YORUM SAYILARINDA BİR DÜŞÜŞ VAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... İYİ OKUMALAR... BOL KEYİFLER...
Genç kadın, oturduğu ağacın dibinden göl kıyısına bakıyordu. Sırtını ağaca yaslamıştı ve bacaklarını kendisine çekip kollarını dolamıştı. Çenesini dizlerine dayamış boş bakışlarla berrak suya bakıyordu.
Onu güneşten koruyan tek şey oturduğu ağacın gölgesiydi. Güneşe çıkmak onu öldürmezdi ancak canını yakıyordu. Teni he bir şekilde çok güçlü bir şekilde de çok hassastı.
Dönüşmesinden bu yana birkaç ay geçmişti. Tam tarihi bilmiyordu ancak büyük bir kıyım olmuştu. Bütün kale ya ölmüştü ya da kendisi gibi dönüşmüştü. O geceyi düşünmeye dayanamıyordu bile. Lord Blake onu koruyamaya çalışmıştı ancak o da buna karşı koyamamıştı.
Macaristan'dan bir gece içinde ayrılmıştı herkes. Kimse dönüşümünden sonra açlığına karşı koyamayacak kadar kendinden geçmişlerdi. Rebekah gibiler ailelerine zarar vermek istemedikleri için uzak durmayı seçmişlerdi. Bazıları ise kendi ailelerini kurban etmekten çekinmemişlerdi.
Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ancak eline düşenler kandamlalarıydı. Artık ağlamalarının tamamı bu şekildeydi. Dişleri uzuyordu, gözleri kırmızıya dönüyordu. Açlığının tamamı kana karşıydı.
Bütün kale bir gece içinde Transilvanya'ya taşınmıştı. Buradaki insanlar onlara vampir diyorlardı. Gece karanlıkta yürüyen, güneşe çıkamayan ve kanla beslenen canavarlar.
Rebekah, ailesinden uzak durmayı seçmişti. Bugün bile minik Ava'sının çengele asılı cansız bedeni gözlerinin önünden gitmiyordu. Kocası Joey ve oğlu Branko her şeyden habersizdi. Bildikleri şey Ava'nın öldüğü ve Rebekah'ın da bu acıya dayanamayarak kendisini öldürdüğüydü.
Bu şekilde olması muhtemel olarak en iyisiydi. Ancak Rebekah onları özlemekten kendisini alamıyordu. Kendi çocukları, onları doğurmuştu, beslemişti. Onlara iyi bakmıştı ve sonra da kendi Leydisine kurban etmişti. Bu düşünceye dayanamıyordu.
"Kendini hırpalamanın kimseye yardımı olmaz"
Genç kadın başını kaldırıp ağaçların arasından ona doğru yürümekte olan adama baktı. Tıpkı kendisi gibi Lord Blake'de yürürken gölgelerinden ilerlemeyi tercih ediyordu.
Ayağa kalkıp ona referans yapmalıydı ancak umurunda değildi. Lord Blake'in hiçbir suçu olmadığını biliyordu. O, Ava'ya nazik davranırdı. Branko ile oyun oynamışlığı bile vardı. Ancak kendisini hiç de hizmetçi gibi hissetmiyordu o an. Zaten bütün kalenin uykuda olduğu bir zamanda çıkıp gelmişti. Genç kadın, derin bir nefes alıp verdi. "Uyuyamıyorum" diye fısıldadı gözyaşlarının arasından titrek bir fısıldamayla. "Ava'mın görüntüsü gözlerimin önünden gitmiyor ve ailem-" dedi ancak cümlesini tamamlayamadı.
Haklıydı. Blake bile bunda çok zorlanıyordu. O geceyi bir türlü aklından çıkaramıyordu. Gerçi çıkacak gibi de değildi. Sırtını onun oturduğu ağaca yasladı. "Haklısın" diye mırıldandı. "Özür dilerim. Senin için ne kadar zor olduğunu tahmin etmeliydim."
Çok nazikti. Lord Blake her zaman çok nazikti. Başını iki yana salladı ve ayağa kalktı. "Hayır, ben özür dilemeliyim" dedi ona bakarak. "Siz olmasaydınız o geceyi atlatamayabilirdim."
Elizabeth Vitkova, bu konuda duyarsızdı. Onları dönüştürüp kendisi gibi bir canavar yaptığı için ona tapınmaları gerektiğine inanıyordu. Ancak Leydi Sybill ve Lord Blake ona yardımcı olabilmek için ellerinden geleni yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ EVLİLİKLER 3- LANETLİ GEÇMİŞ
Viễn tưởngSessizlik uzun bir süre devam etti. Elbette ki onun varlığı muhteşem olurdu. Rebekah güçlü ve bilinçli bir kadındı. Ama... "Benimle yan yana durabilecek misin?" diye sordu en sonunda Blake. "Acı çekmeden" Genç kadın kollarını göğsünde birleştirdi ve...