0.6

266 223 195
                                    

Cariye ile padişahın aşkı

-Derdi olan neylesin?

-Derdi neyse söylesin.

-Korkuyorsa neylesin?

-Hiç , korkmasın söylesin.

Yavuz Sultan Selim Han, Mısır'ı fethettiğinde bir süre orada kalır. İdareyi eline alıp kendi hakimiyetini için bu elzemdir. Bu sırada bir çadırda kalıyor .

Çadırı süpürüp temizleyen , yemeği yapan Mısırlı bir cariye vardır ki Yavuz Sultan Selim Han sabah çıkınca, cariye geliyor, akşama kadar çadırı temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor. Akşam olunca da Yavuz Sultan Selim Han çadırına dönüyor.

Cariye nasıl olduysa bir kaç defa Yavuz Sultan Selim Hanı görür ve ona aşık olur . Lakin bu, umutsuz bir aşktır .

Zira bir tarafta koskoca cihan padişahı , halife-i ruy-i zemin ; diğer tarafta ise basit bir cariye... Arada ki bu uçurum , cariyeyi iyice çıkmaza sokar ve kararsız hale getirir.

Cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz hale gelince ne yapacağını bilemez halde padişaha açılmayı iyiden iyiye kafaya koyar.

Bir yandan aşkının inanılmaz baskısı , diğer yandan aradaki devasa farkın kendini engellemesi arasında bocalayan cariye , padişahın karşısına çıkma cesaretini kendisinde bulamadığından , yazıyla ilan-ı aşk etmeye karar verir . Ve bir not yazarak padişahın yatağına bırakır .

Notta sadece üç kelime yazılıdır "Derdi olan neylesin?"

Akşam çadırına gelip de yatağını üzerinde küçük bir kağıt parçası bulan Yavuz Sultan Selim, kağıdı okuyunca bu notu yazanın , çadırını yazan cariye olduğunu anlar.

Kağıdın arkasına cevabını yazar ve aynı yere bırakır: " Derdi neyse söylesin."

Sabah olunca padişah çıkıp gider. Bir müddet sonra cariye temizlik için çadıra geldiğinde ilk iş olarak kağıdı arar . Kağıdı bıraktığı yerde duruyor... Bir anda kağıdın üzerine atlar ve hemen alıp okur . Heyecanı bin kat daha artar .

Padişahın cevabından cesaretlenen cariye , kağıdı çevirip dünkü notunun altına şu cümleyi ekler : " Korkuyorsa neylesin? "

Akşam olur. Padişah çadıra döner . Kağıdı okur ve cevabı yazar : "Hiç korkmasın söylesin."

Sabah bu cevabı okuyan cariye artık kararını vermiştir : Aşkını bu akşam ilan edecektir . Ne olacaksa olsun artık.

O gün temizliği bitirdiği halde gitmeyip halifeyi beklemeye başlar . Yavuz Sultan Selim Han akşam çadıra dönünce cariyeyi kendisini bekler vaziyette bulur.

Cariye, halifeyi görünce hemen ayağa kalkıp temenna durur.

Yavuz Sultan Selim "Buyurunuz sizi dinliyorum ." deyince , cariye cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen ellerini gizlemek için elleriyle dirseklerini tutarak kollarını kavuşturur.

Heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuştur. Kalbi yerinden fırlarcasına atarken, titrek ve mahcup bir sesle "Efendim..." der. "Cariyeniz... Size..." ve cümlesini tamamlayamadan yığılıp kalır .

Kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin, bu tertemiz aşkı karşısında koca halife gözyaşlarını siler . Odaya üşüşen ve meraklı gözlerle kendisine bakan maiyetine şöyle der:

"Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira aşık , maşukunun yolunda olur ve o yolda ölür.


ÇOK ACITIYOR EN ÇOK ÖNEMSEDİKLERİN TARAFINDAN ÖNEMSENMEMEK .

BU O KADAR AĞIR GELİYOR Kİ!

ŞU TATLI CANI VE YÜREĞİ USULCA BİR KÖŞEYE BIRAKASIM GELİYOR .

Şuan diğer bölüme başlıyorum en geç yarın öğlene gelir oda inşallah hayırlı sahurlar:)

Yürek Yorgunları (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin