16. Bölüm

367 44 4
                                    

Günler hızla geçmeye başlamıştı bile okulun tatil olmasına az zaman kalmıştı. Artık okula ve sınıftaki arkadaşlarıma yavaş yavaş ısınmaya başlamıştım. Hoca da artık bana takıma girme konusunda ısrar etmeyi bırakmıştı. Bana dediği en son şey sonunda kendi isteğinle bu takıma gireceksin olmuştu. Haklıydı belki ama yeni bir takıma alışmak çok zor olacaktı benim için bu yüzden bu takıma katılmayı istemiyordum. Hoca da inatla benim içimdeki cevheri çıkarabilmek için beni antrenmanları izlemem için sahada tutuyordu. Ben de içimden o basket kaçırılır mi? Öyle atmayacaktın gibi cümleler geçiriyordum. Ama içimden tabi hocaya çaktırmamak için.

Birkaç gün sonra takım bir turnuvaya katılacaktı. Bu turnuva diğer üniversitelerin takımlarıyla olacak ve en sonunda birinci olan takım Türkiye'yi temsilen yurt dışında oynama şansı elde edecekti. Bu harika bir olaydı ama ben takımda olmayacaktım. Maç yaklaştıkça içimde bir burukluk vardı. Böyle bir maç olacak ve ben buna dahil olamayacak mıydım hem de kendi aptallığım yüzünden. İçim içimi kemirse de bir türlü gidip hocaya ben de takıma katılmak istiyorum diyemiyordum. Boşuna mı otuz tür koşmuştum. Günler hızla geçerken takımın durumu bana hiçte iç açıcı gelmiyordu bu takımda bir birlik yoktu bir düzen bir koordine yoktu. Selin kaptanlık işini pek kıvıramıyordu. Bu takımın daha iyi koordine edecek bir kaptana ihtiyacı vardı. Gidip hocaya bunu dile getirmek istiyordum. Yoksa bu kaptanla bu takım yürümezdi.

" Hocam bir şey söyleyebilir miyim?"

" Tabii ki Yağmur. Bence bu takımın daha farklı bir kaptana ihtiyacı var gibi ama yine de siz bilirsiniz tabi."

" Yani bu görevi alabileceğini mi söylemek istiyorsun?"

" Hayır ben sadece daha koordine olmaları gerektiğini söylüyorum. Ayrıca Selin biraz pasif kalıyor."

" O da onun sorunu öyle değil mi?"

Anlaşıldı hoca bu seni ilgilendirmez demek istiyordu. Doğru bu beni ilgilendirmez di ama hala içimden bir ses bu takıma katılmam gerektiğini söylüyordu. Bu hisse bir türlü hakim olamıyordum.

Ve nihayet beklenen büyük gün gelmişti. O gün ne olursa olsun okula gitmemeye karar verdim çünkü eğer gidersem onları izleyip bir kez daha elimden gidenlere pişmanlık duyacaktım. O yüzden tüm gün kendimi bu sahil kenarında avutacaktım.

" Yağmur hâlâ giyinmemişsin bugün okula gitmiyor musun? Sizin takımın maçı var herkes orada olacak."

" Evet biliyorum ama ben oynamayacağım o yüzden gitmek istemiyorum."

" Bu elinde olan bir şeydi biliyorsun demi? Hoca seni o kadar ikna etmeye çalışmış ama sen ısrarla katılmamak için diretmişsin."

"Okula gitmemekte benim elimde şimdi beni rahat bırakır mısın lütfen."

" Tamam sen burada bir başına kal da biraz aklın başına gelsin. Biraz düşün ben neden buradayım diye anladın mı beni. Ya bu senin hayalin değil miydi? Şimdi neden geri çeviriyorsun?".

" Neden mi bak ben bunun için çok mücadele ettim eğer bir kez daha aynı şeyler olursa artık mücadele edemem anladın mı beni?"

" Şimdi beni rahat bırakır misin?"

" Tamam öyle olsun. Ama eğer sonrasında üzülecek olursan ben buradayım tamam mi? Seni orada bekliyor olacağım belki bu sefer maçın sonunu görürsün."

" Görüşürüz."

Nehir gittikten sonra giyinip sahil kenarına doğru yürümeye başladım. Bu bana iyi gelecekti maçı unutmamı sağlayacaktı.

##################

Yağmur sahil kenarında derinlere dalarken okulda da büyük bir hazırlık vardı. Türkiye birincisi olan takımla son maç yapılacaktı bu maçın sonucunda da kazanan takım Almanya da ki bir okulla mac yapacaktı. Ferhat hoca takıma son motivasyonları verirken bir yandan da Yağmur gelecek mi diye gözleri kapı da onu arıyordu. Maçın başlamasına saatler vardı ama hâlâ gelmemişti artık ondan ümidini kesmeye başlıyordu.

" Arkadaşlar bu maç sizin için çok önemli eğer bu maçın kazanırsanız yurt dışında tanınma fırsatı kazanacaksınız. O yüzden bu fırsatı iyi değerlendirin. Ben size güveniyorum siz de kendinize güvenin ve yapın şu isi."

Ferhat hoca motivasyon konuşmasını yaptıktan sonra sahaya gidip diğer hocalarla sohbet etmeye başlamıştı.

Diğer tarafta ise Yağmur hâlâ deniz kenarında inat etmeye devam ediyordu.

Mutlu olmak için illaki o maça katılmam gerekmiyor. Ben zaten yeterince yoruldum bu maç olayları yüzünden onların daha önceden kurdukları bir düzen var bir anda gelip bunu bozmak doğru bir davranış olmaz hem zaten bu maça katılmakta istemiyorum. Ben boyle mutluyum. Burada olmak yeter bana.

Yağmur böyle düşünerek sadece kendini kaldırıyordu. İçten içe bu maça katılmayı o kadar çok istiyordu ki ama bir türlü kendine koyduğu engelleri aşamıyordu.

Maçın başlaması için son bir saat kalmıştı. Salon yavaş yavaş dolmaya başlıyordu. Zaman yaklaştıkça herkes daha çok heyecanlanmaya başlıyordu. Nihayet rakip takımın oyuncularıda salona ulaşmışlardı. Soyunma odasına gidip son hazırlıklarını yapıyorlardı.

###################

Burası gerçekten insana farklı bir huzur veriyor. Saatlerce burada kalabilirim. Hem maçta artık başlamıştır gitsem ne olacak ki takımda değilim bile. Ama ben bu kadar şeye neden katlandım. Neden buradayım. Belki de bu hatalara düşmeseydim burada bile olmayacaktım ne için çabalıyorum ki.

Küçükken babamla hep maçlara giderdim. O zamanlar daha çok küçüktüm ama basketbol sahasının o havası, oyuncuların o birbirleriyle verdiği mücadele ve atışları beni çok heyecanlandırıyordu. Daha o yaşlarda ben de babam gibi büyük bir sporcu olmak istiyorum diye ortalarda dolanıyordum. Yapmayı sevdiğim iki şeyden birisiydi o zamanlar basketbol, diğeri ise yakın dövüş sanatlarıydı. O günlerden bu günlere çok zaman geçti ben hâlâ bu türküyü içimde hissediyor olabilir miyim o zamanlar daha yedi sekiz yaşlarında küçük bir çocuktum. Şimdi ise o zamanlar kurduğum her şeyi yıkan aptal biriyim.

Anılara dalmış giderken bir an gözüm kolumdaki saate takılmıştı. Maç çoktan başlamıştı. Bir an için içimin daraldığını hissettim sanki içimde bir şey beni sıkıp bırakmıyordu. Bu ben değildim. Ben mücadeleyi elinden hiç bırakmayan cesur korkularının üzerine giden bir kızdım şimdi ne olmuştu bana. Hayır bunun olmasına izin vermeyeceğim. Şimdi gidersem yetişebilirim.

Hemen motoruma atlayıp okulun yolunu tuttum bu kez hayallerime daha sıkı satılacaktım. Artık şu üzerimdeki toprağı atmanın vakti çoktan geçmişti.

Salondan içeri girerken tezahürat, ıslık ve alkış sesleri yükseliyordu. İçimde bir heyecan vardı belki de bu kez sonuna kadar gidebilecek tim.

Maçın yapıldığı salona girdiğimde ilk yarının bitmek üzere ve bizim takımın geride olduğunu fark ettim. Ferhat hoca umutsuz gözlerle takımı izliyordu. Hemen yanına gidip

" Hocam ben hazırım oyuna girmek istiyorum. Eğer izin verirseniz?"

" Yağmur ben sana ne demiştim. Neyse çabuk ol oyuna gir."

Sahaya girmemle maçın seyri biranda değişi vermişti. Kaptanlık işini Selin den devralip onları daha koordine ederek maçı bizim lehimize çevirmeyi başarmıştım. Maç berabere devam ediyordu. Bu son sayıyı alan takım maçın galibi olacaktı. Top elimdeydi ve takım arkadaşlarımın hepsi bir kişi tarafından engellenmişti ve potayla aramda oldukça uzak bir mesafe vardı. Sonra aklıma o gün derste attığım basket geldi. Gözlerimi kapadım kendime inandım ve tekrardan gözlerimi açıp bitirici atışımı yaptım. Ve sonuç galip bizdik. Oyunu kazanmıştık. Kupa artik bizimdi.

İnsanların çığlıkları ve alkışları bu özlemini duyduğum bir sesti. Bu ses bana artık yola devam etmem gerektiğini hatırlattı.

Sonra yanımıza Ferhat hoca geldi ve bizi tebrik etti.

" Yağmur şimdiye kadar çok inat ettin ama ben sana demiştim. Sonunda sen gelip takıma gireceksin diye."

" Evet. İyi ki de bu konuda ısrarcı olmuşsunuz teşekkür ederim. İçimdeki canavarı çıkarmamı sağladınız artık durmak yok yola devam."

YOLA DEVAM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin