8. BÖLÜM

2.4K 118 136
                                    

Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayalım.

Bu arada, Zemheri on beş gün içinde yirmi bir bin olmuş! Hepinize çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız!

Bölüm şarkılarımız: Evgeny Grinko - Valse / Thurisaz - Endless / Teoman - Renkli Rüyalar Oteli

                            Keyifli okumalar...

Bölüm şarkılarımız: Evgeny Grinko - Valse / Thurisaz - Endless / Teoman - Renkli Rüyalar Oteli                                                    Keyifli okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                     ZEMHERİ- 8. BÖLÜM

🎈

Biz, biz olmayı hakediyorduk. Bizden akıp giden bunca yılın hatırına, bunca ayrı kalınmışlığa biz, biz olmalıydık.

Yanacaksak, öleceksek, kül olacaksak bile beraber olmalıydık. Bu yol artık ikimizin yolu olmalıydı. Çünkü ben ne kadar içten içe bu durumu reddetsem de biz artık suç ortağıydık. Birbirini çocukluktan tanıyan, birbirini bunca sene arayan, birbirini seven iki insandan ziyade, biz suç ortağıydık. Ben onun avukatıydım. Huysuz, ama sadece ona huysuz olan avukatıydım.

Kolay bir hayatı yoktu, kabul. Zaten bende hayatımın boyunca hiçbir zaman kolay olan şeyleri sevmemiştim. İster istemez belayı kendime çekerdim. Adım attığım yere bela götürür, kaos yaratırdım. Ve bunu da kabul etmesem de bende bir nevi belanın ta kendisiydim. Kimseyi öldürmezdim, ellerim kanlı bir katilde değildim ancak, insanların ruhunu öldürmekte bir cinayetti. Ve ben bu konuda oldukça ustaydım. Kimse bu sırrı bilmese bile...

Gerçeklerden kaçmanın anlamı yoktu. Tıpkı mümkünatı olmadığı gibi.

Bu yüzden, "kabul," dedim az önce ki sunduğu teklifine ithafen. "Cennetinde esecek ılık rüzgar olmayı kabul ediyorum." Yattığım yatakta doğruldum. "Ama tek bir şartla. O da; gittiğin her yerde olacağım. Gideceksek beraber gideceğiz, öldüreceksek beraber öldüreceğiz. Sen ve ben olmak yok. Biz olmak var artık."

Şaşkınca kaşları havalandı. "Öldürme kısmına karışmamalısın." Dedi, uyarı barındıran ses tonuyla.

"Öldürme anlayışını merak ediyorum?" Diye sordum. Ne sanıyordu? Herkes eline silah alıp birilerinin kafasına sıktığında başarılı bir katil mi olmuş oluyordu? Öldürmek, sadece silahla yapılan bir eylem miydi?

Gözleri belinde ki silahına kaydı ve işaret parmağıyla silahını işaret ederken, "Bir mermi, iki bin iki yüz kilometre saatlik hızla namludan çıkar ve saniyeler içinde hedefe ulaşır." Dedi. Kısa fakat sorduğum sorunun dışında bir cevaptı bu. "Ve bu hız, hedefi anında yok eder. Kurtulma şansı ise yüzde bir veya ikidir. Yani anlayacağın güzelim, öldürme anlayışım sadece silahtan çıkan merminin hızı ve öldürme yüzdesi."

Ağır ağır başımı aşağı yukarı salladım. Ama yanılıyordu. Öldürme anlayışı sadece bundan olmamalıydı ve bence değildi de. Bu kadar zeki bir adamken, sadece merminin öldürücü yüzdesiyle ilgilenmezdi. "Doğru, fakat bir yandan da yanlış." Dediğimde kısa bir an afalladı. "Dokuz milimetrelik bir Luger tabancadan çıkan mermi, yakından etkili olur. Fakat uzağını da düşünmelisin. Sonuçta keskin nişancı diye bir şey var. Ve onun mermisi çok daha öldürücü olur."

ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin