2

3.7K 250 55
                                    

#MorenKırmızıRenk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

#MorenKırmızıRenk

...

Daha fazla işten kaytarmak istemediğimiz için herkesin toplandığı alana geçtik. Elimdeki şemsiye ağırlık yaptığından onu bir süreliğine yere bıraktım. Herkese vaktin geldiğinin çağrısı yapılınca Jimin'le birbirimize bakıp gülümsedikten sonra gözlerimizi kapatıp sadece gideceğimiz yeri düşündük ve dünyaya geçiş yapmıştık.

Kendimi bir binanın üzerinde kapkaranlık havaya bakarken bulmuştum. Galiba burda zaman gece vaktiydi. Soğuktu çok yüksekte olduğum için. Sonra birden binanın ucuna doğru yaklaşan bir adamı görünce anladım ki bana adı çıkan kişi buydu.

Ona doğru yaklaştım. İlk defa bir insanla konuşacatım . İlk defa insan görmüyordum fakat böylesi daha önce başıma gelmemişti. Görevimiz bir de kurtardığımız kişilerin ölmediğinden emin olana kadar sürüyordu. Uzun ve zorlayıcı bir süreç olacaktı fakat ben elimden geldiğince kısaltacaktım bu süreci.

Tedirginlikle tam arkasında durduğumda "Ne yapıyorsun burada?" Diye sordum naif olmaya çalıştığım sesimle. Bana döndü yavaşça. Gözleri kıpkırmızıydı. Göz altları mosmor. Yüzü bembeyaz. Dudakları solgun. Dağınık alnına yapışan terlemiş simsiyah saçları ile boynundaki damar belli oluyordu. Ona ne olmuştu bilmiyorum ama onun intihar etmesine gerek yoktu. O zaten yaşarken ölmüş gibiydi.

Gözleri doldu, yüzünü eğdiği gibi saçları gözlerini kapattı. Kapşonlusunun şapkasını başına geçirdi cebinden çıkardığı siyah maskesini de taktıktan sonra geri bana baktı. Sadece bir galaksi gibi parlayan fakat bir o kadar da sönük gözlerini görüyordum artık.

" Beni görmemişsin gibi davran..." Dedi kuru sesiyle. O kuru sesi nedensizce bana hoş gelmişti ve bu durumu garipleştiriyordu.

Kendimi toparlayıp bana bakmaya devam eden adama "Ne yapıyorsun burada?" Dedim ilk sorduğumu tekrarlayarak. Alayla güldü bu sefer.

"Aynı soruyu sormaya devam edecek misin?" Deyince kaşlarımı çattım. Tam cevap verecektim ki o "Tamam. Tanımadığım bir kadınla tartışmaya girmeyeceğim... Göreceklerinden sonra psikolojik durumun umurumda olmayacak bu yüzden durabilirsin." Dedi arkasını döndü fakat bir yandan da yağmur yağmaya başlamıştı.

Saçlarım ıslanırken sırtımdaki karıncalanma vücuduma yayılınca aklıma hemen kanatlarım geldi. Beni kanatlarımla görürse her şey çok kötüye gider ve berbat olurdu. Şemsiyemi aradım bir an fakat yanımda değildi. Aklıma buraya gelmeden evvel yere bıraktığım gelince buna lanet ederken daha fazla kendimi tutamadım ve sırtım acımaya başladığı için ufak bir çığlığımla büyük ve uzun beyaz kanatlarım benden bağımsız bir şekilde açıldı. O kadar büyüktüler ki saklamaya çalışamıyordum bile.

Adamın o kadar ses çıkarmama rağmen arkasını dönmemesi daha da ilginçti. Ona bakıp duruyordum her an arkasını döner endişesiyle fakat onun umrunda değildi. Islanmıştı o da. Kolundan akan damlalardan belli oluyordu. Kollarını iki yana açıp bir anda kendini aşağı bırakınca ilk şoku üstümden attım ve hemen arkasından ben de atladım.

Yağmur damlaları gözüme girerken benim de her yerim ıslanmıştı. Kanatlarım ben atladığım gibi iyice açılınca havada ilk bir süzüldükten sonra nereye doğru düştüğünü gördüğüm gibi hızla oraya doğru uçmaya başladım.

O sırt üstü düşerken ona yaklaşan kanatlı bir meleği görünce açık olan gözleri daha çok açıldı. Fakat şu an bu umurumda değildi. Hızlandım ve onu tutup tekrar yükseğe çıkmaya başladım. Az önceki binanın çatısına geldiğim gibi ilk onu bıraktım yere. Yağmur durduğundan kanatlarım kaybolmuştu hemen. Sırtımın şu an kanadığından emindim.

Genç adam yere bıraktığım andan itibaren bayılmıştı . Yerde öylece uzanırken kendime binlerce kez kızıyordum. Böyle bir hatayı kesinlikle sadece ben yapmışımdır eminim.

Beyaz kıyafetim mora bürünürken canımın acısı yavaşça geçiyordu. Kanımız insanlar gibi kırmızı değildi. Bunu ilk öğrendiğimde bunun bir nedeni olduğunu duymuştum.

Kırmızı, canlılık anlamına gelirken mor, ölüm anlamına geliyormuş. Bizler canını aldığımız ölüler sayesinde yaşayabildiğimiz için kanımız morken hayatta olan insanlarınki kırmızıydı.

Acım yok olur olmaz yerdeki adamın yüzünü hafifçe tokatlayıp ayıltmaya çalışırken o yavaşça gözlerini açtı ve beni görürdüğü gibi hemen doğruldu, ayağa kalktı aceleyle. Titrek eliyle beni gösterip "S-sen... ?" Diye bilinmezlikle konuştu. Gözlerimi ondan kaçırırken ne diyeceğimi düşünüyordum.

Hadi bakalım Rosé çık çıkabilirsen bu işin içinden! O şemsiyeyi neden unutursun ki...

...

NOT: Hiçbir şey sizin hayatınıza mâl olamaz unutmayın!💜

angel by the wings, rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin