17.BÖLÜM PART II:

24.5K 776 694
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR
******
Afra'nın Ağzından ;

Korku, uzun zaman sonra hayatımda varlığını belli eden ellerimin soğuyup titremesini sağlayan o iğrenç duygu. Birşeyler oldukça iyi ve güzel gidiyor derken hep bozulup alt üst olmaya çalışması normal miydi? Neden her güzel günün arkasından kötü olaylar gelmek zorundaydı ki?!

Karşımda yani az ilerimde adını dahi bilmediğim orta yaşlı adama bakınca tüylerimin diken diken olduğunu hissetmiştim. Bu adamda beni aşırı derecede huzursuz eden bir his vardı ve şuan geldiğim yolu koşa koşa geri dönmek istiyordum.

Hani olur ya korktuğumuz zaman ellerimiz titreyip buz keserler yada kan basıncı arttığı için kalbimiz gümbür gümbür atar aynı his boğazıma çöreklenmişti şuan. Karşımda etrafına dümdüz bakan insandan korktuğum için panikten dolayı ne ileri ne de geri tek bir adım dahi atamıyordum.

Demiri bile hiç tanımadığım zaman bu adam gibi karşıma çıktığında ondan bile bu kadar korkmamışken şuan bu adam kanımın hızlı hızlı akmasını sağlıyordu. Uyuşmuş ellerimi şortuma sürtürürken ne kadar korksam bile güçlü olmam gerektiğini kendime hatırlatıyordum. Ben izin vermediğim sürece hiç kimse bana bişey yapamazdı ve bu adamda bana zarar vermeden evime gidecektim.

Onun bana baktığı gibi bende korkumu dışarı yansıtmadan kafamı dikleştirip ayaklarımı yere sağlam basarak duygusuz gözlerle ona bakıyordum. Bir süre boyunca en azından selam vermesini beklerken en sonunda ümidi kesip arkamı döndüğümde gelen sesle kaşlarımı çatıp omzum üzerinden arkamdaki yaşlı amcaya bakmıştım.

"Dur bakalım ürkek ceylan." beni hiç tanımadığı halde bana bu türlü sıfatlar takmasına sinir olmuştum doğrusu. "Ürkek" korktuğumu hissetmişti lakin rahat davranırsam kafasını allak bullak edebilirdim. Ellerimi iki yanda yumruk haline getirip kendimi sakin tutmaya çalışırken ayaklarımı sürtürerek tamamen ona dönmüş gülmeye kendimi zorlayarak rahat olduğumu hissettirmeye çalışıyordum.

"Bana dediniz sanırım fakat "ürkek ceylan" kısmında hem fikir değiliz. " kafamı ve bedenimi dik tutmaya çalışırken adamın yavaş ve hiç aceleci olmayan adımlar ile bana yaklaştığını farketmiştim.

Sakin ve güçlü ol!

Hiç iyi şeylerin olmayacağını söyleyen beynim kafatasımın içinde tehlike çanlarını çalmaya devam ederken babamın bana kendimi korumam için öğrettiği savunma hareketlerini tek tek gözümün önüne getirmeye çalışıyordum.

Yanıma her bir adım daha yaklaştığında güzel ve rahatlatıcı şeyleri düşünerek kalbimin atışını yavaşlatmaya çalışıyordum.

"Sen niye bu kadar sinirlisin bakalım. Arkadaşınla mı kavga ettin yoksa." ne demek istiyordu bu adam. Şüpheli gözlerle yüzüne iyice bakıp mimiklerinden bişeyler seçmeye çalışıyordum ama çok zordu.

Takıldığım nokta arkadaş demesiydi aslında. Bu adam birşeyler mi biliyordu yoksa! Aramızın tek bozuk olduğu arkadaşım şuan Sancakdı, aklıma gelince ister istemez yüzüm düşmüştü.

"Neyden bahsettiğinizi bilmiyorum ve bu arada ne olursa olsun sizi de pek ilgilendirdiğini de sanmıyorum." diyip de arkamı dönüp ilerlemeye başlayacağım zaman elinin birini omzuma atıp beni durdurmuştu. Kendimi sertçe geri çekince sinirlendiğimi anlayıp elleri ile bişey yapmayacağını göstermeye çalışıyordu.

"Sakin ol evlat, korkma yemem seni. Az ileride evim var eşim biraz rahatsız rica ediyorum senden bana yardımcı olabilir misin?" Hayır Afra sakın kabul etme. Kendi kendime içimden kabul etmeyeceğimi kurup dururken kararsız oluşumu hissetmiş ve ben lafıma başlamadan kendi beni ikna yollarına girmişti.

PERESTİŞ(+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin