17/"HASTANE"

88 14 0
                                    


...

Bir yılan girdi inine, tüm izlerini bırakmak istercesine kıvrıldı toprakta. Onu avuçlarına aldın beslemek için, dişinin ne kadar zehirli olduğunu bilmeden. Ve yılan geri dönerken izlerini bıraktığı toprakta, sen cansız bedenini bırakırken yere, o dönüyordu acımasızca.

...

"Sorun ne?" dedi kısık ama hızlı aldığı seslerini düzenlemeye çalışırken Açelya. Bakışları arkamda bir spor aletinin üstüne oturmuş, telefonuyla oynayan ve ekrana suratsızca bakan Selen'deydi. Açelya'nın omzunun üzerinden baktığım aynadan görüyordum onu.

Yaklaşık iki haftadır suratıma bile bakmıyordu Selen. Yalnızca görevlerini yerine getiriyor, bana açıklamalarda bulunuyor, şaka bile yapmadan dönüp arkasını gidiyordu. Gözleri gözlerime değmeden normal bir çalışan gibi hareket ediyordu. Tüm bunların sebebiyse yalnızca Ağça'ydı.

Onunla seviştiğim için Selen'den böyle hareketler görüyor olmak uzun zamandır alışık olmadığım bir durumdu. Hoş, uzun zamandır zaten Ağça ile de yakın değildim de.

Selen kesinlikle Ağça'dan nefret ediyordu ama bu iki insanın birbirinden en yakın arkadaşını kıskanması gibi bir durum falan değildi. Selen nefret ederdi çünkü güvenilir olmadığını düşünürdü, iyi birisi olmadığını, başıma bela açacağını, hatta belki sonum olacağını.

Bunların hepsini biliyordum.

Ağça'yı hepsinden iyi tanıyordum. Sorun buydu işte. Onu biliyor, tanıyor olmama rağmen uzak kalamıyordum. Geri geri kaçmam gerekirken hep koşuyordum ona. Etrafına girdiğim an bambaşka bir evrene adım atıyor gibiydim. Tüm çakralarım, bilgeliğim, bu zamana kadar yaşadığımız her şey siliniyordu onun etrafında olduğumda. Ne geçmişimiz ne de olmayacak geleceğimizi düşünüyordum. Tüm evren kara bir boşluğa düşüyor ve Ağça tüm o karanlığın ortasında etrafına dağıttı beyaz ışıkla bana bakıyordu. Sanki ellerini açıp beni bekliyor gibi hissediyordum.

Onu tehdit ederken bile öpmek istiyordum onu.

Selen onu tek zaafım, tek yenilgim, tek zayıf noktam olduğunu bildiği için nefret ederdi ondan. Güçlü duruşumu severdi ve eğer ben Ağça'nın yanındaysam, dizlerimin üzerine çöküp ona tapacak kadar çok değer veriyordum ona.

Bu yüzden onunla olan uzaklığımı en çok Selen sevmişti. Ağça hayatımdan kopup gitmeye başladığında, etrafımdan çekildiğinde, artık elini uzatmadığında, gülmediğinde tüm bu boşlukları Selen kapatmaya çalışmıştı elinden geldiğince. Onu unutturacağını söylemişti bana.

Ama Ağça öylece unutup bırakacağım bir insan değildi, bunu anlamıyordu.

"Bir sorun yok, eldivenlerini giy." Birkaç saniye takılı kaldı gözlerimde gözleri Açelya'nın. Gözlerini kısıp sorunu anlamaya çalıştı ama başaramadığında spor eldivenlerini giymeye başladı. Selen onunla spor yapıp vücudunu rahatlattıktan ve biraz ders verdikten sonra ben devralıyordum işleri.

Benim antrenmanım fazlasıyla sıkıydı. Nefes almadan ilerlerdim ben. Bu yüzden iki haftadır ilk önce Selen Açelya'yı rahatlatıyor, eğitiyor sonrasında bana gönderiyordu. Tüm bu süreçte Açelya'nın bana kaçıncı soruşuydu bu soruyu bilmiyordum, keskin gözleri vardı onun. Hemen her şeyi kolaylıkla fark ederdi.

Buna rağmen güvenip evime almamda bir mantık yoktu aslında. Yine de evde onun görmemesi gereken birçok şeyi saklıyor, yukarı katlara çıkmasına çok izin vermiyordum. Yalnızca geliyor, büyük salonda dolanıyor çoğunlukla da hemen alt kattaki spor salonuna giriyordu.

ATEŞ ÇIKMAZI |18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin