Bölüm 13

2.3K 333 34
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... VE HEPİNİZE ŞİMDİDEN İYİ BAYRAMLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINDA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...

"Hiç mutlu görünmüyorsun" dedi Sybill. Ağabeyi için gerçekten endişeli ve üzgün görünüyordu. Belki de evliliğin ona biraz da olsa iyi geleceğini düşünmüştü ama ne yazık ki hiç öyle bir hali yoktu. Bir erkek çocuk dışarıda neşe içinde oynuyordu.

Yeğeni Brian Kourakin son derece hareketli ve bir o kadar da yaramaz bir çocuktu. Gözünü bir an olsun ondan ayırmaya gelmiyordu. Beş yıl göz açıp kapayıncaya geçmişti. Sybill, arzu ettiği hayatı yaşıyor gibi görünüyordu. En azından aralarından birinin başarmış olduğu belli oluyordu.

Simon dışarıda küçük oğullarıyla ilgileniyordu. Blake'in yanında hala kendisini gergin hissediyor olmalıydı. Bazı alışkanlıklar hiç değişmiyordu herhalde. İnsan oldukları zamanlarda da ondan hep çekinirdi. Her halde Sybill'in ağabeyi olduğu için ona kızacağını falan düşünüyordu.

Kardeşini mutlu ettiği sürece Blake geri kalan saçmalıkları umursayacak biri değildi. Kaldı ki onlar bir aileydi. Kendi içlerindeki sorunlara müdahil olacak değildi.

Başını iki yana salladı. Çok uzun zamandır görüşmediklerinin farkındaydı ancak beş yıl da çok uzun bir zaman değildi onlar için. Anna dönüşümünü tamamlamıştı. Ne yazık ki tam da annesinin istediği gibi bir safkana dönüşmüştü ve hamileydi. Bunu elinden geldiğince ertelemeye çalışmıştı ancak yapabileceği çok bir şey yoktu.

"Evliliğimin tek iyi yanı artık annemden uzakta yaşıyor ve onunla çok fazla karşı karşıya gelmiyor olmam" dedi küçük tahta sandalyeye oturarak. "Ancak Anna için aynı şeyi söyleyemiyorum. Kraliçesine son derece bağlı ve onun emirlerini yerine getirmek için her şeyi verir"

Bu sözcükler Sybill'in dalgın bir şekilde dışarı bakmasına neden oldu. Onda da tuhaf bir ruh hali gözlemlenebiliyordu. Blake kaşlarını çattı. "Bir şey mi oldu?"

Genç kadın, zümrüt yeşili gözlerini ağabeyine çevirdi. "Brian" diye fısıldadı. "Safkan doğdu"

Böyle bir şey mümkün müydü? Belki de safkan genleri baskın genlerdi. Dönüşümleri üzerinden geçen zaman içinde bildikleri hala çok az şey vardı. Çoğunu da annesinin yaptığı deneylerden biliyorlardı. Yanarlarsa öldüklerini, uzun zaman güneşe maruz kalamadıklarını, kafaları kesilirse yeniden toparlanabildiklerini ve çok uzun bir uykudan sonra aynı güçteki ya da daha güçlü biri tarafından uyandırılabildiklerini. Evet, deneyleri tıpkı insan zamanlarındaki gibiydi. Yani bazı şeyler hiç değişmiyordu.

Ancak Simon'un bir soylu olduğunu biliyorlardı. Sonuçta insan haliyle sadece bir çiftçiydi. Öne doğru eğildi. Kaşları çatılmıştı. "Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?"

Makedonya'dan Transilvanya'ya taşındıkları zaman yaşadıkları köydeki değişimlerden haberleri olmamıştı. Sadece dönüşümlerine adapte olmaya çalışmışlardı. Bu yüzden bazı şeylerin gizli kaldıkları kesindi.

"Kıyamet gecesinde" dedi Sybill üzgün bir şekilde. "Annemin vahşeti kalenin dışına taşmış. Ben geldiğimde Simon çoktan değişmişti bile ve neler olup bittiğini bilmiyordu. Ancak anlıyorum ki o da bir safkan. Bunun nasıl olabildiğini anlayamadım. Sanıyorum ki Simon soylu bir insanın gayrimeşru çocuğuymuş. Bu konuda çok bir şey söylemiyor ama sözlerinden bu anlaşılıyor." Sandalyesinden kayarak ağabeyine doğru eğildi. "Onun güneş doğduktan sonra yataktan kalktığını gördüm" diye fısıldadı. Sözlerinin kimsenin duymasını istemediği belliydi. "Annemle konuştuğunu duydum."

LANETLİ EVLİLİKLER 3- LANETLİ GEÇMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin