Bölüm 16

2.3K 314 47
                                    


İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... 30 YORUM SAYISININ ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


"Yapma, Blake!" dedi. Anna artık bütün gücünü onu durdurmaya harcamış durumdaydı. "Eğer bu şekilde devam edersen yaptıklarını annene söyleyeceğim. Sen ve Sybill büyük bir ihanet içindesiniz"

Küçük çocuk gibi koşup annesine mi şikâyet edecekti? Blake için iş işten geçmişti artık. Bu işi bitirmek zorundaydı. Elbette ki annesi de diğer tüm vampirler gibi yaptığı anlaşmanın sonuçlarından etkilenmişti. Kimin yaptığını anlamaları zaman almıştı.

Sonuçta artık Blake hedefti. Annesi onu ne olursa olsun affetmeyecekti. Tabi ki en büyük keyfini elinden almıştı. Artık her istediğinin kanını akıtamayacaktı. Kaçmak zorundaydı. Sybill ile evlerini terk edeceklerdi. Ne yazık ki tek umutları Anna ve Simon'un onları annelerine vermeyecek kadar seviyor olmalıydılar.

Blake, bu kavgadan çok yorulmuştu. Anna'yı görmek istememişti. Gizlice girip çıkabileceğini düşünmüştü ancak karısı onu bekliyordu. Doğumu çok yakın olduğu için karnı iyice şişmişti. Üstelik normalden çok daha fazla kan içiyordu.

Erkek elini saçlarının içinden geçirdi. "Ne istiyorsan onu yap" dedi bıkkın bir şekilde. "Artık bir önemi yok"

Ağlamak üzereydi. Genç kadın zorlukla oturduğu yerden doğruldu karnını tutarak. "Blake" dedi. "Bana ya da çocuğumuza hiç mi üzülmüyorsun? Onun babasız büyümesini mi istiyorsun? Annenle konuştum. Kraliçe Elizabeth, bu yaptığın çocukça şeyi affedeceğini söyledi"

Annesi her şey olabilirdi ancak asla affedebilen biri değildi. Anna'nın onu kendisi kadar iyi tanıması gerekiyordu. Yine de onun tarafında olmayı seçiyordu. Sadakatten değil korkudan. "Artık bir karar vermek zorundasın" dedi Blake. "Ya benim yanımda olursun ya annemin bu senin seçimin Anna"

Blake Vitkova her zaman acımasız bir adamdı. Bunca zaman sonra bile hala kalbini Anna'ya vermiyordu. Kanlı gözyaşları yanaklarından aşağı akıyordu. "Ben sadece seninle bir hayat yaşadım"

Çalıntı bir hayattı bu. Anna bunu anlamak istemiyor olabilirdi ancak gerçekten bu hayat ona ait değildi. Rebekah'ın olması gereken yerde o vardı. Bunu annesine ödetecekti. Başını iki yana salladı. "İkisine birden sahip olamazsın" dedi sert bir şekilde. "Annem bu dünyada olduğu sürece ben seninle evcilik oynamayacağım" dedi ve arkasını dönüp uzaklaştı.

Anna, onun neden bu kadar büyük bir düşmanlık beslediğini anlamıyordu. Bir başkasına olan aşkının geçen yıllar içinde solarak kendisine olan sevginin büyümesini bekliyordu. Ancak Blake'in romantizm ile kaybedecek bir zamanı yoktu.

Bir an önce Sybill'in yanına gitmesi gerekiyordu. Bu bir savaş ilanıydı ve kendilerine yandaşlar bulmaları gerekiyordu. Eğer geri dönebilir ve bu savaşı kazanırlarsa o zaman Anna ile aralarındaki bazı şeyleri çözmeleri gerekecekti.

Bir apartman dairesi bulmuşlardı. Çok ufaktı. Stüdyo daire tipi bir yerdi ancak her ikisinin de buna dikkat edecek durumları yoktu. Blake, kadını duvara yasladı ve dudaklarını öpmeye devam etti. Bir an bile durabilecek gibi hissetmiyordu kendisini. Bahsi geçen şey yüzyılların açlığıydı. Tadı hatırladığından çok daha güzeldi. Sarhoş olduğunu hissediyordu.

Onun bluzunun önündeki düğümünü tuttu ancak incelikle uğraşabilecek durumda değildi. Kumaş parçalar halinde yere düştü. Rebekah, onun kabanını omuzlarından aşağı itti. Birkaç saniye içinde siyah tişörtü kadının bluzuyla aynı kaderi paylaştı.

LANETLİ EVLİLİKLER 3- LANETLİ GEÇMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin