Bölüm 22

1.9K 313 40
                                    

EVET, GERİ DÖNDÜM TEKRARDAN SİZLERLE BİRLİKTEYİM. BU AYRILIK İÇİN KUSURA BAKMAYIN ANCAK YAPMAK ZORUNDAYDIM AKSİ HALDE ÇOK YORULMUŞTUM. ŞİMDİ YARIM KALANLARIMIZI HALLEDELİM. İYİ OKUMALAR. YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR. OTUZ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEK. BOL KEYİFLER.


Onu bulacaktı. Onu bulacaktı ve bulduğunda kesinlikle canını alacaktı. O küçük solucan aptal numaralarla onu kandıramazdı. Bu halkın tanrıçasıydı o. Kimse elinden kaçamazdı.

Göremiyordu. Ne kadar bakınırsa bakınsın önünde olduğunu biliyordu ancak emin olamıyordu. Ah, Rebekah her zaman bir ortadan kaybolmakta bir ustaydı. Şimdi tam anlamıyla buna sahip olmuştu.

"Onca yıl ve sonunda tam da senin gibi bir korkağa göre bir yetenek bulmuşsun" dedi gülümseyerek. Ancak bu toplulukta usta ilişkisi vardı. Dönüştürücülerine bağlıydılar. Tabi efendileri onları azat etmediyse. Elizabeth bu topluluğun en baş efendisiydi ve hepsi ona bağlıydı. Kimse ondan kaçamazdı.

Rebekah, gerçekten ortadan kaybolmuyordu elbette. Sadece karşısındakinin duyularını yanıltıyordu. Karşısında dursa bile onu algılayamayacak bir hale getiriyordu. Üstelik güçlerini ve varlığını tamamen siliyordu.

Bu daha önce hiç görmediği bir yetenekti ve hiç şüphesiz ki Blake'in karşısında çok etkili olacaktı. Hissettiği istekle dudaklarını yaladı istemsizce. Rebekah'ın bedeni hem kendisini taşıyabilecek kadar güçlüydü hem de onu aldığında bu yeteneği kendisine geçmiş olacaktı. Blake bir daha onun karşısında duramayacaktı.

"Kaçmak bir işe yaramaz, Rebekah" dedi neşeli bir şekilde koridorlarda süzülerek ilerliyordu. Onu alacaktı. Bedeni onun olacaktı sonra bir kere daha karşısında titreyerek diz çökeceklerdi. "Seni bulacağım" diye mırıldandı.

Kaçmak mı? Kaçmak gibi bir derdi yoktu ki? Rebekah, dudaklarını büzdü. Planlarının işe yaraması için zaten yakalanması gerekiyordu. Sadece bunu bu kadar kolaylaştırırsa Elizabeth durumun tersliğini anlayabilirdi. Derin bir nefes alıp verdi.

Başarmanın tek yolu kendisinden geçiyordu. Lord Blake'in bütün itirazlarına rağmen bütün plan kendisi üzerine kurulmuştu. Sonuçta Elizabeth'in peşinde olduğu şey kendi bedeniydi.

Açıkçası Anna Maria'yı görene kadar çekingendi ancak bütün cesaretini toplamayı başarmıştı. O kızın hayatı için bunu kazanması gerekiyordu. Ava'sı gibi onun da Elizabeth Vitkova'ya esir olmasına izin veremezdi.

Elizabeth onun bu minik oyununa uzun süre kanmazdı muhtemelen. O kadın bir avcıydı. Şimdilik oyun oynuyor olabilirdi ancak bu kadarla kalmayacağı kesindi. Yaratıcı olarak Elizabet diğerlerinin hayal bile edemediği güçlere sahipti. O bu oyunu bitirmeye karar vermeden önce zaman kazanmalıydı.

Koridorda süzülerek ilerleyen kadına baktı. Sahip olduğu beden onu taşımadığı için hala yarı ruh halindeydi. Kendi bedeninin onu taşıyabileceğini düşünüyordu. Judith ise bunun mümkün olmadığına inanıyordu. Ne kadar yaşlı ve güçlü olursa olsun onun şeytani ruhunu taşıyabilecek bir beden olmadığını düşünüyordu.

Bunu neye göre söylediğini bilemezdi tabi ki. Judith çok yaşlı ve güçlü bir cadıydı ancak bir cadının mantığına kim ne diyebilirdi ki? Ani bir hareketle arkasını döndü ve Elizabeth'den ters istikamette yürümeye başladı.

Blake, bu malikâneyi çok iyi biliyordu. Zeyn Hawkmore bir zamanlar yanında çarpıştığı bir adamdı. Ondan bir kere bahsetmişti ancak konuşmasından ve sesinden ne kadar ona saygı duyduğu belli oluyordu. Çok nadir birilerinden böyle bahsederdi.

LANETLİ EVLİLİKLER 3- LANETLİ GEÇMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin