Babamlar dedeme durumu öncesinde anlattıkları için ben Rüzgar' ı severken karşıdan dedem gelip bana sıkı sıkı sarıldı. Gözlerinin yaşardığını hissedebiliyordum."Dedeciğim ağlıyor musun yoksa? Sakın ağlama ben atlattım artık en kısa zaman da sana koşa koşa geleceğim sen hiç merak etme."
Biliyorum söylediklerim dedemin üzüntüsünü geçirmeyecekti ama ona iyi olduğumu göstermeliydim yaşı itibariyle bana üzülüp canını sıkması onun sağlığı açısından iyi olmazdı.
Babam beni daha fazla burada bekleyip yorulmayayım diye beni çiftlik evindeki odama yerleştirmek için içeriye götürdü ama yanlış yöne gidiyordu. Buraya yeni geldiği için kaldığım odayı bilmiyordu.
"Babacığım yanlış yöne gidiyorsun ben diğer oda da kalıyorum. Burası dedemin odası."
"Evet biliyorum. Ama bu oda tamda atların gezindiği alana bakıyor ve ayrıca deden bunu bildiği için bu oda da senin kalman gerektiğini düşünüp senin eşyalarını buraya getirtti."
"Anlaşılan siz beni sulu göz yapacaksınız ama merak etme hepsi mutluluktan."
"Eee boşuna şampiyon olmuyor benim kızım. Her şeyin altından en iyi şekilde kalkmasını bilir o değil mi?"
"Bugüne bugün Fırat Sertkaya'nın kızıyız. Olacak o kadar da."
Babamla aramızda böyle konuşmalar olmayalı bayağı zaman geçmişti. O benim babam olduğu için çok şanslıydım ve bunun için ne kadar şükretsem az kalırdı.
Yol yorgunu olduğum için ve aldığım ilaçlarında etkisiyle hemencecik uykuya dalıvermiştim. Uyandığımda çoktan akşam olmuştu. Babam odaya gelip beni aşağıya indirdi.
Aşağıya indiğimde soğuk bir rüzgar yüzüme çarpıyordu. Son baharın son demleri olduğu için havalar soğumaya başlamıştı çoktan. Babam ortaya ateş yakmış dedem Nehir ve Mert' te başında ellerine birer bardak sıcak çay almış oturuyorlardı.
Uzaklara bakıp düşüncelere dalmıştım bu kadar insan sırf ben mutlu olayım, eski hâlime yeniden kavuşayım diye ellerinden geleni yapıyorlardı. Ben ise onların bu çabalarını görmezlikten gelip iyileşmemek adına onları geri çeviriyordum. Halbuki böyle bir aileye ve böyle dostlara sahip olduğum için belki de kendimi dünyanın en şanslı insanı saymalıydım.
Nehir' in sesiyle birden düşüncelerimden sıyrıldım. Ateşin içinde yanan odunlardan birinin parçası ayağımın hemen dibine düşmüştü ve az daha ayağımı yakacaktı. Bir anda irkildim. Ama bacaklarım hissiz olduğu için olduğum yerde kaldım. Sonra babam odunu ayağıyla kenara çekip ateşe itti.
Gecenin geç saatlerine kadar bahçede oturmaya devam ettikten sonra artık yatma vakti gelmişti. Babam ve dedem sabah erkenden anneannemi görmek için Fethiye' ye gideceklerdi. Belki birkaç günde gelemeyeceklerdi. Bu yüzden beni Nehir' in ellerine teslim ettiler.
Kahvaltıdan sonra onları uğurladık. Nehir' den beni atların yanına götürmesini istedim. Rüzgar bu saatte yemini yemeye başlamış olmalıydı ve ona yemini ben vermek istiyordum. Ne de olsa o benim vefalı arkadaşım.
Ağıla girdiğimde Rüzgar' ın ağılının önünde Mert' in tam da Ona yem verdiğini gördüm seslenip ona yemini benim vermek istediğimi söyledim.
"Tam vaktinde geldin. Al bakalım bunları sen ver."
Elindeki kurumuş ot yığınını alıp Rüzgara doğru uzattım o da yemi iştahla yemeye başladı. Nehir evde işlerinin olduğunu söyleyip ağıldan çıktıktan sonra Mert konuşmaya başladı."Yağmur biliyor musun? Sen burada yokken Rüzgara ben baktım ve bu atın seni ne kadar benimsediğini fark ettim. Senin hastanede olduğun dönemlerde ben buradaydım ve o sen buraya gelene kadar neredeyse hergün huysuzluk etti bazen yemini bile yemedi. Ama senin geldiğini hissedip koşarak yanına gitti."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLA DEVAM (TAMAMLANDI)
Teen FictionAlmanya da yaşayan Yağmur için spor bir tutkuydu. İstediği üniversitenin spor bölümünde hayallerine kavuşmak üzereydi ama tam o sırada sınıftaki arkadaslarının kurdukları planlar yüzünden üçüncü sınıfın sonlarinda okuldan atılmak zorunda kaldı. Bi...