İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...
"Seni seviyorum ama bu şekilde devam edemez bu"
Aile içi bir durumdu bu ve Blake hiç burada olmayı istemiyordu. Neden bilmiyordu ancak hem Judith hem de o oradaydı. Her ikisi de bu durumdan son derece rahatsızlardı ancak bir şey diyemiyorlardı. Bir şekilde Sybill her ikisinin de burada olması gerektiğini söylemişti.
Simon'un da bu durumdan son derece rahatsız olduğu belli oluyordu. "Sybill" dedi. "Bütün yaptıklarınıza karşı sessiz kaldım ama bunu desteklediğim anlamına gelmiyor. Kraliçe Elizabeth'e hak veriyorum. Siz çocukları olarak ona ihanet ettiniz. Bizim yaratıcımıza"
Bütün bunları aynı şekilde harfi harfine Anna'dan duymuştu. Savaşların bitmesi ve sağ kalanların yeniden bir arada olmasına çoğu kişi sevinmiyordu. Simon ve Anna, annelerinin büyük bir takipçileriydi.
Savaş biteli sadece bir yıl olmuştu. Çocuklar yetişkin delikanlılar olmuşlardı. Blake ve Anna, savaş biter bitmez Transilvanya'dan gitmişlerdi. Blake, Moskova'yı beğendiği için yeni evlerini oraya taşımışlardı. Blake orada daha fazla kalmak istememişti.
Simon ve Sybill, Yeni Dünyaya taşınmışlardı. Amerika henüz yeni bulunmuş bir kıtaydı. Ancak son derece değerliydi. Judith ise Transilvanya'da kalmayı seçmişti.
Herkes dünyanın farklı yerlerine dağılmışlardı. Kendi ailelerini, klanlarını oluşturuyorlardı. Zeyn onlarla birlikte hayatta kalan tek safkandı. O da Judith ile Transilvanya'da kalmıştı. Hala insan ailesinin mezarını ziyaret ediyordu. Ancak artık o da önüne bakması gerektiğinin farkındaydı. Evlendiğini duymuştu Blake.
Jellal'ın ölümünün ardından eşi ve iki oğlu Almanya'ya taşınmışlardı. Maitland klanı da onlarla birlikte göç etmişlerdi. Natasha Maitland'ın yönetimindeydi artık her şey. Hala Sybill ile görüşüyorlardı. Sybill iyi olduklarını söylemişti en son. Çocuklarını büyütüyordu.
Samira'nın nerede olduğunu bilen yoktu. Ancak Alaken klanı İsviçre'deydi. O daha savaşın zamanında Jellal öldüğü gibi terk edip gitmişti. Kendi klanı dahi nerede olduğunu bilmiyordu. Kardeşi yönetimi devralmıştı. Alaken klanı biraz yaşadıkları ülkeye benziyorlardı. Kimseye karışmadan ve hiçbir olaya dahil olmadan tarafsız bir bölgeydiler.
Sybill'in mektubu geldiğinde Blake, Moskova'daydı. Ailesi ile yeniden bir araya gelmiş olmak yeni bir düzen demekti. Hiçbir şey arkasında bıraktığı gibi kalmamıştı. Ancak elbette ki kardeşinin hiçbir açıklamada bulunmadan sadece yardım et demesi onu yerinden kalkıp Amerika'ya getirmişti.
Durum ciddi olmasa onu ve Judith'i çağırmazdı. Ancak bu işin aile içi bir kavga olduğunu da düşünmemişti. Ne Simon'u ne de Anna'yı anlamıyordu. Ölümünün üzerinden bir yıl geçmişti ancak hala annelerini savunuyorlardı. Annesinin bütün yandaşları dağılmıştı artık. Ancak hala ona olan sadakatleri inanılmazdı.
Sybill'in kanlı gözyaşları yanaklarından aşağı akıyordu. "Simon" dedi artık yalvarma aşamasına gelmişti. İki eliyle onun bileklerini tuttu. "Annem kötü bir kadındı. Bak artık özgür bir şekilde yaşayabiliyoruz. Bunu neden anlamıyorsun?"
Simon ondan geri bir adım attı ve tutuşundan kaçındı. "Kraliçe Elizabeth, bizim bu yaşamamızı sağladı. Sen ve ben çok uzun yıllar birlikteyiz. Sonsuz bir yaşam ve güçlere sahibiz. Bunu bize sağladığı için bile ona minnet duymalıydık ama sen ve ağabeyin her şeyi mahvetti"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ EVLİLİKLER 3- LANETLİ GEÇMİŞ
FantasiSessizlik uzun bir süre devam etti. Elbette ki onun varlığı muhteşem olurdu. Rebekah güçlü ve bilinçli bir kadındı. Ama... "Benimle yan yana durabilecek misin?" diye sordu en sonunda Blake. "Acı çekmeden" Genç kadın kollarını göğsünde birleştirdi ve...