#MeleklerinYasakAşkı
...
Bir haftayı, bir aya çıkarma teklifine bir cevap vermeden sessiz kaldım. Çünkü herhangi bir cevap versem bile ben sadece bir hafta sonra gideceğimi biliyordum. Orada daha fazla kalmadık ve beni eve arabayla gönderip kendisi pratik için şirkette kalmıştı.
Ben arabaya biner binmez biraz uzaklaştıktan sonra Jimin'le bulaşacağımız yeri şoföre söyleyip "Acaba... Buraya gidebilir miyiz?" Dedim. Tereddütle bana baktı. Sonra ise karar vermiş olacak ki elimdeki kağıdı aldı. Galiba bu evet demekti.
Kısa sürede bir sahil kenarında durduğumuz da camdan Jimin'i görmüştüm. Arabadan inip ona doğru yaklaştım. Bir banka oturmuş denizi seyrediyordu. Arkasından gözlerini kapatarak yanına oturdum.
"Rosé?"
Ellerimi çekince bana baktı ve gülümsedi. "Nasıl gidiyor görevin?" Dedim. Yüzü düştü. "Noldu? O kadın canını mı sıkıyor?" Dedim.
"Hayır... O kadın canımı sıkmıyor."
"Ne oldu o zaman?"
"O kadına aşık olmam haricinde bir şey olduğu yok." Dediği an bağırarak "Ne! Ne aşkı?" Tepki verdim. Panikten ayağa kalkmıştım. Bana güldü ve "İlk önce bir sakin ol... Anlatacağım." Diyerek ellerimi tutup geri oturttu. Dikkatle diyeceklerini dinledim.
"Onu ilk gördüğüm an... sanki kalbimi biri sıkıyormuş gibi oldu. Sanki yüzünü görmesem bütün dünya başıma yıkılacakmış gibi." Dedi.
"Ama... Nasıl olur? Bir hafta sonra gitmemiz gerek Jim! Zor olmaz mı senin için?"
"Aslında seninle bunun hakkında konuşmak için buluştum."
"Biraz daha açık ol tanrı aşkına Jimin!"
Bana bakmayı kesip geri denize döndü ve derin bir nefes alarak başladı konuşmaya.
"Efsaneyi biliyor musun? Bir meleğin bir insana aşık oluşunu... Çok önceden aynı benim gibi olan bir melek görevini bu dünyada yaparken bir adama aşık oluyor ve görevi bittiği zaman gitmek istemiyor. Çünkü sevdiği adam burada. Bu dünyada. Tanrı ise onu cezalandırıyor. Gelmediği saat sayısı kadar onun bedenini zayıflatıyor ve bildiğin canını emiyor. Saatler ilerledikçe gitmemekte ısrarcı olan melek artık bu acıya dayanamayıp sevdiği adamın dudaklarından öperek hafızasındaki kendisine ait olan anılarını siliyor ve adam ona dair hiçbir şey hatırlamıyor. Daha sonra ise o melek yok oluyor. O günden sonra meleklerin aşık olmaları yasaklanıyor. Aşık olanların hepsi ise yok oldu her zaman. Şimdi ise galiba ben yok olacağım Rosé..."
Anlattıklarına karşı verebildiğim tek tepki şaşkınca ona bakmaktı. Bir sürü cümle bir sürü kelime söylemişti fakat aklıma gelen tek isim Jungkook' tu. Sadece gözümün önünde canlanan yüz onun yüzüydü. Onu sevmiyordum, hoşlanmıyordum, aşık değildim ama neden onun için endişelenmiştim? Jimin'e dikkatimi verdim.
"Jimin... Ne demem gerektiğini bilmiyorum fakat yok olmanı istemiyorum!"
"Hayır Rosé... Ben seni uyarmak için buraya geldim. Sadece kendine dikkat et. Beni merak etme!" Dediği an gözlerim dolmuştu. Ona sarılıp derdini paylaşmak istedim dostumun.
O da bana sarılıp sessizce ağlayınca sırtını sıvazladım."Tek bir çözüm var Rosé... Ama yapabilir miyim bilmiyorum."
"Çözümü ne?"
"Bir söylenti sadece. Ölüm melekleri önceki hayatında intihar ettiği için tanrının bir cezası olarak hayata ölüm meleğine dönüşerek devam ederler. Aslında bizi diğer insanlardan ayıran suç intihar etmemizdi. "
"Yani biz... İnsanken ölmek mi istedik ? İyi ama neden!"
İkimiz de bir çok şeyin cevabını bilmiyorduk. Birbirimizden ayrılıp ona "Çözümü ne peki?" Diye sordum göz yaşımı silerken.
Cevap verecekti ki birisinin elimi tutup beni kaldırmasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Bunu yapan kişiye bakamadan konuştuğu için sesinden tanımıştım.
"Sevgilime sarılman için benden izin aldığını hatırlamıyorum!"
Junkook öfkeyle Jimin'e bakıyordu. Jimin ise bu durumu komik bulduğu için sadece sırıtmıştı. JK burayı nasıl bulmuştu? Ve neden Jimin'e bunları demişti? Neden hiçbir şeyin cevabı yoktu!
Ben neyin içine düştüm böyle!
...
Sizi seviyorum💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel by the wings, rosekook
Fantasyİntihar etmek isteyen bir şarkıcı ve onun ölüm meleği... fantastik #3 / 140421 230320