Nehir i eve bırakıp eşofmanlarımı giydikten sonra yeni mekanım olan deniz kenarına indim. Parkın gittiği son noktaya kadar yürüdüm bu park sandığımdan çok daha büyükmüş. Ben ilerledikçe karşıma yeni yeni ve birbirinden farklı çiçekler ve ağaçlar çıkmaya başladı. Bir tarafta da ağaçların arasından süzülen akşam güneşi ve kuş cıvıltıları ortama farklı bir hava katıyordu. Burası adeta bir huzur kaynağıydı.
İki saat kadar parkın içinde yürüyüş yaptıktan sonra tekrardan deniz kenarına gelip bir banka oturdum. Kulağımda da hoş bir müzik eşliğinde Marmara denizin de yol alan gemilerin geçişini ve güneşin hızla batışını izlemeye koyuldum. Sanki burada kendimi bulmuş gibiydim. Ama artık akşam oldu ve gitme vakti geldi bu kusursuz güzelliği geri de bırakıp kendimi evimin yollarına attım.
Eve geldiğimde hava henüz yeni kararmaya başlamıştı. Nehir bahçede bir şeyler hazırlamış beni bekliyordu.
" Gelsene. Düşündüm ki buraya geldiğimizden beri dir doğru düzgün dinlenme şansımız olmadı bu yüzden bende senin için yemek hazırladım. Ve sen yokken evde ışıklandırmalar buldum ve etrafa yerleştirdim. Bir de müziğimiz var tabi. İyi ki beni de buraya getirdin senin sayende buradayım ve çok mutluyum. Bunun için sana çok teşekkür ederim sevgili kuzenim. Gel şimdi anın tadını çıkaralım."
" Sen bu kadar şeyi ne ara hazırlamış olabilirsin acaba. Sen bu kadar becerikli miydin? acaba. Asıl ben teşekkür ederim beni yalnız bırakmadığın ve beni desteklediğin için."
O akşam Nehirle beraber dans ettik, müzik dinledik ve gece yarısına kadar sohbet ettik. Nehir ne zaman benim canım sıkılsa beni mutlu etmek için hep bir şeyler yapmaya çalışırdı bu yüzden ona kızmıyorum. Biz onula bir elmanın iki yarısı gibiyiz. Aslında kardeş olmalıymışız ama kuzen olmuşuz.
##################
Ertesi gün yine okul vardı ve ilk dersim de bu kez judo ydu. Bakalım bu kez nasıl insanlarla tanışacaktım. Kahvaltı yaptıktan sonra okulun kullandığı kıyafetleri çantama yerleştirip Nehirle beraber motoruma doğru yürüdük. Ve motora binip okula doğru gittik. Binanın önüne motorumu bıraktıktan sonra içeri geçtim. Derse giderken Ferhat hocayla karşılaştım.
" Günaydın Yağmur bugün nasılsın bakalım."
" Fena değil. Siz nasılsınız?"
" Teşekkür ederim iyi dersler."
" Size de hocam."
Ferhat hocayı geride bırakıp sınıfa doğru yol aldım. Bu hoca tuhaf bir şekilde öğrencileriyle çok iyiydi. Bonn daki koç biraz katı bir insandı ona kıyasla bu hocadan öğrenecek çok şeyim vardı sanırım. Ama bunlar için daha erkendi. Sınıfa girdiğimde herkes ayakta sıraya geçmiş hocanın komutlarını dinliyordu. Yine geç kalmıştım.
" Özür dilerim ben okulda yeniyimde."
" Öyle mi çok şanslısın bizde bugün antrenman yapıyorduk sen de bize katıl bakalım hünerlerini görelim geç."
" Nasıl?"
" Gel savunmanı yap bakalım."
"...."
" Gel gel şaka ilk günden boyle bir şey yapmam tabi. Tanıt bakalım kendini."
İçimden ben nasıl bir yere düştüm dedim.
" Ben Yağmur. Yağmur Sertkaya. Almanya da geliyorum."
" Ben seni tanıyor olabilir miyim acaba?"
" Bilmem tanıyor musunuz?"
" Ben de judo öğretmeni Serdar Sert. Geç bir yere. Ama seni bir yerden tanıyor olabilirim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLA DEVAM (TAMAMLANDI)
Teen FictionAlmanya da yaşayan Yağmur için spor bir tutkuydu. İstediği üniversitenin spor bölümünde hayallerine kavuşmak üzereydi ama tam o sırada sınıftaki arkadaslarının kurdukları planlar yüzünden üçüncü sınıfın sonlarinda okuldan atılmak zorunda kaldı. Bi...