16

1.7K 166 16
                                    

#Koşulsuzca

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

#Koşulsuzca

...

Dün geceden sonra hemen sabahında erkenden kalkıp JK'yi izlediğim kadarıyla bir kahvaltı yapmaya karar verdim. Mutfağa iner inmez kızartma makinesine ekmekleri koyarak başladım.

Daha sonra ise omlet yapmak için tavaya yumurtayı kırdım fakat birkaç parça kabuk içine düşünce hemen elimle almaya çalıştım ama akılsız kafam tavanın sıcak olduğunu aklından çıkarmıştı.

Elim yandığı an ufak bir çığlık atarak suyun altına tuttum. Neden bu kadar beceriksiz olmak zorundaydım? Bunu kendi kendime düşünürken burnuma gelen yanık kokusu ile hemen ocağa koştum.

Sonuç... Yanmıştı. Aç kaldık benim yüzümden! Hayır benim neyime kahvaltı! Kızarmış ekmekleri en azından kurtarmıştım. Onları alıp masaya oturdum ve onları kemirmeye başladım kelimenin tam anlamıyla.

İçeri burnunu kapatarak gelen JK "Ne kokuyor burası?" Dedi ve mutfağa baktıktan sonra neler olduğunu görünce cevabını almış olacak ki karşıma oturup elimdeki ekmeği aldı, o da kemirmeye başladı.

Yüzüne bakamıyordum dünden dolayı. Belki rahatsız hisseder diye. Açıkçası onunla vakit geçirmek istiyordum, beraber olmak sebebsiz yere eğlenceli ve beni mutlu ediyordu. Hani böyle bir yakın dostunla beraber yaşamak gibi ama ben onu dost olarak göremiyordum. Sanki onun bana değer vermesini istediğim biriydi benim için.

"Eğer dün olanlar yüzünden yüzüme bakmıyorsan... Dün zırvaladım biraz özür dilerim. Pratik iyi geçmemişti ve ben de eve gitmeye karar verdim fakat şoför senin başka yerde olduğunu  söyleyince sinirlendim açıkçası. Bana birisiyle buluşacağını söyleseydin inan bu kadar sinirlenmezdim. Biliyorsun sasaengler her yerden çıkabilir. "

Ne yani? Beni kıskandığı için sinirli değil miydi? Sebep sadece bu mu? Peki bu benim içimi rahatlatması gerekirken neden üzülmüştüm ki? Ben bu sorularla cebelleşirken ona bakmıyordum hâlâ.

"Ve dün gece olanlar için... Unutalım olur mu? Ayrıca dediğin gibi anlaşma bir hafta, artık bir sorun yok sanırım?"

Kafamı kaldırıp baktığımda çok ciddi olduğunu gördüm. Tamam biraz şımarık gibi gözükebilirim ama onun bana karşı az da olsa bir hislerinin olması beni mutlu etmişti ama şu an unutmamı söylüyordu. Evet bu benim istediğim bir şeydi ama yine de hayal kırıklığına uğramış gibiydim.

"Her neyse! Hadi dışarda yapalım kahvaltıyı yoksa aç kaldık."

Der demez ikimiz de kalktık ayağa. O odasına girince ben de odaya girip üstümü giyindim. Hâlâ merak ediyordum bu kadın kıyafetleri kimin?

İşim biter bitmez salona geçip beklemeye başladım. Ayak sesleri gelince arkamı döndüm. O günkü gibi giyinmişti. Onu ilk gördüğüm gibi. Siyah bir şapka, siyah bol bir tişört, siyah pantolon ve son olarak siyah bir maske. Elini cebine atıp güneş gözlüğünü çıkarıp taktıktan sonra çıktık evden.

Tanınmamak için fazla uğraş veriyordu. Seveni çoktu belli. Beraber bir kafeye gidip kahvaltı istedik ve kısa sürede siparişler gelmişti. Bu sefer geçenki gibi dalmayıp sakince yemeye başladım. O sırada JK maskesini çıkarıp gözlüğü ile birlikte bir tarafa koydu, o da başladı yemeye.

Yemek boyunca arada bir kendisi hakkında komik olan anılarını anlatınca gülmekten  yemek yemeyi unutmuştum. Hatta ilk konserlerini verdiği zamanki günü de anlatmıştı. Öğrendiğim kadarıyla ailesi yurtdışındaydı. Kısacası gerginlikle başladığım yemeğe rahatlayarak devam etmiştim.

Biz baya baya sohbete dalmışken bir lise öğrencisi çekingen adımlarla masaya yaklaştı ve derin bir nefes alıp "Şey... Iıı... Bir fotoğraf çekilebilir miyiz?" Dedi sesi titrerken. Cidden o kadar heyecanlı mıydı? Jungkook kıza döner dönmez kızın gözleri dolmuştu. Galiba inanamıyordu onu gördüğüne.

Jungkook ise ona içtenlikle gülümsedi ve ayağa kalkıp kızın elindeki telefonu alarak beraber fotoğraf çekindiler. Kız ağlamaktan ve heyecandan gülümseyemeyince JK "Sorun yok... gülümse bakalım." Dedi ve elini tuttu.

Şaşkınlıkla onları izliyordum. Sanki karşımda birbirleri ile bir ilişkisi olmamasına rağmen aile hissiyatı veren iki kişi vardı. Koşulsuzca değer veren iki insan. Bu beni mutlu etmişti. Gülümseyerek ayağa kalktım ve "İsterseniz ben çekeyim sizi. " Dedim.

JK telefonu uzatırken, kıza sessizce "Fırsatın varken sarıl yoksa pişman olursun, benden söylemesi." Dediğim an ilk şaşırdı sonra ise ondan izin alması gerekirken bana baktı bir süre. Neden öyle baktığını anlamadım ama gülümseyerek cevap verdim. Anında titreyen kolları ile hafifçe sarılınca JK ona aynı samimiyetle karşılık verdi ve ben de onları çekerek kıza unutulmaz bir anı bıraktım.

Telefonu ona uzattıktan sonra oturdum yerime. JK' de onunla vedalaştıktan sonra o da oturdu. "Cidden seni çok seviyorlar." Dedim. Sadece gülümsemekle yetindi.

...

Umarım bu bölümü sevmişsinizdir. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum💜

angel by the wings, rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin