Kız isteme.
Temmuz, 1995
Muğla, Fethiye
Eve geldiğimizde herkes bizi güler yüzle karşılamıştı. Elif in ailesi gerçekten iyi insanlardı onları gördüğümde kıyafetleri yaşam tarzları bize göre farklıydı ama çok sıcakkanlı insanlardı bu yüzden kendimizi dostlarımızın yanında gibi hissetmiştik. Yorgunluğumuzu alıp yemekler yendikten sonra hep beraber bahçedeki çardak ta limonatalarımızı içip sohbet ettik. Böylelikle iki aile birbirlerini daha yakından tanımış oldu. Akşam üzere isteme faslına geçilmişti. Tören tamamlandıktan sonra yüzükler takıldı.
Birkaç gün orada kaldıktan sonra tekrardan Trabzon'a döndük. Aradan birkaç hafta geçince de düğün hazırlıkları başladı. Nihayet sevdiğim insanla bir yuva kurabilecektim.
Aradaki mesafeden dolayı düğün işi bizi biraz zorlayacaktı ama her şey için değerdi. Düğün üç gün sürdü. Ardından daha önce bu konuyu iki aileylede konuştuktan sonra İstanbul'a taşındık. Aileler buna pek sıcak bakmamıştı ama ikimizinde işi gereği İstanbul da olmamız daha iyi olacaktı. Hayat bizim için şimdi başlıyordu.
İlk haftalar biraz sıkıntılı geçti iş bulmak kolay olmadı ama daha sonra ikimizde iş bulmuştuk ben bir spor kulübünde , Elif ise Ali ustayla çalışmaya devam etmişti.
Aradan iki yıl geçmiş eşimin hamile olduğunu öğrenmiştik. Aylar geçtikçe karımın ağrıları artmaya başlamıştı. O yüzden onun çalışmasını istemiştim ona yardımcı olması için komşumuz dan yardım istemiştim. O da arada gelip eşime yardımcı oluyordu.
Günler bu şekilde geçti bir gün spor klubü bir kampa katılmamızı istedi ama eşim hamile olduğu için buna katılmak istemiyordum ama koç zorunlu olduğunu söyledi. O gün o kampa katılmamam gerektiğinin farkındaydım ama eşimle doğacak çocuğuma bakabilmem için bu gerekiyordu.
Bir gün ben evde yokken karımın sancılar tutmuş ve yanında da kimse olmadığı için bir süre öylece kalmış daha sonra komşumuz yardımına gelip onu hastaneye götürmüş. Daha sonra beni arayıp karımın durumunu haberdar etmek istemiş ama kampta olduğumuz için telefonun çaldığını kimse duymamıştı. Daha sonra bir arkadaşım telefonun çaldığını duyup açmış ve karımın durumunu öğrenmiştim.
Koç ta durumu öğrenince bana arabasının anahtarlarını vermişti.
Hastaneye vardığımda karımın yoğun bakımda olduğunu öğrendim beni içeri almamışlardı daha sonra hemşire telaşla yanıma gelip doktorun beni çağırdığını söyledi. Doktorun yanina gittiğimde karımın yaşayamayacağını söyledi. O anda sanki dünya başıma yıkılmış gibi hissettim. Doktor gelmiş bana karımın öleceğini söylüyordu. Bunu kabullenmek istemedim önce ama doktor onunla son saatlerinde konuşmam gerektiğini söyledi. Sonra karımın yanına gittim.
" Fırat demek geldin."
" Çok özür dilerim. Hepsi benim yüzümden eğer ben o kampa gitmeseydim şimdi sen bu durumda olmayacaktın."
" Hayır sakın böyle düşünme ben senin bizim için oraya gittiğini biliyorum. Belki ben burada artık olmayacağım ama sana minik bir yoldaş bırakıyorum benim yoklugumda yaralarını o sarsın diye ona çok iyi bak olur mu."
" Lütfen böyle konuşma sen iyi olacaksın."
" Beni çok sevdiğini biliyorum ama artık bunu kabullenmelisin ben seni her zaman sevdim. Senin de beni sevdiğini biliyorum. Bu kısa zamanda beni hiç bir zaman üzmedin, kırmadın benden yana sana karşı hakkım helal olsun kızımıza çok iyi bak."
" Böyle konuşma lütfen ben de seni hep sevdim."
Bir anda karımın kalbi durmuştu. Ne yapacağımı bilemez bir halde dışarı çıkıp doktoru çağırdım.
" Doktor bir şey yap karımı kurtar lütfen ona bir şey oldu."
" Sakin olun Fırat bey dışarda kalın."
Doktorlar içeri girip kapıyı kapattıktan sonra öylece arkalarından bakakalmıştım. Can yoldaşım sevdiğim orada öylece yatıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.
Bir süre sonra doktor yanıma gelip onun öldüğünü söylemişlerdi. O anda yere yığılmıştım can yoldaşım artık olmayacaktı.
################
Kendime geldiğimde bir hastane odasında yataktaydım. Bir hemşire kucağında bir bebekle yanıma geldi.
" Fırat bey iyi misiniz? Bakın burada kim var."
"Daha iyiyim. Bu bizim bebeğimiz mi?"
" Evet bir kızınız oldu."
Hemşire bebeği getirip kucağıma bıraktı. Bebek minicikti. Gözleri tıpkı Elif'in gözleri gibi elaydı. Güzelliğini annesinden almıştı. Bundan sonraki hayatıma bu küçük bebekle devam edecektim peki ben sana nasıl bakacaktım. Annen olmadan seni nasıl büyütecektim.
########################
Elif'in cenazesini kaldırdıktan sonra birkaç gün ben toparlanana kadar annemler yanımda kalmıştı. Bir gün onlara bir arkadaşımın yanına Japonya ya gideceğimi söyledim. Çok karşı çıktılar ama onları dinlemedim. Burada kalırsam acılarım hep taze kalacaktı. Kızımın kimliğini hâlâ almamıştım. Onun bir ismi bile yoktu. En sonunda onun isminin Yağmur olması gerektiğini düşündüm. Elifle tanışmamızı bir yağmur sağlamıştı. Bu yüzdende en iyi ismin bu olduğunu düşündüm.
Birkaç hafta pasaport işlemlerinden sonra Japonya ya gitmiştik arkadaşım bizi karşıladı. Üniversiteden arkadaşımdı. Orada bir takımda basketbol oynuyordu. Beni de yanina çağırmıştı. Kızım beş yaşına gelene kadar orada yaşadık. O dört yaşına geldiğinde televizyonda karate müsabakası görmüş ve heves salmıştı. İki yıl onu kursa yazdırdım. Daha sonra oradan Belçika ya gittik orada oynadım. Bunu sırayla İtalya, Rusya, ve birkaç ülke daha takip ettik son maçıma çıktığımda beni şike yapmakla suçladılar ve bende spordan ayrıldım. Çok uğraştım suçsuz olduğunu kanıtlamak için ama kimse inanmadı. Daha sonra suçsuz olduğum ortaya çıktı ama artık buna devam edemeyeceğime karar verip Almanya ya yerleştim. Kızımla birlikte burada yaşamaya başladık. O dönemlerde kız kardeşim Sevda da orada yaşıyordu ve eşini kaybetmişti. Onunla beraber burada yaşamaya başlamıştık.
O dönemlerde kızımda spor akademisine yazılmış benim izimde yürüyordu ama ben onun benim gölgemde kaldığını düşünceleri için uzaktan destekliyordu. Şimdi hayallerine kavuştu derken ellerinden kayıp gitmişti ama onun için farklı bir yol çıkmıştı karşısına o yüzden çok üzülmedim. Bir yerden kaybetti ama ben inanıyorum şimdi daha güçlü bir şekilde dönecek.
Son kez o Türkiye'ye giderken arkasından bakıp Annene selam söylemeyi de unutma olur mu? Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLA DEVAM (TAMAMLANDI)
Teen FictionAlmanya da yaşayan Yağmur için spor bir tutkuydu. İstediği üniversitenin spor bölümünde hayallerine kavuşmak üzereydi ama tam o sırada sınıftaki arkadaslarının kurdukları planlar yüzünden üçüncü sınıfın sonlarinda okuldan atılmak zorunda kaldı. Bi...