4

2.5K 224 63
                                    

#ÖlümSaati

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

#ÖlümSaati

...

Daha fazla bu kokuda duramayacağımı anladığımda ayağa kalktım. JK geri çekildi ve bana yol verince konteynırdan çıktım. Her yerim çöp kokuyordu. Ayna getirip koysalar önüme kendime iğrenerek bakardım kesinlikle.

"Beni mi takip ediyordun?"

O  benim daha kendime gelmemi beklemeden soru sorunca şaşkınlıkla cevap veremedim. Sonra ise "Yani... Hayır. Seni takip etmiyordum. " Deyince omuz silkti ve umursamazca geri yoluna devam etti.

Gidecek  bir yerim olmadığını ve bu dünyaya yabancı olduğumu ele alırsak kesinlikle peşinden ayrılmamalıydım. Üstüm, her yerim pislense de vazgeçmemem ayrı bir delilikti.

Birkaç insan görmesem cidden burası terk edilmiş perili kasabaları andırıyor diyecektim. Fakat yavaş yavaş işlek bir caddeye ilerledikçe insanlar çoğalıyordu.

Takip etmeye devam edecek iken önümüzden geçen ufak bir çocuğun başının üstünde sadece meleklerin görebildiği ömür süresini görür görmez olduğum yere çivilendim.

Belki en fazla yedi yaşındaki çocuğun bir dakikalık ömrü kalmıştı. Üstünde saniyeler hızla akarken çocuk annesinin onu tutan elini bıraktı ve hızla arabaların geçtiği yola koşmaya başladı. Galiba bir şey görmüş olmalıydı fakat önemli olan bu değildi. 

Son beş saniye kala annesi hiçbir şeyden haberi olmayan çocuğuna yetişemeden acı bir şekilde arabanın altında kalmıştı. Kısa bir sessizlikten sonra annenin haykırışlarıyla şoförün şaşkınlığı ve pişmanlığı baş gösterdi. Trafik aksarken arkadan korna sesleri geliyordu.

JK'ye baktığımda benim gibi az önce olanları durmuş ve izlemişti. O da şaşkın gözüküyordu.

Bu olay benim görevim olduğundan ve şu an bu çevrede sadece bir ölüm meleği olduğu için  olay yerine yaklaştım. Herkes beni bir insan olarak görselerde az sonra maalesef ki ruhunu almak zorundaydım küçük ve masum bedenin.

Herkes başında toplanmışken birkaç kişiyi uzaklaştırdım. Kanlar asfalta kazınmış, kuruyordu hatta. Neredeyse paramparça olmuş çocuğun yüzü tanınmayacak haldeydi.

"Doktorum ben...  Biraz açılın!"

Herkesi uzaklaştırmam gerekti ve bu söylediklerim her zaman işe yarardı. İnsanlar beni doktor zannedip onu kurtaracağımı düşünürken ben onu bu dünyadan alacaktım.

Annesi dolu gözlerle bana baktı. Belki bir umut benim onu kurtaracağımı ümit ediyordu. İşte bu işimin en nefret ettiğim kısmıydı.

Ellerimi ufak çocuğun tam kalbinin üstüne koydum. Tahmin ettiğim gibi... Kalbi atmıyordu. Gözlerimi kapadım . Zaten o sırada bedenindeki ruhu yavaşça kendisini terk ediyordu. Çocuk tamamen vücudundan çıkınca ağlayarak bağıran annesini görür görmez o da ağlamaya başladı fakat onu ne duyan vardı ne gören. Yukarı yükseldikçe ellerini uzatıyordu annesinin elini tutması için fakat annesi cansız bedeninin ellerini tutuyordu.

Kadına olumsuzca kafa salladığım an ağlaması şiddetlendi. Onun saati gözüme çarpınca  uzun yıllar yaşayacağını gördüm. Bu onun için çok zor olacaktı.

Orada daha fazla dikkat çekmek istemediğim için uzaktan hâlâ burayı seyreden JK'nin yanına gittim. Geldiğim andan beri yola bakmaya devam ediyordu. "İyi misin?" Diyerekten sordum.

Bana döndü ve "Sen doktor musun?" Diye sorunca  yine en sevdiğim olan kendime kızma aktivitemime  başladım . "Hayır değilim..."

"Niye o zaman doktor olduğunu söyledin?"

"Çünkü... Doktor olmadığımı söyleseydim yer açmazlardı."

"Mantıklı... ama doktor değilsen neden yer açsınlar ki?"

Bu daha da mantıklı bir cevaptı lakin
beni niye bu kadar sıkıştırıyor anlamadım. "İlk yardımdan az çok anlıyorum. Belki yardımım dokunur diye..." Dedim bu sefer kendimi kurtarmak için.

Kafa salladı. İkna olmuştu galiba . Yine yürümeye devam ediyordu ve ben arkasından geliyordum ki aniden bana döndü. İşaret parmağını kaldırarak "Beni takip etme!" Diye ikazda bulundu.

Ona masum olduğunu düşündüğüm bakışlarımı atarken bir anda başının üstünde her hangi bir saat göremeyince gözlerimi açıp kapadım. Fakat yine yoktu. Şaşkınlıkla bunu tekrarladım ama yine hiçbir şey gözükmüyordu. Onun saatini neden göremiyordum?

"Ne oldu? Niye bakıyorsun öyle?"

Önümde el sallayınca kendime geldim ve ilk aklıma gelen şeyi söyledim. "Gidecek yerim yok. Ve bu şehre daha önce gelmedim bu yüzden kayboldum. Şu an ise tek tanıdığım kişi sensin. Bundan dolayı seni takip ediyordum."

Bana bakıp acımış olacak ki düşündükten sonra bir karara vardı ve konuşmaya başladı.

"Beni takip et. Şanslısın bugün!" Derken ben hiç ummamıştım bunu söyleyeceğini. O, beni ve cevabımı beklemeden hızlı adımlarla yürümeye devam etti. Ben de hemen arkasından adım attım. Ona yetişince "Niye şanslıyım bugün?" Dedim. O bana bakmadan "Eve gitmeyeceğim o yüzden." Dediği an göz devirdim arkasından.

"Benim şansım ne peki?"

"Eve gitseydim seni asla peşime takmazdım. Ama bugün otelde kalmayı düşünüyorum." Dedi.

Niye birden otelde kalmayı planladı bunu da anlamamıştım. Omzundan tutup kendime çevirdim. "Peki benim şansım ne ?" Dedim tekrardan ama bu sefer sinirli bir şekilde. O ise yine o hala çözemediğim gülümsemesini sundu ve "Sen de benimle geliyorsun..." Dedi.

Ben de mi onunla geliyorum? Hem de otele....

...

Sizi seviyorum💜

angel by the wings, rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin