KEYİFLİ OKUMALAR
*********
Gördüğüm kabusun etkisi ile yattığım sıcacık yatağımdan sıçrayarak uyandım. Son bir aydır yine ve yeniden aynı zifiri gözleri rüyamda görüyordum. Gördüğüm zifiri gözlerin sahibini tam görücekken BAM! yine aynı şekilde yerimden sıçrayarak uyanıyordum.Masamın üzerindeki dijital saate gözüm kaydığı zaman saat'in daha 06.41 olduğunu gördüm. Tekrardan uyuyamayacağımı bildiğim için terden sırılsıklam olmuş saçlarımın temizlenmesi için kendimi hemencecik bir duşa attım. Duştan çıktıktan sonra kendimi çok ferahlamış hissediyordum. Malum Ağustos ayındaydık ve hava acayip derecede nemliydi, dolabımın karşısına geçip siyah şort ve ince askılı göbeğimi açıkta bırakan beyaz bir crop giydim.
Canım ailemin birazdan kalkacağını göz önünde bulundurarak mutfağa girip hemen bir kahvaltı hazırlamaya başladım. Zaten tek yapabildiğim yemek menemendi. Mutfak konusunda annem ve kız kardeşime bakarak baya bir yetersiz kalıyordum. Mutfakta işim bittikten sonra on beş yaşında olan tam bir ergen kız kardeşim Enise'nin odasına girdim.
"Enise ablacım hadi kalk..." tık yok "Bak kahvaltıyı hazırladım hadi.." yine tık yok, yapacak birşey de yok o zaman diyerek komidinin üzerindeki su dolu bardağı alıp "bismillah"çekip başından aşağı dökü verdim.
"ABLAAAAAAA!"
"Efendim ablacım." dedim sakin ve onu daha fazla sinirlendirmeyecek bir şekilde, malum zararlı çıkmak istemiyordum.
"Ya sen mal mısın allah aşkına? Su dökerek insan mı uyandırılır ya? Hem sen odama kapıyı çalmadan mi girdin?" Hah! ben boşu boşuna ergen demiyorum ki zaten. Kış uykusuna yatmış mübarek sanki kapıyı çalınca duyacaktı!
"He ablacım he! görürsem söylerim, hadi elini yüzünü yıka da mutfağa gel"
Kardeşimin odasından çıktıktan sonra anne ve babamın yanaklarından öperek onları da uyandırdım. Hep beraber güzel ve bol sohbetli bir kahvaltıdan sonra babam işe gitti, kendisi bir şirkette halkla ilişkiler müdürüydü, fakat hangi şirkette çalıştığı hakkında pek bir fikrim yoktu. Enise ise evin bahçesinde ki salıncağa kurulup kulaklıklarını takmıştı. Annem ise tipik bir ev hanımı gibi akşam yemeği için yaprak ve içini alıp televizyon karşısına kuruluvermiş. Aman şimdi maazallah benim de elime yaprak tutuşturmasından tırsdığım için tıpış tıpış odama gittim. En sevdiğim vakite gelmiştik işte, pijamalarımı giyip Afra için uyku vaktiydi!
****
Uykumun en tatlı ve en güzel yerinde telefonum hiç durmadan çalmasaydı eğer herşey daha güzel olabilirdi sanki. Hayır yani telefonuma acımasam susması için fırlatacağım duvara..."Her kimsen beni bu uykumdan uyandırdığın için önemli bir sebebin olmalı!"dedim boğuk ve yeni uykudan uyanmış sesim ile.
"Çabuk kaldır totonu ve üstünü giyin, bizimkilerle buluşup kafeye gideceğiz."
"Çok hastayım Betüş,siz gidin daha sonra buluşuruz."diyip yalandan öksürdüğüm de kendimden tiksinmiştim.
"Afra ikimizde biliyoruz ki turp gibi sapa sağlamsın maşallah. Lütfen beni yanına kadar getirtme."
"Hadi Afra ya..." dedi ahize'nin diğer tarafından aceleci bir sesle...
"Lütfen gelmeyeyim"dedim kedi gibi mırıl mırıl bir şekilde, şahsen sıcacık yatağımda uyumak çok da cazip geliyordu.
"Neyse canım arkadaşım, tutmayayım ben seni hazırlan yarım saate oradayız bebek" ve ŞAK! Ben bilmeden teklifini kabul falan mı ettim acaba. Suratıma kapatmıştı zilli.
