14/"EV"

106 13 0
                                    

...

Ellerimi iki yana sıkı sıkı yumruk yapmıştım. Uzun tırnaklarım avuç içlerime batıyor, tenimi zedeliyordu. Bakışlarımı tam karşımda jilet gibi takım elbisesiyle bana tepeden yargılayıcı bakan Dede'ye çevirmiştim.

"Nasıl bu kadar dikkatsiz olabiliyorsun?" dedi neredeyse tükürürcesine suratıma söylenirken. Çenesi gerilmişti ve bakışları benden iğreniyor gibiydi. Dudaklarımı sıkıca birbirine bastırıp derin bir nefes çektim içime.

"Ben..." dedim gözlerinin içine bakmaktan çekinmeden "bu sefer bulamadım. Kayahan'ın olacağını tahmin edemedim, araştır-"

"Nasıl tahmin edemezsin!" Sesi bir öncekinden çok daha hırçın çıktığında kaşlarım olduğundan daha da fazla çatılmıştı.

"Dede, bana rakibimin okuldan olduğunu söyledin. Onu bulmak için uğraşıyordum, bunun Kayahan denen adamla alakası olsa bana bildireceğini düşündüm."

"Düşünme. Sana hiçbir şey bildirmek zorunda değilim Ahger. Onu bulman gerekiyordu ve bulamadın. Cezalısın. Rakibinin gireceği testlerde rol almanı yasaklıyorum. "

"Ne?" Diye bağırdım şaşkınlıkla bir adım öne atarken. "Bunu yapamazsın! Lider ben olacağım Dede, o şerefsizi de en iyi ben test ederim. Hükümdarların fiziksel olarak en güçlüsü benim! Testlerden defalarca kez geçtim."

"Yeter." Elini havaya kaldırıp susmamı istediğinde dudaklarımı tekrar birbirine bastırdım. Eğer o susmamı isterse susar, konuşmamı isterse konuşurdum. Siktiğimin düzeni böyle işliyordu ve ben buna mecburdum.

"Aptalca itirazlarına ihtiyacım yok. Sana söylediğimi yapamadın, daha liseli bir ergeni bile bulamıyorsun nasıl Hükümdarların başına geçecek ve oradakilerle savaşacaksın? Lider olacağını söylüyorsun, hâlâ toysun."

Elini çenesinin altında gezdirirken gergince baktı suratıma.

"Belki de Hükümdarlar haklıdır, sen yeterli değilsindir."

"Dede-" Tekrar sözümü kestiğinde hareket ederek arkasındaki masaya doğru ilerledi. Konuşmamı dinlemiyor, beni umursamıyordu.

"Araştırmayı bırak. Karşına nasıl olsa çıkacak, diğer sorunlarla ilgilen. Dediklerimi harfiyen uygula. Bitti."

Bitmişti.

"Kahretsin!" diye bağırdım tüm sinirini atmak istercesine önümdeki kum torbasına yumruğumu geçirirken. Ellerim artık aşınmıştı ve ben inatla bırakamıyordum bir şeyleri yumruklamayı. Kendimi kum torbasının yerine koyup yumruklamak istiyordum, egom izin verse kendimi Aytaç'a bile dövdürürdüm ama zaten attığım her yumruk beynime saplanan bir ok gibi zihnimi delip geçiyordu.

Her şey karışmıştı şu son birkaç haftada. Kendimi ergenlik telaşının içinde bulmuş, yapmam gerekenleri kaçırmıştım ve şimdi cezasını çekiyordum. O aptal toplantının üzerinden bir hafta geçmişti.

O gün Dede ile yaptığım konuşmanın üzerinden bir hafta geçmişti ve ben artık sinir hastası olmanın yolunda deli gibi ilerliyordum. Hiçbir şey yapmadan eli kolu bağlı oturmak beni tamamen olduğum kişiden ayırıyordu.

"Sen Kaptan Amerika değilsin, yumruklayarak kum torbasını patlatamazsın." Tam arkamda bir bacağını diğerinin üzerine atmış ve omzunu duvara yaslamış Selen'e bakmadım bile. Birkaç dakikadır oradaydı ve ben durakladığım anda konuşmaya başlamıştı. 

"Siktiğimin kaptanı." diye mırıldandım dişlerimin arasından. Elime bağladığım bantları çözerken zedelenmiş eklemlerim gün yüzüne çıktı. Her yeri kızarmıştı ve soyulmuştu. Bir saat önce kırmızı olmuş bandajlardan hiçbir farkı yoktu.

ATEŞ ÇIKMAZI |18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin