'a mı ait?" demişti şaşırarak. Diğer adam ise umursamaz ses tonuyla:
"Seviyor işte.. Gerekirse kullanır atarız önüne."
Şerefsiz! İçimden bu pisliğe saydırıyordum. Acaba Poyraz umursayıp beni arar mıydı? Ya da yokluğumu fark eder miydi?
"Abi yazık günah! Kız dininde imanında senin tek günlük ilişkilerine benzemez bu!"
"Banane lan günahından sevabından!"
Resmen pisliğin tekiydi. O sırada odama tekrar gelip:
"İşimiz bitmedi." dedi ve kapımı kilitledi. Buradan kaçmalıydım. Ne yapıp edip buradan kaçmalıydım!

***
Poyraz'dan

***

"Seni geberticem pislik herif! Seni bulduğumda öyle bir hale getiricem ki cesedini bile bulamayacaklar lan!!!" diyip elimle masadakileri düşürecek bir yumruk atmıştım.
"Bütün fabrikalarımızı kapattırdın Poyraz! Yaptığın haberlerle sırlarımızı ifşa ettin! Canını yakıcam! Sevdiğin her şeyi senden alıcam!"
"Ne diyorsun lan sen! Senin sır dediğin helal diye sattığın et gıdalarının içine domuz eti koyarak insanlardan trilyonlar almak mı alçak herif!"
"Seni ilgilendirmeyen işlere burnunu soktun Poyraz, canından can alıcam!"
"Allah'ın verdiğini Allah alır hiç kimseye bir şey yapamayacaksın!!" diyip kapattım telefonu. Arya kaçırılmıştı. Bütün adamlarım Arya'yı arıyordu. O masumdu.. İlk zamanlar Arya'ya, benzediği kişiden dolayı nefret duyuyordum. Her yerde karşıma çıkıyordu. Rüyalarda bile..
Ama iş yemeğinin olduğu gün Arya'ların evindeyken lavobaya gitmek için izin istedikten sonra yanlışlıkla Arya'nın odasını tuvalet sanarak içeri girmiştim. Odasının mandalina bahçesini andıran şeffaf kokusu, pembe eşyaları tıpkı bir küçük kız çocuğu odasına benziyordu. Yatağında duran küçük oyuncak bebeği gülümsetmişti beni. O bıcır bıcır konuşan kızın birde evde bebeği vardı demek..
Kenarda duran kütüphanesindeyse çoğunu benimde önceden okuduğum dini kitaplar doldurmuştu. Bu onun masumluğunu anlatıyordu. Köşede duran yeşil Kur'an-ı Kerim'i ve yeşil seccadesi odasını güzelleştirmişti. Kenara bıraktığı tesettüre uygun siyah tül şalı..
Bir kaç kere yanlışlıkla gördüğüm o ahu bakışları, şalının ona kattığı nurlu beyaz yüzü, iffetle dolu hayalı utangaç bakışları, narin duruşu.. Çok güzeldi, hatta bu zamana kadar gördüğüm en güzel kızdı ve en masum.
O evine girdiğim gün farketmiştim onun kalbinin masumluğunu.. Onu korumak kollamak istiyordum.

Çünkü milyonlarca insan içinden benim onu korumama ihtiyacı varmış gibi hissediyordum.

Şimdi o masum kızı böyle pis insanların kaçırmış olduğuna inanmıyorum! Bu kadar alçaklardı işte! Kendi pisliklerine bir sürü masum insanı katmak istiyorlardı.
İnsanlara helal gıda adı altında nasıl haram bir şey satabilirler! Buna nasıl susabilirim!! Arya bu yaptıklarımdan beni tanıyamıyor biliyorum. Ben İslami değerlere karşı gelenlerle mücadele eden bir grupla beraberim. Belki zamanı gelince sende öğrenirsin Arya.
Şimdi ilk önce Arya'yı bulucam! Önce Arya'yı bulucam sonra da bu pisliklerin hakkını vericem..

***

Arya'dan

***

Ellerimi sandalyenin arkasından kurtarmayı başarmıştım. İçerideki adamlar saatlerdir konuşuyorlardı. Bunu fırsat bilip ellerimi kurtarsamda, elimin bağı hala çözülmemişti. Bu yüzden ellerim arkamda olarakta olsa ayağa kalkmıştım. Unutmuş olmalı ki ayaklarımı bağlamamışlardı.

Aslında zorlarsam pencerenin tahtalarını sökebilirdim. Yan yana üç tahta vardı. Arkamı dönüp ellerimle tahtaya uzanmaya çalıştım. Elim yetişmiyordu. Sandalyenin üstüne çıkarak yapmalıydım. Gidip sandalyeyi pencere kenarına getirdim. Şimdi birinci tahtayı tutmuştum. Var gücümle çekmeye çalıştım. Eski bir ev olduğu için kolayca sökülür sandım ama bütün gücüme rağmen zor hareket ediyordu. Bir kez daha zorlamamla birlikte tahta çıktı ama tahtanın çıkmasıyla birlikte dengemi kaybedip bende yere düştüm. Hemen toparlanıp sesi duyup duymadıklarını anlamak için kulağımı kapıya dayadım. İki adam konuşmaya devam ediyorlardı:
" Poyraz'ın teşkilatı o kadar sağlam ki hiç kimse onun kalelerinden içeri adım atamıyor. Her yer öyle özenle organize edilmiş ki. Bilgisayarla ilgilenen grubu ayrı, çatışmalara giren grubu ayrı, avukatları bir yandan.. Çok iyiler abi. Baş edemeyiz."
"Edicez! Güçsüz hissetmiycez! Pes etmiycez! Kız bizde! Bana bu bile yeter."
Hâlâ konuşuyorlardı. Demek Poyraz'ın kuvvetli bir teşkilatı vardı. Şimdilik merakıma engel olup canımı kurtarmak adına tekrar sandalyeye çıkıp ikinci tahtayı çıkartmaya başladım.
Tüm zorluklara rağmen en sonunda üç tahta da çıkmıştı. Burası bir ormandı. Poyraz'la ilk tanıştığımız günde bir orman da çatışmaya girmiş olması, onun çok düşmanı olduğunu gösteriyordu. Poyraz nasıl bir teşkilatın içindeydi böyle?

Fazla zaman kaybetmeden camı açmak istedim ama son anda camdaki alarmı fark ettim az kalsın alarmı öttürecektim! Neyse ki görmüştüm. Fakat şimdi de camın üzerindeki alarmı sökmeliydim. Bunu ağzımla yapacaktım. Ellerim bağlı olduğu için alarmın bandından ağzımla sökmeye çalıştım. Eğer bunu başarırsam buradan kaçabilirdim.
Zorlamalarım sonrası alarm tamamen camdan çıkmıştı. Ayarını yapıp alarmı sessizce kenara bıraktım. Camın kolunu burnumun yardımıyla çevirmeye çalışıyordum. O sıra da belimden sıkıca tutan iri ellerle çırpınarak çığlık atıyordum. Pislik adam yine gelmiş bu sefer beni yere yatırmıştı.
"Şansını fazla zorladın küçük kız."

RÜYA! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin