" Sen ne arıyorsun burada. Hırsız mısın yoksa sen?"
Dememle kolunu tutup arkaya çevirmem bir oldu.
" Dur bekle ne hırsızı ben burada çalışıyorum. Ben de seni görünce şaşırdım."
"Nereden bileyim burada çalıştığını?"
"Selim amcaya sorabilirsin. O beni tanıyor."
"Dedemi nereden tanıyorsun sen?"
" Beni işe o aldı zaten. Kolumu bırakırsan anlatacağım her şeyi."
" Bırakayım da kaç demi?"
" Hem bu saatte hırsızlık mı yapılır?"
" O da doğru. Ama bırakmadan anlatacaksın."
Bir anda dedem bahçeye çıkıp
" Ne yapıyorsun evladım? dur!" Dedi.
"Selim Amca torununuza söyler misiniz? kolumu bıraksın."
" Tamam bırakıyorum."
" Sen bunu nereden tanıyorsun dede?"
" O bizim çiftlikte çalışıyor kendisi ziraat mühendisi."
" Ne? O gün elinde saksılar vardı. Affedersin yanlış anlaşılma oldu."
" Sorun değil olabilir."
Biz konuşurken içeriden teyzem bizi kahvaltıya çağırdı.
"Hadi gidelim çocuklar kahvaltı da konuşuruz."
" Tamam dedeciğim ben bi o daya çıkıp geliyorum. Nehir' i çağıracağım."
" Tamam kızım. Hadi Mert evladım biz de kahvaltıya geçelim."
" Yok selim Amca ben gideyim çiftlikte eksikler vardı onların listesini getirmek için geldim."
" Kahvaltı yap sonra gidersin hadi."
Onlar bahçe deki masada hazırlanmış olan kahvaltıya otururlarken Yağmur da odaya çıkıp Nehir' i uyandırmaya gitti.
" Nehir kalk hadi. Ne oldu bilemezsin."
"Yağmur yine ne olmuş olabilir. Biraz daha yatmak istiyorum lütfen."
" Bunu dedeme anlat istersen."
" Tamam kalkıyorum. Ne oldu demiştin."
" Aşağıda kim var biliyor musun?"
" Kim var?"
" Hani şu İstanbul'a ilk geldiğimiz gün çantamızı kurtaran, ve daha sonra bir kavgada karşılaştığımız vardı ya Mert. O bura da calışıyormuş."
"Tesadüfe bak. Ne alaka."
" Dedemin çiftliğinde ziraat mühendisi olarak çalışıyormuş."
"Bak şu işe hadi yine iyisin."
" Sen ne demeye çalışıyorsun Nehir."
" Hiç. Hiç bir şey. Hadi kahvaltıya inmeyecek miyiz? Acıktım da biraz."
" Kaç bakalım sen."
Nehir ile beraber kahvaltıya indiğimizde herkes aşağıda kahvaltı için bizi bekliyordu. Kahvaltıyı bahçede yapacaktık. Dedemlerin bahçesi çok büyüktü. Bahçede dedemlerin yaşadığı üç katlı ev vardı. Evin dış cephesi bembeyazdı. Sanırım her yıl duvarlar renginden dolayı kirleneceği için boyatmak zorunda kalıyorlardı. Geri kalan kısımda ise dışarı da genelde dedemin misafirleri çok olduğu için büyük bir yemek masası vardı. Onun ilerisinde bahçe duvarının kenarında ise çeşit çeşit rengarenk çiçekler vardı. Biraz daha ilerleyince karşınıza sıra sıra ağaçlar çıkıyordu. Çok uzakta kalmasına rağmen ege denizini görmeniz mümkündü. Küçükken bu bahçeden hiç çıkmazdım. O zamanlar burası bana fazla büyük gelirdi zaman zaman kaybolduğum bile olurdu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLA DEVAM (TAMAMLANDI)
Teen FictionAlmanya da yaşayan Yağmur için spor bir tutkuydu. İstediği üniversitenin spor bölümünde hayallerine kavuşmak üzereydi ama tam o sırada sınıftaki arkadaslarının kurdukları planlar yüzünden üçüncü sınıfın sonlarinda okuldan atılmak zorunda kaldı. Bi...