Bulunduğum apartman dairesi aslında bütçe olarak beni biraz zorluyordu ama yanıma ev arkadaşı da almak istemiyordum. Burası üst rütbe diye nitelendirebileceğim doktorların, hâkim-savcıların yaşadığı bir apartmandı. Aile ya da mahalle apartmanına taşınmak istememiştim. Trajikomik hayatıma bir de mahalle dedikodusu karışsın istememiştim. Bu yüzden de yüksek kiraya razı olmuş ve o daireyi tutmuştum.
Onunla çok nadir karşılaşıyorduk. Benim ayrı bir yerde yaşamam dışarıya karşı gayet normaldi. Ben onun kardeşiydim ve onunla yaşamak zorunda değildim. Ama gerçekler söz konusu olduğunda kocamı sevgilisiyle baş başa bırakmış ve ayrı bir ev tutmuştum kendime. Birkaç defa eve gelmiş ve ne kadar üzgün olduğunu dile getirmişti. Beni gerçekten incitmek istemediğini de eklemişti. Ama çaresiz olduğunu ve onu anlamamı da özellikle vurgulamıştı. Oysaki ben onu anlıyordum. Bu yüzden onu o kadına bırakmıştım. Her ne olursa olsun o kadına ne kadar âşık olduğunu yıllar önce bana kendisi anlatmıştı ve ben de uzun uzun dinlemiştim aşk hikâyesini. Hatta aldatıldığını öğrendiğim zaman teselli için onun yanına bile gitmiştim. Üstelik bir söz vermiştim ona eğer bana taktığı alyansın benzerini başka bir kadına takmayı isterse onu serbest bırakacaktım ve en büyük destekçisi ben olacaktım.
Aslında beni anlamayan oydu. Ben kalbimi lime lime ederek ona verdiğim sözleri tutuyordum. Usul usul ondan uzaklaşıyor ve onu kendi yaşamıyla baş başa bırakıyordum. Aniden çekip gitme gücüm yoktu. İnsan deli gibi severken nasıl aniden vazgeçebilirdi ki? Üstelik bu aşkın karşılığı bile yoktu...
Karşı komşum yeni atanmış bir savcıydı ve gerçekten kibar adamdı. Her sabah aynı saatte çıktığımızdan karşılaşıyor ve komşuluk icabı birbirimize selam veriyorduk. Bu durum birkaç zaman böyle devam etti. Üstelik daha sonra onunla çok sık karşılaşmaya başlamıştım. İlçenin küçük halk kütüphanesi onun hukuk kitabı bulacağı yer değildi ama birkaç adım ötedeki raflarda kitapları incelerken daha doğrusu kaçamak bakışlarla beni incelerken buluyordum. Bunu keşfettiğim an halime gülümsemiştim.
Nasıl bir beladan hoşlandığından haberi bile yoktu. Üstelik ben onun için çözülmesi en zor davaydım. Onun taze meslek bilgisi benim acınası halime çözüm bulamazdı. Ama hala bile minnettarım ona. Bana çok yardımı olmuştu. Eğer Kerem'e deli divane tutulmamış olsaydım onu sevebilirdim ve öyle bir adamla ömür geçirebilirdim.
Tesadüflerin daha doğrusu kendisinin oluşturduğu tesadüf anlardan birinde benimle tanışmaya sonunda cesaret etmişti. Ben ise ilk başlarda uzak durmaya çalışsam da zamanla onun varlığına alışmıştım. Bazı akşamlar birlikte yürüyüş bile yapıyorduk. O bana tuhaf davalarını anlatıyor ben de liseli çocukların beni nasıl çileden çıkardıklarını anlatıyordum. Ne gariptir ki birbirimizi anlıyorduk ve son zamanlarda paramparça olan kalbim onun yanındayken daha huzurlu oluyordu.
Bizim bu gezmelerimiz çoktan ilçede duyulmuştu. İki bekar kişinin böyle gezmesi yeni bir aşk olarak algılanıyordu. Bizim bu aşk dedikodularımızı o da duymuştu. Çünkü bir akşam öfkeyle kapıma dayanmıştı.
Kapının önünde benim gelişimi beklerken bizim gülümseyerek asansörden çıkışımız onu deliye çevirmişti. Biz de Yusuf ile birlikte çıktığımız yürüyüşten dönüyorduk. Yusuf'a selam vermek bile onu öfke küpüne çevirdiğini onun koyulaşan gözlerinden anlıyordum. Beni kıskanmıştı ve bu beni için için mutlu etmişti. Ah şu aptal gönlüm en ufak bir kıvılcımda kendini Kerem'e teslim etmeye razıydı. Yusuf hoşlandığı kadının abisinin gözüne girmeye çalışan bir adam olarak gayet kibar davranmıştı. Ama Kerem sadece kibar olmak için resmen kendini zorlamıştı.
Eve girdiğimizde ise öfkesini bana kusmaya başlamıştı bile. Ona bunu nasıl yapabilirdim? Bütün ilçe bizim aşkımızı konuşup duruyordu. Kim nasıl bilirse bilsin ben onun karısıydım ve bunu bile bile başka adamlarla nasıl görüşürdüm falan...
Sadece dinledim onu. Hiçbir karşılık vermedim. Öfkesini kusmasına izin verdim. Aslında onun açısından haksızda sayılmazdı. Ben evli bir kadındım ve kocamın gözü önünde başka bir adamla dolaşmam doğru değildi. Oysaki gerçekler göründüğünden çok farklı idi. Biz gerçek manada evli değildik üstelik aldatılan o değil bendim.
O bilmiyordu her gece koca evde tek başıma kalırken onların aynı evde baş başa olduğunu düşünmenin beni nasıl çılgına çevirdiğini. Yatağıma tek başıma girdiğimde keşke o lanet yastık aramızda ebediyen olsa ve o sadece yanımda olsa diye dua ederek ağladığımı bilmiyordu. Tuhaf bir şekilde evliliğin gereği olan kıskanç koca rolünü oynuyordu sadece. Bende buna müsaade ettim. Sakinleşene kadar bana bağırıp çağırdı benim sustuğumu ve hiçbir tepki vermediğimi görünce o da sustu. O da biliyordu asıl mağdurun ben olduğumu. O gece eve gitmedi yanımda kaldı. Sakinleşmek için oturduğu koltukta uyuyakaldı. Aslında bilerek mi uyumuştu ya da gerçekten yorgun düştüğü için mi uyumuştu bilmiyorum.
Yine de yanımda olması mutlu etmişti beni. Üzerine örtü örterken onun yeni tıraş olmuş yüzünü okşamış ve uzun uzun seyretmiştim sevdiğim adamı. Bu küçük mutluluğun tadını çıkardım. O yanımdaydı benim evimde benim koltuğumun üzerinde uyuyordu ve bu bana yetiyordu. Daha sonra usulca öptüm onu yanaklarından ve onu salonda tek başına bırakarak yatak odamın yalnızlığına geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK AŞKIN GÖZYAŞLARI (TAMAMLANDI)
RomanceUsulca bana yaklaştı ve başımı avuçlarının içine aldı. Avucunun içi sıcacıktı. Belki de havaların sıcaklığındandı bilemiyorum. Gözlerimden damlayan yaşları başparmaklarıyla usul usul kuruladı. Ben ise onun gözlerine gözlerimi kilitlemiş onun karşısı...