#İnsanDeğilim
...
Bilincimi kaybetmemek için büyük bir savaş veriyordum. Her yerim sızlasa da duvara tutunarak ayağa kalktım. Bacaklarım bedenimi taşıyamayacak kadar titriyordu. Lavaboya yaklaşıp yüzümü yıkadım. Saçımı düzelttikten sonra üstümdeki hırkanın şapkasını takıp yüzümü kapattığı kadar kapattım. Derin bir nefes alarak tuvaletten çıktım fakat sendeleyerek ilerleyebiliyordum.
Karnımdaki acı yüzünden zorluk çekiyordum ama masaya gitmem lazımdı. Yavaşça yürürken beni gören Jungkook'un neşeli yüzü endişeye dönüştü. Aldırmadan onun yanına ilerledim. O tam ayağa kalkıp geliyordu ki aceleyle elindeki tepsiyle koşan bir garson bana çarpınca her tarafım elektrik çarpmış gibi yanmıştı. Bunun etkisiyle istemeden bağırmıştım. Ve daha fazla kendimi uyanık tutamayacağımı anladığım an kendimi bıraktmıştım.
Bedenim yerle buluşurken JK'nin telaşla bana doğru geldiğini gördüm. Şapkam açılmıştı ve yüzümü gördüğünden emindim. Yüzündeki korku ve panikle beni kucaklayıp arabaya doğru koştu. Koltuğa yatırdığı an yakasını sıkan elimin gevşediğini hissettim. Sonra ise benden bağımsız bir şekilde aşağı düşüşünü.
- Bir Kaç Saat Sonra -
Jeong JunKook - JK-
"Bakın beyefendi, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama..."
"Ona bir şey mi oldu!"
Doktorun bir türlü Rosé hakkında bilgi vermemesine dayanamayıp artık sinirlenmiştim. Onu yerde can çekişirken görmek bile kalbimin sıkışmasıma yetmişti. Şimdi bu doktor bozuntusu ise ağzında bir şeyler geveliyordu. Başını eğerek "Rosé'nin hayati bir tehlikesi yok fakat vücudu çok zayıf. Kan değerlerini inceledik ve nedenini bilmediğimiz bir şekilde gittikçe kötüleşecek gibi duruyor. Tek sorun bu da değil. Rosé'nin kan rengi daha önce rastlamadığım bir renkte. Ben ve kanını inceleyen herkes insan kanının mor renkte olmayacağını biliyoruz fakat Rosé'nin kanı... mor, beyefendi." Dedi tek tek.
Duyduklarım ve anladıklarım bambaşkaydı. Donakalmıştım sadece. Tek bildiğim Rosé'nin gittikçe zayıflamasıydı fakat aklımı kurcalayan şey ise kan rengi. Bir insanın kanı mor olabilir miydi? Hayır hayır... Yanlışlık vardı belki de. Belki de doktor renk körüydü. Evet kesinlikle öyleydi...
Aklımdaki soruları bir kenara atıp "Onu görebilir miyim?" Dedim. Doktor kafa sallayarak "Şu an bilinci açık, birkaç saat sonra taburcu olabilir." Dediği an odasına girdim.
Bir hemşire serumunu yenilerken o camdan dışarı ruhsuzca bakıyordu. Canı yanıyordu belki de. Alnında duran yara bandı, yanaklarındaki kızarıklık, elmacık kemiklerindeki morluk ve dudağındaki daha yeni kabuk bağlamış yarası. Onu böyle görmek bende ağlama isteği uyandırmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissettiğim de yutkunarak yanına yaklaştım. O sırada hemşire odadan çıkmıştı.
Kafasını bana çevirip beni görünce sanki hiçbir şey olmamış gibi gülümsedi dudağındaki yara acısa da. Doğrulmaya çalışırken onu durdurdum ve yatması için sadece yastığını düzelttim.
Onunla konuşmadan bana bakan masum gözleri karşısında göz yaşlarımı tutamadım ve karşısında bir çocuk gibi ağladım. Şu an bundan ölesiye utanç duysam da onun bir yerine zarar gelmiş olması canımı o kadar yakıyordu ki öfkelenip bir yerleri dağıtmak yerine oturmuş ağlıyordum.
Onun önünde böyle gözükmek asla istemezdim. Kafam eğik, ses çıkarmamaya çalışarak döküyordum yaşlarımı. O bunu anlamış olmalı ki yatakta duran elimi tuttu ve tek bir cümle kurdu. Ve o tek bir cümle ona bakmamı sağladı.
ROSÉ
Yanımda benim yüzümden ağlayan Jungkook'u öyle görmek beni daha çok kötü hissettirdi. Amacım ona bunu yaşatmak değildi. Her şeyi daha fazla berbat edip duruyordum. Elini tuttum ve kalbimden geçenleri söylemek istedim o an.
"Seni seviyorum..."
Bana baktı dolu gözleriyle ve sonra daha fazla ağlamamak için dudağını ısırdı fakat işe yaramadan tutamadı kendini. Bütün acımı unutmuş vaziyette sadece ona sarılmak istedim, sarıldım da.
Anında karşılık vererek sımsıkı sardı kollarını. Saçlarımda ellerini gezdirirken "Özür dilerim... Özür dilerim..." Dedi kuru sesiyle.
Ondan ayrılıp gülümsedim. İyiydim. Sadece halsiz hissediyordum o kadar. "Ne zaman eve gideceğiz?" Dedim. Benden gözlerini ayırmadan "Şimdi gideceğiz..." Diyerek eliyle önüme gelen saçlarımı arkaya attı ve ayağa kalktı. Sonra boğazını temizlerken gözünü sildi.
"Doktorun bana bir şey dedi ama ben pek inanmadım."
"Doktor mu? Ne dedi?"
"Kanın... Mor... Yani kanının rengi mormuş , tabi ben inanmadım. Hangi insanın kanı mor olur ki?"
Doğru söylüyorsun hangi insanın kanı mor olur ki? Ben insan değildim bu yüzdendi. Bu gerçeği onun ağzından duymak beni ilk afallatsa da kabullenmiştim artık. Gözlerine baktım.
"Jungkook, ben... insan değilim!"
...
Sizi seviyorum💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel by the wings, rosekook
Fantasyİntihar etmek isteyen bir şarkıcı ve onun ölüm meleği... fantastik #3 / 140421 230320