Ertesi gün yapılan aile kahvaltısından sonra Kerem'i tekrar yolcu etmiştik. Görev yerine geri dönmüştü. Bu defa parmağında bir alyansla gitmişti gittiği yere. Bense bir süre daha evde kalmış ve okulların açılmasıyla birlikte ilk görev yerime gitmiştim. Tayin konusundaki talebim alınmıştı ama ben ilk hafta orada göreve başlayacaktım. Sonra da onun yaşadığı şehre gidecektim. Nasıl bir yerde yaşıyordu hiçbir fikrim yoktu ama ben orayı şimdiden çok sevmiştim. Bu ülkede olmak istediğim tek yer orasıydı. O küçük ilçeyi kimse benim kadar sevemezdi. Çünkü orada sevdiğim vardı.
Elimdeki tayin kâğıdıma mutluluklar içinde bakıyordum. Nihayet bir buçuk ay sonra mutlu haberi almış ve eş durumumdan dolayı onun yanına gitmeye hak kazanmıştım. İçinde bulunduğum yolcu otobüsü beni ona, sevdiğim adama götürüyordu. Ona haber vermemiştim ve sürprizim hoşuna gidecek miydi çok merak ediyordum. Yanımdaki teyzenin meraklı sorularına geçiştirici cevaplar vermiştim. İlçelerine yeni gelen öğretmen olmam teyzeyi memnun etmişti. Gariptir kaymakamın eşi olduğumu söylememiştim. Kim bilir belki hala kendimde pek emin değildim. Parmağımda onun yüzüğünü taşısam da bir türlü onunla evli olduğum gerçeğine inanamıyordum. Otogara geldiğimizde usulca yerimden kalktım otobüsten indim ve ömrümde ilk defa gördüğüm bu şirin ilçeyi kabaca süzdüm. Mutluluktan havalara uçacak gibiydim. O bu şehirde bir yerlerdeydi ve ben ona gelmiştim. Sevdiğim adama gelmiştim. Bir buçuk ay ayrı kalmak bile onu özlememe sebep olmuştu. Özlemimi gidermeme az kalmıştı.
Kendime önce bir taksi tuttum. İlk hedefim okul ile ilgili teferruatları halletmek için Milli eğitim müdürlüğüne gitmek olmuştu. Onun yanına en son gidecektim. Öğleden sonra da birazcık ilçenin dışında olan görev yapacağım Anadolu lisesine gitmiş ve gerekli belgelerimi müdüre teslim etmiştim. Pazartesi görevime başlayacaktım ve önümde koca hafta sonu vardı. Onunla baş başa geçireceğim kocaman iki gün. Beni bekleyen taksiye binerek o malum cümleyi kurmuştum. "Kaymakamlığa lütfen!" demiş ve susmuştum. Ona gidiyordum ve kalbim bir kuş gibi sanki kanatlanmış uçuyordu.
Dairenin merdivenlerini neredeyse koşar adım çıkmıştım ve onun bulunduğu katta Kaymakamlık yazısını görünce gülümsemiştim. Burası küçük bir ilçeydi ve koca binaya birçok kurumu yerleştirmişlerdi. Karşımdaki küçük odaya girmiştim ve benim gelişimle önündeki telefondan başını kaldırıp bana meraklı gözlerle bakmıştı genç sekreter. İster istemez sekreter kızı kafamda tartmıştım. Acaba Kerem'in dikkatini çekecek kadar güzel miydi? Kız evli miydi yoksa bekâr mıydı? Ben onun hakkında entrikalar üretirken o gayet kibar bir şekilde.
"Buyurun ne istemiştiniz?" diyerek sormuştu.
Elimdeki küçük çantamın kulpunu sıkmış ve heyecanımı belli etmemeye çalışarak "Ben Kaymakam beyi görmeye gelmiştim" demiştim.
O da klasik sekreter sorusunu sormuş "Niçin görmek istemiştiniz?" demişti.
Onu özlediğim için diyememiştim tabi. "Ben bir yakınıyım. Lütfen ona geldiğimi bildirir misiniz?" demiştim. Yine onun karısı olduğumu tuhaftır söyleyememiştim.
Sekreter kız bana oturmam için karşısındaki sandalyeyi işaret etmişti buradan onun makam odasının kapısını görüyordum. Sadece birkaç metre ilerimde idi. Onun kokusunu duyuyordum sanki. Acaba o da hissetmiş miydi benim geldiğimi. "Kim diyeyim" demişti sekreter kız bana?
O an bakışlarımı kapıdan çevirmiş ve genç sekretere cevap vermiştim. "Gülnihal Beyoğlu!" demiştim. Onun soyadını vurgulamıştım. Onun soyadını kullanmak bile bana tarifsiz mutluluk veriyordu ve onun bundan haberi yoktu.
Sekreter kız tam telefonun avizesini kaldırmış tuşlara basmaya hazırlanırken içeri telaşlı bir adam girmişti.
"Ayça kız kaymakam bey hâlâ içeride mi?" demişti.
"Evet Murat abi. Ne vardı?" demişti umursamaz bir şekilde.
Elindeki kâğıdı gösterip "Bunu acele imzalattırmam gerek. Bu tayin için son hakkım yoksa bu lanet yerde birkaç yıl daha çalışmak zorunda kalacağım" demişti.
Adının Ayça olduğunu öğrendiğim sekreter memnuniyetsiz bir şekilde başını sallamıştı "Murat abi biliyorsun Kaymakam bey son dakika işlerini sevmez. Mesai dolmak üzere ve birazdan çıkar. Senin işin zor. Seni içeri sokamam" demişti.
"Yap bir iyilik Ayça. Ne olur içeri girmemi sağla. Bu son hakkım diyorum sana. Yoksa birkaç yıl daha yanına gitmezsem benim hanım beni boşayacak" diyerek kendini acındırmaya çalışıyordu.
Bu duruma istemsizce gülmüştüm. Belli ki karısı ile ayrı yerlerdeydiler ve onun yanına gitmeye çalışıyordu. Onu anlayabiliyordum hatta onu en iyi ben anlıyordum. Yoksa şu anda kocamın kapısının önünde oturuyor olmazdım.
"Bir sorarım ama umutlanma. Üstelik yanında misafiri var. Beni kesin fırçalar. Yanında misafir varken araya birilerini sıkıştırmamdan hiç hoşnut değil" demişti.
Tuhaf bir şekilde sekreter kıza bakmıştım. Kerem'in bir özelliğini öğrenmiştim. İnsanları fırçalayabiliyordu. Belki de otoritesini kurmak için yapmış olduğu bir strateji idi. İşine karışacak değildim onun işi ilgilendirmiyordu beni. Ben onu istiyordum sadece.
"Kim var ki?" diye sormuştu adının Murat olduğunu öğrendiğim telaşlı adam.
"Özel konuk. Şu anda içeride karısı var!" demişti.
Duyduğum şeyle bir an sekretere hızlıca dönmüştüm. Hatta farkında olmadan ayağa kalkmıştım. Üstelik kalkarken önümdeki sehpa da bulunan küçük vazodaki yapma çiçeği düşürmüştüm. O az önce karısı mı demişti. Yoksa ben mi yanlış duymuştum?
"Karısı varsa keyfi yerindedir. Ne olur bir görüş" demişti Murat olan adam.
Ben ise duyduklarımın doğru olduğuna inanamıyor acaba yanlış bir yere mi geldim şüphesine kapılıyordum. Gözlerim makam odasına açılan kapının yanındaki kırmızı harflerle yazılı olan Kaymakam yazısının altındaki isme gitmişti. Evet! yanılmıyordum "Kerem Beyoğlu" yazıyordu. Bu benim Keremimin adı idi. Ama içeride karısıyla olan Kerem kimdi. İçeride bir kadın vardı ve onun karısıydı. Oysa onun karısı bendim ve kapının dışındaydım. Kafamda milyon ihtimal dolaşıyordu. Ama bir türlü hiç biri mantığıma yatmıyordu. En kötü ihtimal yanlış ilçeye gelmiş olabilirdim ki bunu da biraz düşününce saçma bir şey olduğu anlaşılıyordu. Değişen ruh halimin yanımdaki kişileri şaşırttığını biliyordum. Ama hiç kimse benim kadar şaşkın olamazdı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızlıca atmaya başlamıştı. Vücuduma dolan adrenalin coşkusu adeta beynimi ele geçirmişti ve hiç düşünmeden yan tarafımdaki adamın elindeki kâğıdı almış ve makam odasına bodoslama dalmıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK AŞKIN GÖZYAŞLARI (TAMAMLANDI)
RomanceUsulca bana yaklaştı ve başımı avuçlarının içine aldı. Avucunun içi sıcacıktı. Belki de havaların sıcaklığındandı bilemiyorum. Gözlerimden damlayan yaşları başparmaklarıyla usul usul kuruladı. Ben ise onun gözlerine gözlerimi kilitlemiş onun karşısı...