Gülru

350 30 0
                                    


            Çevremde hamile olmam olağanüstü bir durum oluşturmamıştı. Zaten yeni boşandığımı biliyorlardı. Ben ise bu duruma alışmaya çalışıyor bebeğimin varlığına bir türlü inanamıyordum. Karnım hala dümdüzdü. Nasıl olmuştu da onu hissedememiştim. Bir an önce doğması için sabırsızlanıyordum. Onu şimdiden çok seviyordum. Bu dünyada bana ait tutunabileceğim ve korkusuzca sevebileceğim bir şey vardı. Üstelik onunla kan bağım vardı. Damarlarında benim kanım dolaşıyordu. Onu ben besliyordum ve benim içimde büyüyordu. O benimdi o benim her şeyim bütün dünyamdı.

         O henüz karnımdayken işlerin aslında daha kolay yürüdüğünü o zamanlar bilmiyordum. Bebeğim doğmadan ona sımsıkı sarılmıştım. Ama bir insanı büyütmenin zor olduğunu sorumluluk sahibi olmanın zor olduğunu o zamanlar bilmiyordum. Tek başına bir çocuk büyütmenin büyük sorumluluk olduğunu o zamanlar anlamamıştım.

           Ömrümde unutamayacağım günlerden bir gün çok fena aş ermiştim. Bu aş erme işi beni çok zorluyordu. Kusmaları falan hallediyordum ama canımın çektiği her şeyi dilediğim zaman gidip alamıyordum. O günde canım çok fena karpuz çekmişti. Her ne kadar karpuzun son zamanları da olsa hala vardı. Hatta evimin karşısındaki manavda bile vardı. Sabah okuldan dönerken görmüştüm. Gece yarısı olmuştu ama o manav gece gündüz açık olurdu. O kadar canım istiyordu ki karpuz yemeyi dayanamadım ve birinci katta olan evimden çıkıp kendimi sokağa atmıştım. Her taraf karanlıktı. Birkaç sokak lambası ışıtıyordu etrafı. Hava serindi ama insanı üşütmüyordu. Karşı kaldırımdaki manav benim için bir hazine sandığı kadar güzel gözüküyordu. Onları görebiliyordum. Birkaç tane karpuz öylece bana bakıyordu. Yanımdaki sokak lambasının direğine tutundum. Karşıya geçmem lazımdı ama geçemedim. Öylece kala kaldım. Oysaki param vardı yanımda hatta yol da bomboştu beni engelleyecek bir tek araba yoktu. Ama gidemiyordum. O kırmızı su yığınını canım çekiyor ama ben onu almaya gidemiyordum. Ellerim karnımda dizlerimin üzerine çöktüm ağlıyordum. Ben aş eriyordum ve istediğim şeyi benim için alacak kimsem yoktu etrafımda. O karpuzlar çok ağırdı ve ben onları hamile halimle taşıyamazdım. Birileri bana yardım etmeliydi. Böyle durumlarda insanın yanında eşi olurdu. Hamile eşinin canının çektiği şeyleri o bulup getirirdi. Hatta kış ayında insana çilek bile buldurturdu. Oysaki benim istediğim şey imkansız bir şey de değildi tam karşımdaydı. Birkaç metre ilerimde bana bakıyordu ve ben onu almaya gidemiyordum. Bebeğim onu istiyordu ama ben bebeğime onu yediremiyordum. Parasız değildim sadece yalnızdım...

              Onu kucağıma aldığımda onunla birlikte bende ağlıyordum. Doğumhaneyi anne ile kızının hıçkırıkları çınlatıyordu. Küçük bebeğim annesinin yalnızlığını paylaşmak için gelmişti. Belli ki ilk dakikadan sevmemişti bu dünyayı ki ciğerleri sökülürcesine ağlıyordu. Ben ise sahip olduğum tek varlığıma kendi yalnızlığımı yüklediğim için ağlıyordum. Onu bu acınası dünyaya getirdiğim için ondan özür diliyordum üstelik. O böyle bir dünyaya gelmeyi hak etmiyordu. O yapayalnız olan annesinin yalnızlığına ortak olmayı hak etmiyordu. Benim değil başkasının bebeği olmalıydı. Anne babası yan yana olan mutlu bir ailenin bebeği olmayı hak ediyordu. Çünkü o bir melekti ve melekler mutlu olmalıydı...

             Küçük kızıma kaybettiğim kardeşimin adını vermiştim. "Gülru!" Hiç büyümeyecek ve hep aynı yaşta kalacak olan teyzesinin adını almıştı. Ama sonunun teyzesi gibi olmasına izin vermeyecektim. Öyle güzel bir kızdı ki onun gülüşü bile bana dünya sevinci gibi geliyordu. Onunla birlikte yeni bir hayata başlamıştım. Daha mutluydum ve daha huzurlu. Ama ona yaptığım haksızlıktan dolayı ileride beni affetmeyebilirdi. Çünkü onu babasından mahrum etmiştim. Hatta babasının soyadından bile mahrum etmiştim. Gülru'yu Kerem'in nüfusuna değil Yusuf'un nüfusuna kaydetmiştim. Üstelik bunun için Yusuf ile evlenmem gerekmemişti. Sadece nüfus dairesinde kızımın babası olduğunu söylediği bir kağıda imza atarak Gülru'nun yasal babası olmuştu. Yusuf beni yine bir sıkıntıdan kurtarmıştı.

            İstememiştim,ondan bir kızım olduğunu bilmesini istememiştim. Bencilce idi biliyorum amaiçim yanıyordu. Benim güzel kızım Gülru'yu hak edecek bir baba değildi o. Onunbaşka hayatı başka çocuğu vardı. Benimkine ihtiyacı yoktu. Ama benim Gülru'yaihtiyacım vardı. O benim bu dünyadaki bana ait olan tek şeydi. Hiç kimseyehesap vermeden doyasıya sevebileceğim tek varlık. Bu yüzden kızımı onunlapaylaşmak istemedim ve ileride kızımın nefretine sahip olacağımı bile bile onubabasının soyundan mahrum etmiştim

İLK AŞKIN GÖZYAŞLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin