...
Ait olduğun yerleri sahiplen, yoksa hep acı çekeceksin. Sana ait olanları unutma, onlar için savaşacaksın. Ateşi hatırla, onunla varolacaksın.
...
Kitapları bilirdim. Gerçek hayatı da.
Issız, soğuk ve gece karanlığında bir kadın tek başına bir sokakta yürürse başına bir şey gelmeme ihtimali fazlasıyla düşük olurdu. Ya yan kesiciler, ya şerefsiz tecavüzcüler ya da bambaşka şeyler başına gelirdi.
Eğer bu kadın bir kitap karakteri ise şanslı olurdu; Gecenin karanlığında aurasının ışığı ile geceyi aydınlatan yakışıklı ve gizemli bir adam gelir ve genç kadınımızı kurtarırdı. Sonunda sevişip birkaç çocuk yaparlar ve güzel bir son ile kitabı bitirirlerdi.
Ama burada işler öyle yürümüyordu.
Bulunduğum sokak, ıssız değildi. Ben vardım. Tektim ama ıssız değildi. Buralar bana hiçbir zaman ıssızlık hissi vermezdi. Sabahları içinde dolandığım o kalabalık caddelerden, herkesin kahkahalar içinde durduğu kafelerden daha gerçekçiydi. Daha hareketli ve daha tehlikeliydi. Buradaydım işte. Tek başıma, pek soğuk olmayan ve insanların unuttuğu, bulunmak istemediği, girdiği anda kaçmaya çalışacağı bir sokakta duruyordum. Beni korkutacak insanları beklemiyordum ya da beni kurtaracak bir prens.
Çünkü zaten ben bu sokakların efendisiydim. Bu sokakların kraliçesiydim. Beni bu sokaklardan almak intihar olurdu, kurtarmak değil.
"Hey." Gece karanlığında yavaşça yürüyen Ares bana doğru geldiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Karanlığa alışan gözlerim, onun parlak mavi gözlerini seçebiliyordu. Üstündeki deri ceketi ve elindeki kaskı ile bana doğru yürüyordu. Suratında o sevdiğim ifadelerinden birisi vardı. Yarım bir gülüş ve her şeyi bildiğini söyleyen gözleri.
Yanıma geldiğinde sol eli ile belimi sardı. Sıcak ellerindeki soğuk yüzükler tenime dokunduğunda tüylerim ürperdi. Dolgun dudakları açıkta kalan boynuma küçük bir temas ile öpücük kondurdu. Boynumu ona daha da açtığımda tenimin üstünden nefesini hissettim. Dişleri ile boynumu ısırdığında istemsizce inledim. Elindeki kaskı yere bıraktığını hissediyordum. Boşta kalan eli ile beni havaya kaldırdı.
Bu bacaklarını belime sar demekti. Yaptım.
Ellerimi saçlarına geçirip yüzünü bana kaldırmasını sağladım. "Dönmüşsün." Gözlerini onaylar biçimde açıp kapattı. Konuşmaktan çok başka şeyler dilediğinin farkındaydım, öncelikle bana istediğimi vermeliydi. "Haber vermedim." Kısık çıkan sesiyle yanıtladı. Suratımda pervasızca bir gülüş oluştu.
"Hiçbir zaman haber vermezsin." Elimi kulağının altındaki dövmesine değdirdim. Küçük kabarıklığa dokunurken üstümdeki tişörtü sıyırmaya çalışıyordu.
"İşlerini halledebildin mi?" Onaylarcasına homurdandı. Dudakları sütyenimden açık kalan kısımları talan ederken sırtım gerildi. Vücudumu ona doğru iterken sağ eli kalçamı kavrayıp sıkıştırdı. "Seni özledim."
Soğuk bir gülüş yerleşti yüzüme. "Biz birbirimizi özlemeyiz, Ares."
"Ama özledim." Bakışları tekrar beni buldu. "Hem de fazlasıyla."
"O halde..." diye mırıldandım. Dudaklarına kapanmadan önce cümlemi tamamladım. "Özlemimizi giderelim."
Ertesi gün üzerime Ares'in tişörtünü geçirirken yatakta tek kolunun üstüne yaslanmış, dudaklarını ısırarak beni izliyordu. "Tişörtünü beğendim." Gülümsedi. "Farkındayım." Siyah pantolonumu üzerime çekmeden ona dönüp göz kırptım. Onun yanındaki komodinde duran telefonuma uzandığımda komodine koyduğu birkaç yüzüğü yuvarlanıp yeri buldu. Ares'in şu an bunu umursamadığı rahat bir pozisyona geçip göğüslerimi sıkıştırdığından belliydi. Acıyla hafifçe inledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ ÇIKMAZI |18
Teen FictionBen şeytandım, ateşin kızıydım, hainliğin doğduğu toprakları yaratandım, cennetin yerlilerinin kovulmasını sağlayan o yılandım, kendi istedikleri için cennetinden kaçan o kadındım. Ben çok fazlaydım, beni tanımak istiyorsan benimle savaşmalıydın. Be...