10|Kahvaltı

249 21 5
                                    

Bölüm 10|Kahvaltı

-Jeonikook iyi okumalar diler...

Bu güneş nerden geliyordu da benim uyku mu bölüyordu!!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu güneş nerden geliyordu da benim uyku mu bölüyordu!!

Gözlerimi aralayarak etrafa bakındım. Gitmiş olmalıydı. Ben demiştim çok geç uyanırım diye. Şimdi de gitmişlerdi işte.

Dudaklarımı büzüp beklemeye başladım. Burdan inemezdim ki? Yatak çok yüksekti. O zaman gelmelerini bekleyecektim. E benim tuvaletim vardı!!!

Ben ne yapacaktım yaa?!!

"O dudağı niye büzdüğünüzü sorabilir miyim küçük Hanım?"

Sesinin gelmesiyle kapıya baktım. Gitmemişler miydi? Beni beklemişlerdi yani...

Yanıma gelip direk beni kucağına aldı. Ona yukardan bakmak çok güzeldi yaa. Kendimi ondan büyük hissediyordum.

"Günaydın prensesim."

"Günaydın."

"Söyle bakalım,o dudağını niye bükmüştün?"

"Hiiiçç..." Ona yalan söylüyordum ama kötü birşey miydi? Ona yalan söylememeli miydim acaba?

"Gerçekleri söyler misiniz acaba küçük Hanım?"

Nasıl anlamıştı ki?! Bir kere çok iyi saklamıştım. Kesinlikle özel güçleri olmalıydı. Evet,evet!

"Cho Hee bir sorun mu var kızım? Neden bana söylemiyorsun?"

Yakalanmıştım. Kaçmama gerek yoktu.

"Beni bıraktığınızı sandım."

"Seni bırakmayacağımızı söylemiştim prensesim."

"Seni yanımda göremeyince, bir de güneş yüzüme çarpınca gittiğinizi sandım."

Ben cevap vermesini beklerken o benim alnımdan öpmüştü.

"Seni hızlıca hazırlayalıp çıkalım. Hepimiz açıktık." Kafa sallayıp onayladım.

Beni de bekleyince daha çok acıkmışlardı. Erken uyanırken şuan geç uyanıyordum. Bunu eski haline getirmeliydim.

Üstümü değiştirmesine yardım ederek hızlıca hazırlanmamı bitirmeye çalıştık. Bence o da çok acıkmıştı ama belli etmiyordu.

Özel güçleri olan birinden bu da beklenirdi.!

Ellimden tutarak merdivenlerden inmeye başladık. Merdivenlerden inerken benimle uyumlu iniyordu ama hepte gülüyordu.

Komik mi görünüyordum acaba?

"Ooo prenseste geldiğine göre kahvaltı yapmaya gidebiliriz."

Dev abi konuşunca kafamla onayladım. Bu abi niye bu kadar uzundu ben hâlâ çözememiştim? Acaba babası da bu kadar uzun muydu? Eğer uzunsa bende büyünce babam kadar mı olacaktım?

Koskocaman bir arabaya binip gitmeye başladık. Araba kocamandı ve biz içine sığıyorduk. Benim düşündügümden de büyük olmalıydı.

Içine 9 kişiyi aldığına göre.

"Geldik sonunda. Çok acıktım." Etrafıma bakınca bir sürü insan vardı burda. Niye toplanmışlardı? Kaza mı olmuştu?

"Prensesim. İniyoruz." Ona döndüğüm de gülümsüyordu. Rahatsız olmamış mıydı bu kadar kameradan?

"Niye bu kadar kalabalık?"

"Fotoğrafımızı çekmek istiyorlar."

Ama ben korkardım ki? Ne yaparsam beni görmezlerdi? Arabada kalıp beklersem açlıktan ölürdüm. Direk inersem korkudan bacağına yapışırdım. Ne yapacaktım?

"Hadi gel inelim de güzel bir kahvaltı yapalım." Ben ne yapacaktım?!!

"Ama ben korkuyorum." Sessizce mırıldandım. Duymamıştı zaten de ne yapacaktım?

"Etrafta polisler var kimse saldıramaz. Yani korkmana gerek yok."

O dediklerimi duymuş muydu? Galiba şuan utanmaya başlamıştım.

Onun yanına gidip elini tutum. Yere bakarsam birşey olmazdı herhalde. Ya da beni kucağına alsaydı olur muydu? En azından yüzümü saklardım.

Gözlerim niye dolmuştu ki? Bebekler ağlardı ama ben bebek değildim. O yüzden ağlamalıydım. Bebekler ağlardı.

"Cho Hee! Niye ağlıyorsun birtanem?"

Ağladığımı nasıl farketmişti ki? Ses çıkarmıyordum. Gerçekten özel güçleri olmalıydı.

Yüzümü kaldırınca ona baktım. Ağladığım için galiba tam göremiyordum.

"Niye ağlıyorsun birtanem? Ne oldu? Ayağını mı vurdun? Elin bir yere mi çarptı?"

"Yü-yüzümü görmeseler olur mu?"
Tam bir bebek gibi duruyordum ama ağlamamı durduramıyordum.

"Olur birtanem... Olur birtanem de sorun bu mu?"

Kafa salladım. Kesinlikle bebeklik yapıp ağlamıştım. Bebekler bile bunun için ağlamazdı.

"Gel buraya." Bana sarılınca bende kafamı omzuna gömdüm. Bence böyle yüzüm gözükmezdi.

Bacaklarımı beline dolayıp beni kucağına aldı. Saçlarımda önüme geliyordu.

Arabadan çıkmıştık galiba. Fotoğraf makinesi sesleri geliyordu. Bir de o adamların sesleri.

" Kızınız kaç yaşında?"

"Neden yüzünü göster miyorsunuz?"

"Şirket ne dedi?"

"Gruptan ayrılacak mısınız?"

Hiçbirşey demeden içeri girdik. Hâlâ kucağındaydım ve galiba böyle oturacaktık.

"Nerde kaldınız kook?"

"Telefonumu bulamadım. Neyse başlıyalım mı?"

Yemek yemeye başlayınca bana da yemek veriyordu, kendide yiyordu. Ama yemekler çok güzeldi.

Burda yediklerim beni tüm doyururdu herhalde.












07.05.2020

01.39

-Jeonikook

SingularityHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin