#MorGüvercin
...
Hani hayatımızda bazı anlar vardır. Böyle her şey olur olur sonra bir anda ortalık sessizleşir. Kimse konuşmaz sanki susmaya yemin etmişçesine.
Kadın gittikten sonra yaklaşık hepimiz bir saat boyunca sadece sustuk ve kimimiz cama kimimiz yere kimimiz benim gibi boş boş bakıyordu. En son bu duruma artık son vermem gerektiğini düşündüm ve "Iı... Şey..." Diye geveledim. Neden bu kadar çekingendim hala çözemedim. Sadece uykumun geldiğini söylemem gerekti.
Hem cümleme devam edemedim hem de herkesin gözleri bana dönmüştü. Şu an ultra utangaçtım. Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra tam konuşuyordum ki Jungkook "Uyumak istiyorum artık?" Deyince rahatlama geldi birden. Beni bu durumdan kurtarmıştı. Ona bakıp teşekkür niyetine gülümseyince sanki o da önemli değil dercesine gülümsedi.
Herkes yavaş yavaş ayaklandıktan sonra ben yukarı kata çıkıp odalarına gideceklerini sanarken hepsi dış kapıya yöneldi. Bekle! Hepsi beraber kalmıyor muydu?
"Hey! Siz... Aynı evde kalmıyor musunuz?"
Deyince bana döndüler. Jin "Geçen sene bıraktık beraber yaşamayı. Malum herkesin özel hayatı (!)" Deyip bana baktı ve JK'ye dönüp alayla sırıttı. Yanlış anlamaya gerek yok Rosé... Sakin.
Jungkook pek sakin görünmüyordu açıkçası. Hepsini kovarcasına kapı dışarı edip arada bir küfür mırıldanıyordu. En son hepsini kovunca kapıyı kapattı ve nefes alıp vererek bana yaklaştı.
"Misafir odasını göstereyim sana...gel."
Onu ürkek adımlarla takip ederek peşinden gittim. İkimiz koskoca evde yalnız olduğumuz için gergindim küçücük bir odada aynı yatakta uyumamıza rağmen... O zaman pek sorun etmemiştim niye şimdi çok büyük bir şeymiş gibi geliyordu?
Odanın kapısını açıp geri çekildi. Ben de yavaşça girdim ve ona döndüm. "İyi geceler o zaman." Dedim. Güldü ve "Neden seni yiyecekmişim gibi bakıyorsun?" Dedi.
"Yemeyecek misin?" Dediğim an ne dediğimin onun gözlerinin açılmasıyla anladım. Kahretsin! Ne dedim ben öyle? Neden dedim ki şimdi bunu? Salak mıyım ben! Sanki yemesini istercesine... Ayh kesin o da öyle anladı!
Yüzüm domatese dönerken boğazımı gıcık tuttu ve öksürdükten sonra "Yani... şey! Şey anlamında... Eee ... İşte yemek değil. Yani öyle anlamda değil. Zaten ne anlamda anladın bilmiyorum ama..."
Ben zırvalamaya devam ederken bana doğru adım atarak yaklaştı. Anında geriledim. Sesli bir şekilde yutkunduktan sonra kalbimin yerinden çıkacağını hissettim. Nefes alış verişim sebebsiz yere hızlandı. Ben bu haldeyken o bir adım daha atınca artık bir şeyler söyleme gereği duyaraktan ağzımı açıyordum ki kapının kolunu tuttu ve kendisine doğru çekip kapıyı kapattı. Kapının arkasından "İyi geceler... Rosé!" Deyip adım seslerinden gittiğini belli etti.
O an anladım ki adam sadece kapı koluna yaklaşıyormuş bana değil. Gözlerimi kapatıp az önceki olayları aklımdan silmek istedim fakat asla gitmiyordu. Nasıl bu kadar fesat olabilirim?
Buraya bir görev için gelmiştim ama düştüğüm şu vaziyete bak! Kendime gelip sadece görevime odaklanmam lazımdı. Bu bir hafta geçtikten sonra sadece sessizce kendi dünyama çekip gitmem lazımdı. Başka bir şey düşünmeyip buna yönelmem gerek.
Gözlerim yatağa kaydığı gibi yorganın içine girip yattım. Yapabildiğim en iyi şeyi yapıp uyumak istedim fakat asla uyuyamıyordum. Aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Acaba gidip yanlış anlaşılmayı mı düzeltsem? Yok yok! Daha beter olur.
Ben gözlerimi kapatıp kendimi uyumak için zorlarken cama mor bir güvercin kondu. Bu dünyada mor bir güvercin olmadığı için anladım ki bunu Jimin göndermişti. Meleklerin iletişim kurmak için kullandığı şeyler mor güvercinlerdi.
Ayağa kalkıp cama yaklaştım ve pencereyi açtım. Güvercini birazcık sevdikten sonra ayağına bağlı olan kağıdı aldım ve okumaya başladım. Jimin'dendi. Buluşmak istediğini söylüyordu. Odanın içine göz gezdirip kalem aradım. Bulduğum gibi gidip aldım ve ne zaman, nerede buluşacağımızı cevap olarak yazdım.
Geri güvercinin ayağına bağlayıp onu saldım. En azından onunla görüşmek beni daha iyi hissettirecekti. Camdan dışarıyı izlemeye dalmışken bir anda kapı çaldı. Camı kapatıp hızla yatağa girdim. Uyuyormuş numarası yaparak gözlerimi kapadım.
"Rosé? Uyanık mısın?" Bir daha tıkladı fakat cevap vermedim. "Rosé?" Sustum sadece.
Kapı açılma sesinden sonra adım seslerini duyar duymaz yine her tarafım gerilmişti. Yaklaştığını sesinin yakınlığından anlamıştım.
"Uyudun mu?"
Hayır ne bu ısrar? Uyudum işte görmüyor musun? Git hadi git!
"Uyudun galiba. Ben de az önceki olay için...yanlış anlamadığımı söyleyecektim. Belki rahatsız hissedersin diye ama galiba cidden uyumuşsun."
"Uyumadım."
Ona doğru döndüm ve doğruldum. Onu karanlıkta ne kadar görebiliyorsam o kadar görebiliyordum. "Teşekkür ederim. Yanlış anlamadığın için." Dedim.
"Aslında ilk başta öyle anladım ama so- ah! Hey!"
Dalga geçtiğini anladığım an yanımda duran yastığı kafasına fırlattım. Ben burda utançtan öleyim o dalga geçsin! Kaşlarım çatık baktığımı görünce sırıttı ve "Tamam... Tamam. Hiçbir şey anlamadım." Dedi .
Ona doğru elimi uzattım. O bir elime bir bana bakarak şaşırdı ve tereddütle "Elini tutmamı mı istiyorsun?" Dediği an bu sefer ben şaşkınlıkla gözlerimi sonuna kadar açtım.
"Ne! Hayır! Yastığı geri vermen için..."
Dediklerim karşısında gözlerini kaçırdı ve yastığı bana bakmadan yatağa koyup aynı şekilde benle göz göze gelmemeye gayret ederek hızla odadan çıktı. Onun bu haline güldükten sonra verdiği yastığa başımı koyup uyumak için gözlerimi kapadım.
Sanırım bu sefer uyuyabilirdim....
Sanırım bu bölümle telafi ettim!
Umarım beğenmişsinizdir💜JK ve Rosé yakışıyor mu sizce???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel by the wings, rosekook
Fantasíaİntihar etmek isteyen bir şarkıcı ve onun ölüm meleği... fantastik #3 / 140421 230320