...
Bir gün, bir esir gözlerini açtı ve yorgun gözlerini gökyüzüne dikti. "Buradan çıkacağım." diye söz verdi parıldayan yıldızlara. Dudaklar mühürlendi, sözler tutulmadı. Umutlar kayan yıldızlar misali düştü denizlere, kalpler kırıldı ve can acılarının üzerine birkaç tutam toprak atıldı...
...Gözlerimi tavana dikip inledim. Ellerim, sandalyemin kenarını sıkı sıkıya tutarken bacaklarım haz ile kendini sıkıştırmaya çalıştı. Ares, elini baldırlarıma koyup sıkıştırdığında başımı mümkünmüş gibi daha da geriye attım. Dil darbeleri tam noktalarını buluyor, beni daha çok köşeye sıkıştırıyordu. Bir elim Ares'in başını bulduğunda kendime daha da çok bastırdım. Bacaklarımın arasında hafif gülümsemesini hissettim. Nefesini oraya bırakıyor, beni daha da deli etmeye çalışıyordu. Önce bir parmağını hissettim içimde, sonra diğer parmağını.
İnlemem kendini daha da belli ederken daha da olabilirmiş gibi sandalyede dik konuma gelmeye çalıştım. Dişlerini baldırıma geçirip kapatmamı engellerken, rotası tekrar yerini buldu. Oraya da dişlerini geçirdiğinde hareketlerini daha da hızlandırdı. Daha da hızlandı, daha da hızlandı, daha da hızlandı...
Gözlerimi kapatıp haykırırcasına inlediğimde ellerine aktım. Titremelerim durmazken, küçük bir öpücük kondurdu. Öpücükleri en son karnıma kadar çıktığında bir yandan nefeslerimi düzenlemeye çalışıyor, bir yandan kendimi düzeltmeye çalışıyordum.
Dudaklarıma uzandığında iç çamaşırımı giymeye çalışıyordum, yanağımı çevirdim. Suratına doğru sırıtırken yerde duran pantolonumu elime aldım.
"Şu an seni öpmeyeceğim, Ares. Dudaklarında benim tadım varken olmaz." Sırıtıp az önce içimde olan parmaklarını dudaklarıma dokundurdu. Parmağını yalayacak gibi uzandığımda gülümsemem hain bir pırıltı aldı, eklem yerlerini ısırdım.
Büyük bir kahkaha attı.
"Bu olay, her geçen gün daha da heyecan verici olmaya devam ediyor, güzelim." İştahlı sesine karşılık sandalyeden kalkıp elimdeki pantolon ile tuvalete doğru yürüdüm. "Kapının kilidini aç." Aytaç ve Selen kapının dışında bekliyor olmalıydı. Banyoda işlerimi halledip çıktığımda saçlarımı topluyordum. Ares ve Aytaç yan yana oturmuş ellerindeki telefonlarla ilgileniyordu, Selen'in durumu da onlardan farklı değildi.
Aytaç, Ares'ten pek haz etmezdi, onun sözünü dinlemeyi de sevmezdi.
Aytaç, ben burada olmadığım zamanlarda buraları yönetirdi. Selen'de ona yardım eder, ben yokken her şeyi düzeltirlerdi. Aytaç sol kolumsa, Selen sağ kolumdu. Dışarıdan ikisi de buraya sadece para yemeye gelmiş, saatlerce buralarda takılan insanlar gibi dururlardı ama bundan çok daha işlevliydiler. Aytaç; sokakları, caddeleri ve oralardaki insanları kontrol ederdi. Sorunları kaldırır, pürüzsüz hale getirirdi. Selen de; Klüpler, gece hayatları ve Güzel Kadınlarımın problemleri ile ilgilendirdi. İkisi de göründüğünden daha donanımlı, daha acımasızdı.
Ares ise; Hükümdarlar'da benimle birlikte en genç insandı. Ben en genç kadınken o da en genç erkekti. Ben yirmi o ise yirmi iki yaşındaydı. İkimizde bir şekilde buralara kadar gelmiştik. Onunda benim sokaklarım kadar sokağı, caddelerim kadar caddesi vardı.
Ben ondan daha fazlaydım ve Hükümdarlar'ın tek kadınıydım. Baş Hükümdar'ın gözdesi, ondan sonra tahta geçecek veliahtıydım.
Ares ile tanışmamız fazla hoş olmamıştı. Benim bir sonraki Hükümdar olacağımı öğrendiğinde deliye dönmüştü. Ona göre; kendisi olmalıydı. Bir erkekti, her şeyi bildiğini iddia ediyor, benden daha iyi olduğunu savunuyordu. Oysa ona göre ben sadece şans eseri Dede'nin eline düşmüş ondan gelecek olan tahta oturacaktım, hiçbir işlevim yoktu; Tek kadın Hükümdar olacak olmam dışında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ ÇIKMAZI |18
Novela JuvenilBen şeytandım, ateşin kızıydım, hainliğin doğduğu toprakları yaratandım, cennetin yerlilerinin kovulmasını sağlayan o yılandım, kendi istedikleri için cennetinden kaçan o kadındım. Ben çok fazlaydım, beni tanımak istiyorsan benimle savaşmalıydın. Be...