24. BU İMKANSIZ!

2K 57 20
                                    

Arkasında yürüyen küçük bedene baktı. Aslında hoşuna gitmişti. Uzun zamandır hayatına kimse girmemişti. Arkasındaki kız utançla tırnaklarını kemirirken Araf yerinde durup ona yaklaşmasını bekledi. Bu sefer önde giden Akşamdı. Eğmiş olduğu başını mümkünmüş gibi daha çok eğdi. Ayakları birbirine dolanıyormuş gibi oldu. Arkasındaki adam ona güven verircesine konuştu.

"Biraz daha sırıtırsan ağzın yırtılacak."

Akşam hem utanç hem sinirle bir ayağını yere vurup öne doğru eğildi.

"Bu seni ne kadar alakadar eder?"

"Hatırlarsan az önce seni ağzından öptüm. Malum daha çok öpeceğim için yırtılmasını istemem."

Hissettiği utançla önüne dönüp hızını arttırdı. Allah aşkına bu adam ne dediğinin farkındamıydı.

"Efal"

Kız duyduğu şeyle olduğu yerde kaldı. Adam söylediği şeyle duraksadı.

"Kusura bakma ben o değilim..."

Sanırım adam yaptığı hatanın farkındaydı. Peki şuan kızın ne yapması gerekiyordu. Belkide kararını hiç değiştirmemeliydi. Utanç yerini nefrete bırakmıştı.

Bavulunu Araf'tan alıp onu umursamayarak yanından geçti. Daha fazlasına gerek yoktu. Ağlamamalıyım diye düşündü. Biraz daha dayanmalıydı. Onun için ağladığını görmemeliydi. Aralarındaki mesafe artarken Araf sinirle elini yanındaki ağaca vurdu. Bırakmıyordu işte. Efal onun mutlu olmasını istemiyordu. Sırtını ağaca yaslayıp oturdu. Olmuyordu bu bir kesin bilgiydi. Efalden başkası onun için yoktu. Olmayacaktı. Kendini toplamak istercesine ellerini yüzüne götürüp avuçladı. Kafasını kaldırıp etrafa baktığında köşedeki gölgeye gitti gözü. Buda neyin nesiydi. Kendine engel olamayarak ayağa kalkıp ona doğru yürüdü. Oysaki gizlenen gölge çoktan koşmaya başlamıştı. Araf hiç düşünmeden gölgenin peşine düşmüştü. Lakin o gözden çoktan kaybolmuştu. Etrafına bakarak nerde olduğunu anlamaya çalıştı nefes nefese ellerini dizlerine koyup dinlenirken.Evet...Yine sigaranın ciğerlere yüklediği o yorgunluk.(Kamu spotu)

Bir kaç adım atabilecek nefesi ciğerlerinde bulunca evin bulunduğu yerin soluna yönelip demir kapıyı açtı.Bir kaç saniye sonra kapıyı çalınca Eylül tarafından açıldı.

"Akşam nerde?"

"Sorma!"

Etrafında ona birşeyler soran insanları umursamadı bile. Üstesinden gelmeliydi artık acının en büyüğünü yaşamıştı buna alışmalı ve kabullenmeliydi. Elini cebine atıp çıkardığı sigara paketinden bir dal çıkarıp ağzına götürdü. Cama yaklaşıp dumanını dışarı üfledi. Korkuyordu.Neden korktuğunu bile bilmeden korkuyordu hemde.Bu öyle bir histi ki;Hani gece yatağınızda uyumaya çalışırken birden durduk yere içinizi bir korku sararda yorganınızı kafanıza kadar çekip bildiğiniz bütün duaları okumaya başlarsanız ya öyleydi işte.Neden korktuğunuzu bile bilmeden korkar,hatta kımıldamaktan bile çekinirsiniz.İşte öyle hissediyordu Araf. Neden korktuğunu bilmiyordu ama bir sebebi olmalıydı aklımdaki düşünceler onu aşağıda izleyen gölgeden habersizdi. Taki aşağıdan gelen ağlama sesini duyana kadar. Gölge ağlıyordu. Peki kimdi bu gölge. Araf elini yüzüne götürdüğünde yanaklarındaki gözyaşının çizmiş olduğu yolları elleriyle sildi. Aldığı nefesle arkasına dönmüş giden gölgeye baktı. Neden onu sürekli görüyordu. Kimdi bu!

Odanın kapısı çaldığında Araf düşüncelerinden sıyrılmış kapının önünde bekleyen Burağa baktı.

"Kardeşim iyimisin?"

"İyiyim"

Burak Araf'a yaklaştıkça Araf kendini daha çok sıktı. Onu her gördüğünde aklına gelen kişi kalbini parçalıyor nefes almasını engelliyordu. Ama bunu ona söyleyemez ve üstüne yıkamazdı. Burak Araf'ın karşısına oturup onu incelemeye başladı. Son iki yolda o kadar değişmiş ve bitkin düşmüştü ki. Ama bu konu yüzünden kimseyi suçlayamazdı. Elini Araf'ın dizine atıp konuşmaya başladı.

ARAFTA KALANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin