"Bu ikisini de birbirine karıştırırsan güzel bir Sangria elde etmiş olursun." Michael karıştırdığı içkileri bardağıma döküp önüme itelediğinde alıp tadına bakmak üzere dudaklarıma götürmüştüm.
Şu an insanlar burada oturmak yerine güneşlenmeyi tercih ettikleri için kimse yoktu. Ben de nerede olduklarını bilmediğim Luke, Ashton ve suratsız Calum'un yanında durmaktansa Michael'dan içkiler hakkında bilgi alıyordum. Bana kokteyl hazırlamasını öğretiyordu.
"Bu içtiğim en iyi şey olabilir Clifford." cidden tadı enfesti.
"Yavaş iç, çarpmasın."
Elimi bir şey olmaz manasında sallayıp kafama dikerken Michael gülüyordu.
"Nerelerdeydin Calum?" Calum yanımıza oturduğunda vücudumu ona döndürdüm.
Dün bana geç geldiğim için söylenen beyefendi bugün kendini hiç göstermemişti.
"Ne oldu beni mi özledin?" diyip sırıttığında bardağı Michael'a doğru iteleyip "Somurtmaktan başka mimik kullanabildiğini bilmiyordum." diyerek direkt Calum'a baktığımda göz devirdiğini yakalamıştım.
"Dün bir kuraldan bahsettiğimi hatırlıyorum Gloria." yüzünü bana yaklaştırıp gıcıkça gülümsediğinde ona aynı şekilde karşılık verdim.
Michael atışmalarımıza son vermek için araya girmeye karar verdiğinde şöyle söylemişti "Glo, şundan emin olabilirsin ki Calum bir gün neşeliyse mutlaka o gün Becky ile buluşmuştur. Becky sevgilisi olur."
Calum gibi birini kim sevebilirdi ki?
"Sanırım o kıza acımalıyım. Bu arada Michael ilk tanıştığımız gün dediğim şey için özür dilerim. Kendi aranızda müzik yaptığınızı bilmiyordum."
"Şımarık prensesimiz özür dilemeyi biliyormuş, çok şaşırdım."
Calum'u umursamayıp ayağa kalkarken Michael önemli olmadığını söylemişti.
"Hadi dans edelim." Calum'u kalkması için sarsarken elleriyle beni pek nazik olmayan bir biçimde kendinden uzaklaştırmasıyla refleks olarak ona tokat atmıştım.
Fakat bu yaptığım şey pek iyi sonuçlar doğurmamıştı.
"Sen bana tokat mı attın!?" yerinden kalkıp üzerime kükrerken benim de elim armut toplamıyordu.
"Sen de beni itelemeseydin o zaman! Bağırma bana!"
"Hey hey hey! Sakin olun insanlar size bakıyor." Michael araya girerken dışarıdan bize bakan birkaç insana dönüp el salladıktan sonra tekrardan Calum'a odaklanmıştım.
Bana öyle bağıramazdı.
"Saat dokuz yönü züppe alarmı." Calum ayaklanırken gördüğüm tanıdık yüzlerle heyecanla gelenlerin masasına doğru yürümeye başlamıştım.
"Brendon?"
Brendon, Max ve Lena şaşkınca bana bakarlarken çoktan yanlarına ulaşmıştım bile.
"Bebeğim, senin ne işin var burada?" Brendon kalkıp beni kolları arasına sararken boynuma kondurduğu öpücükle gülümsemiştim.
"Babamın olduğunu ne çabuk unuttun Brad." gülüşüp Lena ve Max ile de selamlaşırken yanlarına oturmadan önce:
"Ne alırsınız?" diye sormuştum.
Lena "Bırak buraya bakan şu esmer çocuk halletsin. Sen neden soruyorsun ki?" dediğinde ellerimi şortumun cebine koyup gülümsedim "Çünkü burada çalışıyorum."
"Hadi canım!" Max'in tepkisiyle omuzlarımı kaldırırken hala sipariş vermelerini bekliyordum.
"Madem cevap vermiyorsunuz o zaman size Michael'ın mükemmel kokteyllerinden birini getireyim." arkamı döner dönmez Calum ve Michael'ın değişik bakışlarıyla karşılaşırken yanlarına ulaşıp saçlarımı dağınıkça topladım.
"Şu bana yaptığın kokteylden onlara da yapsana Mike. Ben onların yanına geri dönüyorum."
"Sana müşterilerle konuşma demiştim." diyen Michael gitmemi engellerken durumdan hoşnut görünmeyen Brendon'a göz attıktan sonra Michael'a geri döndüm.
"O benim sevgilim ve arkadaşlarım." cevap vermesini beklemeden kendimi Brendon'ın yanına atarken yanağına küçük bir öpücük bırakmıştım.
"Seni özlemişim."
"Beraber teknemde olacağımızı sanıyordum Glo ama telefonlarıma cevap vermemeyi seçtin."
"Burada olmak istemiyorum zaten Brendon. Babam çalışmazsam paramı keseceğini söyleyip duruyor. Ne yapabilirim sence? Ayrıca aramaların telefonuma düşmedi." o elime uzanırken sesimi birazcık yükseltmiştim.
Güzel yalan söylüyordum. Aramalarını bilerek açmamıştım.
Burada çalışmak istediğim zaten söylenemezdi ama zorundaydım."Pekala demedim say. Akşam seni kaçırayım mı?" başımı salladıktan sonra Lena ve Max ile vedalaşıp mutfağa doğru yürüdüğümde meyve doğrayan Calum'u fark etmiştim.
"N'aber Hood?" doğradığı çilek parçalarından bir tane alıp tezgaha çıkarken bıçağını kenara bırakıp sabırla yüzüme bakmaya başlamıştı.
"Ne yaptığım açıkça belli oluyor bence." omuz silkip bir tane de ananas parçası aldığımda tabağı önümden çekmişti.
Kaşlarımı çatıp "Luke ve Ashton nerede? Sen çekilmiyorsun." dediğimde cevap vermemesiyle oflamaya başladım.
Bana ihtiyaçları olmadığı aşikardı ama ben yanlarında iş öğrenmeye çalışırken fazlasıyla sıkılıyordum.
Aniden aklıma gelen fikirle sesimi çıkarabileceğim en tatlı tonuyla çıkararak "Calum," diyip omzuna dokundum.
Bıkkınca bakıp kaşlarını kaldırdığında gülümsemeye devam ederek "Bugün kimse gelmiyor işler sakin ya hani, ben arkadaşlarımla takılsam olur mu?" dememle bana üstten bir bakış atarak başını iki yana sallamıştı.
"Kovulmak istemiyorum."
"Bana izin vermezsen babama Becky ile seni mutfakta işi pişirmek üzere yakaladığımı söylerim." benden uzaklaştırdığı tabaktan bu sefer kiraz alırken zaferle sırıttım.
Yüzündeki korkunç ifadesi tekrar yerine gelirken bakışları beni korkutuyordu.
Calum Hood beni ciddi ciddi ürkütüyordu.
"Senin aksine bu paraya ihtiyacım var ve Gloria..." elindeki bıçağı bırakmadan üstüme yürümeye başladığında yutkundum.
Burada öldürülmek istemiyordum.
"Eğer bu hareketlerine devam edersen elimden çok çekersin." bıçağı sertçe yanıma bırakıp çatıya çıkan kapıya doğru giderken korkuyla sıçramıştım.
Sanırım onunla uğraşmaya devam edersem Calum tarafından işlenen bir cinayete kurban gidebilirdim.
Yazdığım onca saçma bölümden sadece biri
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sassy || Hood
Fanfic"Bu Calum, büyük ihtimal aramızdan en az onu seveceksin." Ashton bana bunları söylediğinde fazlaca yanılıyordu aslında. Çünkü ben zaman geçtikçe aralarından en çok onu sevdiğimi fark etmiştim. #calumhood 1 | 04.08.20 , 31.10.20 #lukehemmings 1 | 05...