Acıttığın sürece acıyacaksın
ACITTIĞIN SÜRECE acıyacaksın .
Acıtmadan da sevebiliyor insan lakin acıtmamak için sürekli kendini acıtıyor , kendini harcıyor ....
Ne kadar oldu sen gideli ; bilmiyorum .
Yada ben gideli...
Kim bilir ne kadar bensiz bıraktım seni?
Sensiz kalmanın yarısı kadar zorsa bensizlik , Aradan geçen yıllarda baktığım fotoğraflarından anladım gülüşlerinle dolu çaresizliğini .
Acı dolu şen kahkahalar attığımda , Etrafımın anlamayanlarla dolu olduğunu fark ettiğim zamanlardaki çaresizliğimi buldum Seni bende yaşarken sendeki beni yaşadım .
İncitmeyecek kadar uzak , üşümeyecek kadar da yakın olabilmekmiş hayatın püf noktası .
Hayatın püf noktasını yakalayabilmek adına şöyle bir hikaye anlatılır :
Çok çok eski zamanlardan birinde kış yine kışlığını acı bir ayazla gösteriyordu .
Ayazın acımasızlığı sadece insanları değil hayvanları da çaresiz bırakıyordu. Birçok hayvan kışın sert rüzgarlarına dayanamıyor ve büyük kayıplar veriliyordu . Ama en çok kayıp veren kirpilerdi . Çünkü onların pek çok hayvan gibi kürkleri ve kalın derileri yoktu .Üstelik kendilerini sıcak tutması zor olan ve her şeye her zaman mesafeli olmak zorunda bırakan dikenleri vardı . Kış sert geçiyordu ve kirpiler üşüyordu. Buna bir çözüm bulmak gerekiyordu. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanıp çözüm aramaya başlamıştı . Çok farklı fikirler ortaya atıldı . Kimi, ormanın en kuytu ve rüzgar almayan yerinde toplanmayı teklif etti . Kimi diğer kürkü olan hayvanlardan yardım isteyelim dedi. Kimi de kalın derili hayvanların himayesine girmeyi teklif etti. Kimi de her zaman yaptıklarını yani barınak olarak toprak altını ve kaya diplerini kullanarak herkesin kendisini korumasını teklif etti.
kendileri de çok iyi biliyorlardı ki tehlike anında vücutlarını yuvarlak hale getirip birçok badireyi atlatabilirlerdi. Uzun uzadıya devam eden toplantıda tüm kirpilerin bir araya toplanmasına , birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verildi. Böylece ayazın ve karın etkisinden kirpiler birbirlerinin vucut sıcaklığından yararlanarak, aralarındaki ısı kaybını önleyip ölmekten kurtuldular. Tam ilk geceki deneyimlerinin işe yaradığını görmüş ve hayatta kalmanın tatlı sarhoşluğu içindeydiler ki başka bir problemin nüksettiğini fark ettiler. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştukşarı için farkında olmadan birbirlerini yaralamışlardı.
Bunun önüne geçmek için bir sonraki gece birbirlerinden uzak durmuşlardı. Ama bu seferde soğuktan donanlar olmuştu. Böylece çok iyi anlamışlardıki hayatta ve ayakta kalmanın ağır bedeli olabiliyordu.
Ne varki her gece kah uzaklaşa kah yakınlaşa, deneye yanıla birbirlerinin vucut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak olmayı öğrenmişlerdi.
Hayatta da böyle zamanlar yaşadığımız çok olur. Kendi iç ve dış dünyamızdada uzun dikenlerimiz var. Bunlar hayata karşı filtrelerimiz ve direnişlerimizdir. Bazen faydalı bazende zararlı olduğunu yaşayarak tecrübe ederiz. Yaralar düşüncesiyle çoğu zaman kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza. Yaralarımız ilk açıldığında fark edemediklerimizi fark ederek öyle bir kabuk örüyoruzki artık kimseleri almıyoruz dünyamıza. Ne varki sıcaklık ancak muhabbetle, paylaşım ve birbirine zaman ayırmakla, yakınlaşmakla mümkün. Öte taraftan birbirini incitmeyecek kadarda mesafeyi ayarlamak, gönlümüze zor gelecek olan hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek ve üşümeyecek kadarda yakın olmayı başarmamız gerektiğinide elden bırakmamak gerekiyor. Bu yaraların öldürücü etkisini hatırdan çıkarmamak gerekir.
Kirpilerden alacak çok dersimiz var...Bir kurşun yedim ki
Bilmezdim adını.
Meğer aşk kurşunu imiş...
İflah olmaz acıların ferahlığını,
Gözlerden akan yaş verir imiş,
Vurduğu yer ise yürek imiş.
O yüzden dışardan görünmeyen
Yangın yeri yürek bedbaht imiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yürek Yorgunları (TAMAMLANDI)
PoesiaSusanın gönlü har içinde kor Olur. Vicdanımın bağıran sesi susmuyor. Gönlüm yol çeker lakin, ayaklar yorgun. Gönül bin beter yorgun...