Oflayıp canım yatağımdan kalkıp yastığıma "ben masumum" bakışları atıp istemeye istemeye kıyafet dolabımın kapağını açıp koyu lacivert mom jean ve beyaz askılı tişört giyip, saçlarımı da dağınık topuz yaptıktan sonra hazırdım.
Telefonumun kılıfına bir miktar para sıkıştırıp arka cebime koymuştum. Aşağı kata inip arkadaşlarımla buluşacağımı anneme haber verdikten sonra beyaz spor ayakkabılarımı giyip bağcıklarımı bağlamaya başladım. Malum yolda yürürken düşüp de millete rezil olmak istemezdim doğrusu. Son kez aynada ki güzel yansımamdan memmun bir şekilde kapıya döndüm. Dışarıda kardeş bildiğim dört tane arkadaşlarımı görünce yüzümde ister istemez sıcak bir tebessüm yayıldı. Biz onlarla daha çok küçük yaşta tanışmıştık; Alara, Betül, Cem ve Sancak,her zaman iyi veya kötü günümde destek olan hayatımda sahip olabileceğim en iyi dostlarım...
Hepsi ile teker teker selamlaştıktan sonra gideceğimiz kafeye doğru yola koyulmuştuk. Cem ve Sancak'ın yolun kuytu kenarında parkedilmiş olan üç tane transporter'a tip tip baktıklarını farkedince ister istemez bende dikkatimi oraya verdim. Bizim mahallede bu zamana kadar bu kadar pahalı ve üç tane araba bir arada bulunmazdı. Hafifçe bu durum karşısında kaşlarımı çatsam da sonradan yaptığıma kendi içimden gülüp geçtim. Sanki bana geldiler, çıkar kokusu zaten yakında diyerek yolumuza devam ettik.
Kafe'ye geldiğimiz zaman cam kenarındaki büyük masaya hepimiz kurulmuştuk ama nedense içimde bir türlü anlamlandıramadığım farklı bir sıkıntı vardı. Sanki koca bir yumru göğsüme oturmuş nefes almamı engelliyordu. Canım kardeşlerimde bende ki bu sessizliği farkettiklerinde onlarında akşamlarını bozmamak için "üniversite"deyip geçiştirmiştim. Tabi bir de o sıkıntı vardı! Yaklaşık 1 ay önce üniversite sınavına girip liseden mezun olmuştuk ve şimdi sınav sonuçlarını her öğrenci gibi bende merak ediyordum.
Akşam saat on buçuk olunca hep beraber kafeden çıktık. Hepimizin evleri birbirine yakın olsada farklı farklı sokaklarda oturuyorduk. Yarım saat boyunca Sancak'ı ikna etmeye çalıştıktan sonra hepsine iyi geceler deyip kendi sokağıma çıkan yola girdim. İçimdeki o kötü his azalmadığı yetmiyormuş gibi daha da artmaya başlamıştı. Zaten bizim mahalle saat dokuzdan sonra çok ıssız oluyordu, şuan önüme korku filmlerinden bir samara fırlayacak diye ödüm kopuyordu. Ben böyle düşüncelere dalmışken, yaklaşık on beş yirmi adım gerimde benimle birlikte ilerleyen bir Range Rover'ın farkına varmıştım.
Kahretsin ki!yalnızdım, keşke Sancak'ın teklifini artislik yapıp reddedeceğime kabul etseydim. Ben kendimi kaptırmış hızlı hızlı yürürken araba durmuştu. Bana zarar vermiyecek diye derin bir oh çekicekken kolumdan çekilip arkaya döndürülmem ve arkamdaki adamın göğsüne çarpmam bir olmuştu, olayın şoku ile ne yapacağımı şaşırmıştım.
Tanımadığım adamla bir beş on saniye bakıştıktan sonra asıl olay kafama dank etmişti.
Bu zifiri gözler benim rüyalarıma giren gözlerdi!
****
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERESTİŞ(+18)
Romance"İSTEMİYORUM"diye bağırdım karşımdaki adını bile adam akıllı bilmediğim ama benimle evlenmek isteyen adama doğru. Hem bir katile hem de bir mafyaya görünümlü kişiye bağırmak ne kadar doğru siz düşünün bakalım. "Tamam, sen bilirsin ailenden önce kim...