10/ "ÖLÜM SAVAŞI"

168 18 4
                                    

...

Tüm her şeyden uzakta, attığın her adımda tehlike doğar. Tehlikeyi doğuran insanların avuçlarında ölüm olduğunu unutma.

Üç. İki. Bir.

Herkes güvenmenin bedelini ağır ödemelidir.

...

İnsanlar hep tam tersini düşünürdü. Yaşamın kolay, ölmenin zor olduğunu. Oysa ölmek, yaşamaktan daha zordu hep. Bir kere eriştin mi istediğin hayata, bir daha aynı hisleri yaşamak için ömrünü tüketirdi insan. Bir daha güzel duygular yaşamak, bir daha nefesinin kesilmesini istemek, bir daha sevilmek, bir daha sevişmek... Hepsini isterdi, oysa bir kere yaşanan bir kere o duyguyu hissettirdi. Gerisi an içinde yaşadığın, bir daha arkana dönüp bakmadığın geçmiş silsilesi olurdu.

Yaşamın ince bir iplik üzerinde olduğunu düşünürdü çoğu kimse belki de ince bir nefes. Sallantıya girdi mi hayatın, düzeltmek baştan yapmaktan daha zor olurdu.

Burada da durumlar aynıydı.

Yaşadığın tüm iyi ve kötü anıları bir ateşle yok edebilirdin. Her şeyin kül olması, arkasında iz bırakmaması, nefes aldırmaması tek bir duruma bakardı. Harekete geçmek. Ayağını gaza yüklüyordun ve ateş senin için ilk kıvılcımını yakıyordu. Hızın ateşin demekti. Ne kadar basarsan, o kadar parlak bir korun olurdu.

Yanlış -belki de doğru- tek bir hareketinde ölebilirdin. Ölmek, yaşamaktan zordu ama yaşam ve ölüm bu kadar ucuzdu.

Saat onu çoktan geçmişti. Yarış pistinde her lüks markadan araba vardı. Kimisi yarışmak, kimisi izlemek için gelmişti. Birçok yerde bidonlar ateşlerle yakılmış, soğuk ve karanlık havanın biraz olsun değişmesine sebep olmuştu. İnsanlar ellerinde içki şişeleri veya bardakları ile ortalıkta dolanıyor, keyiflenmeye çalışıyordu.

Havalar biraz olsun soğumaya başladığı için birçok kişi ceket giymişti. Çoğunlukla ateş bidonlarının yanlarında duruyorlar ya da ilerleyip arabaların kaputlarına oturarak sohbet ediyorlardı. Ezra incecik ve cüretkâr kıyafetleriyle ortalıkta dolanıyor, birkaç insanla sohbet ediyordu. Birçok erkeğin gözü onun üzerindeydi. Bana arada kaçamak bakışlar atsa da, her bakışı kabul ediyor insanlara karşılık veriyordu. Kendini göstermesini ve insanları kullanmasını iyi bilen bir kadındı.

Doğan, her sene olduğu gibi bu sene de farklı bir jeep ile gelmişti. Bu sene Grand Cherokee 4.7 üretiminin sınırlı arabalarından olan jeepinin arkasını açmış, bas sistemi koymuştu. Issız alanda bas sisteminden çalan müzik ve insan sesleri dışında bir ses yoktu. Her sene özel olarak ıssız alan seçilirdi, etraftaki insanların rahatsız olmaması ya da görmemesi gereken görüntüleri görmemesi için. Polislerin gelmesi ve biraz olsun uğraştırmaması içindi.

Yanıma gelen Aytaç elindeki şişeyi bana uzattığında ikiletmeden aldım. Kendi birasını da diğer eline almışken uzatıp biralarımızı tokuşturdu. Kalçamı yasladığım arabaya benim gibi yaslandığında birkaç yudum aldı.

"Geliyor mu?"

"Gelecek, böyle çocuklar böyle fırsatları kaçırmazlar." Dudaklarımı sertçe birbirine bastırıp derin nefes çektim. Başımı onaylar anlamda sallarken bir elimi siyah deri ceketimin cebine yerleştirdim. Kaputa yaslanmaktan ziyade oturmaya başladım ve sol ayağımı sağ ayağımın önüne koydum.

"Fotoğraftakileri araştırdın mı?"

Fazla durmamıştım. Dün gece o kokteyl saçmalığından çıktıktan sonra çektiğim fotoğrafları ona atmış, kapsamlı bir araştırma yapmasını istemiştim. Rakibim olma ihtimalinden ona da bahsetmiştim ve bu durum en az beni tetiklediği kadar onu da tetiklemişti. Geldiğimizden beri sürekli etrafta gözleri dolanıyor, birilerinin bana karşı olan tavır ve davranışlarını gözetliyordu. Benim gözüme şimdilik birisi çarpmadığı gibi, onun da gözüne çarpmamıştı.

ATEŞ ÇIKMAZI |18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin