Bölüm 3

2.7K 362 37
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... BOL KEYİFLER...


"Neden Kuran soyadını aldınız?"

"Çünkü karımın adıydı"

Rebekah gözlerini tavana dikmiş bir şekilde öylece duruyordu. Yatağı kuş tüylerindendi ancak muhtemelen tahta parçasının üzerinde yatıyor olsaydı bile bir şey değişmezdi onun için.

Hiç şüphesiz ki çok uzun zamandır başını bir çatının altına sokmamıştı ve hayatının hiçbir noktasında böylesine rahat bir yatakta uyumamıştı. Ancak bütün bunlar onun için son derece önemsizdi. Asıl önemli olan şey uyumaya korkuyor olmasıydı.

Burada ne kadar kendini sakinleştirmeye çalışsa da aklı geçmişe takılıp duruyordu. Her ne kadar Kuran ailesi denilen bu aile bambaşka olsa bile içlerinde taşıdıkları güç, kokuları ve verdikleri hisler Vitkova'ya benziyordu.

Kathleen Kuran ile tanışmadan önce gerçekten çok korkmuştu. O kadın tuhaf bir şekilde Leydi Sybill'e benziyordu. Ancak kokusu tamamen farklıydı. Onun gibi güçlü çiçek kokan diğer kişi Elizabeth Vitkova'ydı. Üstelik kocasının ve onun üzerinde gezinen dövme tam olarak Lord Blake'in aile dövmesiyle aynıydı.

Güzelavrat otu...

Son derece hassas ve zarif bir bitkiydi. Minik zeytin tanelerine benzeyen meyveleri ufacık bir dokunuşta kopabilecek kadar narindi. Ancak buna karşılık bir o kadar zehirliydi. Sıradan bir insanı dakikalar içinde öldürebilecek kadar güçlü bir zehirdi üstelik.

Tıpkı Leydi Elizabeth'in kendisi gibi...

Genç kadın, en sonunda yattığı yerden doğruldu ve ayağa kalkıp banyoya doğru gitti. İsmini değiştirmek, gerçekte olduğu şeyi değiştirmiyordu. Lord Blake bunu atlamıştı. Her ne kadar yeni bir aile kurup Vitkova'yı toprağın en derinlerine gömmek istemiş olsa bile eski ailesinin bir eli her zaman omuzlarındaydı.

Lavaboya gidip suyu açtı ve soğuk su ile yüzünü yıkadı. Bedeni alev almış kadar sıcaktı ve bu ufacık şey bile gerçekten çok iyi gelmişti. Ev sahipleri ne kadar iyi olurlarsa olsunlar Rebekah, kâbusların içinde yaşıyordu. Böyle bir durumda ona rüyalardan bahsetmenin bir anlamı yoktu.

Genç kadın üzerine kıyafetlerini giydi ve odasından dışarı çıktı. Bütün malikâne uyku halindeydi belli ki ve saat güneşin tam tepede olduğu saatlerdi. Bu şekilde dışarı çıkamazdı.

Bu malikânenin etrafı ormanla çevrili olmasına karşılık ormana ulaşana kadar boşluktan geçmesi gerekiyordu. Ne yazık ki zaman geçtikçe ve güçleri büyüdükçe güneşe daha da duyarlı oluyorlardı. Söz konusu durumda ne Lord Blake ne de kendisi dışarı çıkamazlardı.

Birkaç saat daha bu evde durabilirdi hiç şüphesiz. Ancak zihnini sakin tutma konusunda zorlanıyordu.

Merdivenlerden aşağı indiğinde hemen altındaki kapıya gözleri dikildi. Lord Blake hiç şüphesiz ki oradaydı. Onun gibi yaşlı bir safkan için ne kadar da tuhaf bir noktada kendisine bir oda yaptırmıştı böyle. Sanki her an kapıdan çıkıp gidebilmek için hazırda beklemesi gerekiyormuş gibiydi.

Genç kadın ona arkasını döndü ve büyük kütüphaneye doğru gitti. Burada özel odalar dışındaki bütün odaların kapıları açıktı. Rebekah, sorun olmayacağını düşünüyordu. Kütüphanenin hemen başında dört kişilik bir masa vardı. Raflar başlamadan önce duvarda iki büyük resim göze çarpıyordu.

LANETLİ EVLİLİKLER 3- LANETLİ GEÇMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin