...
Öğrendiğin her bilgi, zihnine zarar.
Gördüklerin, canını yakar.
Yürüdüğün yolda, ayaklarına batar.
Kendini koru küçük kız...
Bu savaş, ruhunu yorar....
Açelya'nın kalbinin çarptığını hissediyordum; hızla, korkuyla ve kaygıyla çarpan kalbi neredeyse dışarıdan duyuluyordu. Bedeni kasılmıştı ve omuzları her zaman olandan daha gergindi.
Kaygılı bakışları benim üstümdeydi, gözlerimi ona çevirmek ve bir sorun olmadığını dile getirmek istiyordum ama bir sorun vardı. Kim tarafından kuşatıldığımızı bilmiyorduk, kim olduklarını, kaç kişi olduklarını, silahlarının sayılarını, bağlı oldukları kişiyi ya da gerçekten kuşatılıp kuşatılmadığımızı bilmiyorduk.
Bunların hepsinin bir kuruntu olmasını istedim. Bir an Ares ile konuşurken gözlerimin daldığını ve zihnimin bana oyun oynadığını düşünmek istedim. Bunların hepsi bir rüya diye telkin etmeliydi zihnim beni. Hepsi rüya; gerçekleşmesini istemediğin hayaller kuruyorsun.
Problem esasında kuşatılmak değildi. Daha önce çok kez ölümden dönmüştük. Buradaki asıl sorun, Açelya'nın burada olmasıydı. Hayatımı öğrenebilirdi, kimliğim ortaya çıkabilirdi, Ahger olduğumu, aslında sırada yanında oturan kişinin sadece bir lise öğrencisi olmadığını öğrenebilirdi ve en önemlisi zarar görebilirdi.
Bunu göze almak istemiyordum.
Bunu göze almazdım.
Sert adımlarımı bastırarak korumanın hemen arkasında duran Açelya'yı içeri çektim ve onu odanın içine sokarken kendimi dışına attım. Koruma tam karşımda dururken bedeni ve hareketleri bana dönüktü ama bakışları etrafı gizlice izliyor, tarıyordu.
"Rapor ver." dedim otoriter sesimle. "Dört kere birkaç adam geçti. Başta sadece normal sandım ama her geçtiğinde rapor veriyordu. Bakışları sürekli üstümüzdeydi. Şu anda arkanızda duruyorlar. Arkamda da iki kişi var. Tahmini boyu 1.83, kilosu 90, kollarında yaralar olan, siyah giyinmiş ve altında kot pantolon var ve hemen yanındaki kel olan adam. İkisi de bu tarafa bakıyor."
Omzunun üstünden olabildiğince dikkat çekmeyerek bakış attım arkasına doğru. Birisi duvara yaslanmış karşısındaki düz duvara bakıyordu ve diğeri hemen onun yanında duruyor kendini kapatıyordu. Elleri cebindeydi, bakışları bizde değildi ama kulaklarının burada olduğuna emindim.
"Gördüm." dedim bakışlarımı tekrar korumaya çevirerek. "Diğerlerini tarif et."
"Tahmini boyu 1,78, kilosu 70 olabilir. Siyah gömlek, siyah pantolon, kumral saçlı, saçları uzun, kolunda dövmesi var. Diğeri burada değil. Mert tuvalete gittikten sonra onun arkasından tuvalete gitti. İkisi de sekiz dakikadır çıkmadı."
"Anladım. Sen tuvalete git. Eğer beş dakika içinde gelmezsen çıkmış oluruz. Geri dönersen de kızı koruma altına al. Bilgi verme."
Başıyla onayladı ve hızla harekete geçerek tuvalete doğru yol aldı. Kapının kulpunu indirerek odanın içine girdim. Açelya kenardaki koltukta oturuyor, bacaklarının titremesini durdurmaya çalışıyordu. Ellerini iki yanına koymuş, bedenini öne doğru eğmişti. Duvardaki saate baktım, dakikanın kaç olduğunu görmek için.
Ares, karşısındaki televizyona bakarak başımı kolunun altına koymuş keyifle bir şeyler izliyordu. "Rahatını bozma hiç." dedim neredeyse gözlerimi devirmeden önce.
"Hiç denemedim." dedi keyifli sesiyle. Onu es geçerek Açelya'nın oturduğu koltuğun hemen arkasında duran pencerenin yanına iliştim. Beyaz perdenin çok az bir kısmını çektim sakince. Dışarısı son derece normal gözüküyordu. Bazıları ellerini arkasında birleştirerek yavaşça dolanıyor, bazıları yere çökmüş oturuyor, kimisi dua ediyor, kimisi elleri başında duruyor, kimisi de ağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ ÇIKMAZI |18
Ficção AdolescenteBen şeytandım, ateşin kızıydım, hainliğin doğduğu toprakları yaratandım, cennetin yerlilerinin kovulmasını sağlayan o yılandım, kendi istedikleri için cennetinden kaçan o kadındım. Ben çok fazlaydım, beni tanımak istiyorsan benimle savaşmalıydın. Be...