O şehirdeyim; Hâlâ Kerem ile aynı şehirdeyim. Ama mutluyum ve huzurluyum. Bütün sorunlar bitti ve bütün sırlar açığa çıktı. Ama o bana gelmedi. Oysa ben hala onu bekliyorum.
Küçük kızımı özel bir psikoloğa götürüyorum uzun zamandır. Çünkü babasının kim olduğunu öğrenmeli artık. Bu yüzden de onu en az incitecek şekilde yapmalıyım.
Küçük kızım biraz saf benim gibi. Bana benzeyen tek yönü o. Çünkü ben onun için o kadar endişe ettim babasını öğrenince travma yaşamasın diye ama o öğrenir öğrenmez şaşırmadı bile aksine sevinçten havaya uçtu. Dedim ya biraz saf. Çünkü Kerem amcasını gerçekten sevmişti ve onun babası oluşu onu çok mutlu etmişti. Doktor bile kızımın tepkisine şaşırmıştı. Galiba Gülru gibi hastaya ilk defa denk geliyordu.
Bir iki duruşma ile Gülru'nun soy bağı sorununu da çözdük. Nüfus dairesinden kızımın kimliği ile çıkarken gülümsemiştim. Artık o bir Beyoğlu idi. Henüz bunu kızımın babası bilmiyordu. Çünkü her ne kadar kızıma babasını söylesem de onları bir araya getirmemiştim. Bekliyordum; onun ona hediye ettiğim kitabı okumasını bekliyordum. Çünkü eğer okursa bize gelme ihtimali vardı. Ama gelmedi. Aradan aylar geçti o bir türlü bize gelmedi.
Gülru ise babasına baba demek için sabırsızlanıyordu. En azından kızımın dileğini gerçekleştirmek için onun yanına gittim. Yanımda ise kızım vardı. Yine aynı sahneyi yaşamıştım. Sekreter kızın karşısına oturmuş ve onun bizim geldiğimizi Kerem'e söylemesini beklemiştim.
"İsim neydi?" diye sordu sekreter.
Gülümseyerek Gülru'nun saçlarını okşadım. "Gülru Beyoğlu geldi deyin lütfen" demiştim.
Kızım kendi adını duyunca başını kaldırıp bana bakmıştı ve gülümsemişti. O sırada sekreter " Peki efendim!" diyerek bize dönmüştü.
Ben yine de reddedilmenin endişesini taşıdım o an. Eğer kabul etmese de bodoslama dalmaya alışkın olduğum için aynısını yapabilirdim. Ama olumlu cevap geldi ve biz kızımla babasının odasına ilk adımımızı attık.
Gözleri bir an benimle kesişse de hemen kızına yönelmişti. Gülru elimden sıyrılarak ona koşmuş ve sarılmıştı. Kerem de kızına sıkıca sarıldı ve onu kucağına alarak koltuğa oturmuştu. Ben hâlâ ayakta onları izliyordum. Gülru öğrendiği bilgiyi babasıyla paylaşıyordu.
"Biliyor musun? Sen benim babammışsın. Annem öyle söyledi. Doktor abla da yanımızdaydı" demişti.
Kerem, kızına gülümseyerek onu yanağından öpmüştü. O an gözlerinden birkaç damla yaş aktığını fark ettim. Şaşırdım ve gözlerim doldu. İçimde tuhaf bir sızı oldu. Ben onun canını çok yakmıştım. Onu evladından ayırmıştım. Oysa o nasıl hasretle kucaklıyor ve kokluyordu onu. Bu kötülüğü ona ben yapmıştım. Oysaki en çok ben seviyordum onu ama en sevdiğime en büyük kötülüğü ben yapmıştım. Kendini çabuk toparladı.
"Biliyorum kızım. Gülüm!" demişti. "Sen benim parçamsın" diyerek yine kollarına almıştı onu.
Ona Gülüm! Demişti. Aslı telefonunda benim adımın Gülüm! Olarak kayıtlı olduğunu söylemişti. Acaba hâlâ aynı adla mı kayıtlıydım? Gerçi numaramı değiştirmemiş olsam da uzun zamandır onun tarafından hiç aranmamıştım. Üstelik ben de onu hiç aramamıştım. Onları birbirlerine sarılı halde bırakarak orayı terk etmiştim. Çünkü ben onu çok özlüyordum ve ona gitmemek için kendimle mücadele ediyordum. Üstelik ona acı çektirdiğimi fark etmeme rağmen niye kendim gitmeyip onun bana gelmesini bekliyordum.
Akşama doğru geri dönmüş ve yine biz hiçbir şey konuşmadan kızımı alarak onun yanından gitmiştim. O gece Gülru erken yattı. Beni ise uyku tutmadı. Huzursuzdum ve bir güç beni ona doğru itiyordu. Onu görmeye ihtiyacım vardı. Onunla aynı şehirdeydim ve onunla konuşamıyor ona sarılamıyordum. Ben o gün daha iyi anlamıştım. O benim ilk aşkımdı ve ben ilk aşkımdan vazgeçmiştim. Ama bu ona yeniden aşık olmayacağım anlamına gelmiyordu. Onu yeniden kazanabilirdim ve üstelik güzel bir kozum da vardı.
Gülru'yu yumuşak yatağından kucağıma alarak evden çıkmıştım. Kızım kucağımda uykusu bölündüğü için mızmızlansa da onu arabaya bindirip direksiyonun başına geçtim ve kalbimin olmak istediği yere sürdüm.
Kucağımda kızım ve karşımda gecelikleriyle o şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. Gecenin yarısında beni kapısında görmeyi beklemiyor gibiydi. Ben ise bütün gemileri yakmış gururumu da yolda bir yerlere bırakmış ona gelmiştim. Zorla da olsa onun kalbine girecektim. Çünkü ben ondan başka kimseyi sevemeyeceğimi artık kabullenmiştim. Gülru'yu hemen kucağına aldı. "Bir şey mi oldu ona?" diye sormuştu. Ben sadece başımı hayır anlamında sallamıştım. Gülru uyku mahmurluğu gözlerini ovuşturmuş ve babasının kucağında olduğunu anlayınca yine başını onun omuzuna yaslayarak uyumaya devam etmişti.
"Peki ne oldu?" demişti merak içinde.
Gülümsemiştim ve ben tam cevap verecekken içeriden bir kadın "Kim geldi?" diye seslenmişti. O sesi tanımıyordum. O bir an arkasını döndü ve sonra bana baktı. Gülümsemem yarım kalmıştı galiba ben yine yanlış zamanda gelmiştim.
"Sorun yok uyuyabilirsin!" diyerek içerideki kadına seslenmişti.
Sorun yok! Çok rahat söylemişti. Ben artık onun için sorun bile değildim. Niye gitmiştim ki, niye kendimi küçük düşürecek hale gelmiştim. Aylardır boşuna beklemiştim onu. Meğer o gidecek başka biri bulmuştu kendisine. Peki o an ne yapmalıydım. Bir yerlerde bıraktığım gururum vardı o nereye kaybolmuştu?
"Şey Gülru çok fazla huzursuzlandı. İlle de seni görmek isteyince sadece onu getirmek istemiştim. Haber vermediğim için özür dilerim. Seni rahatsız ettik, biz gidelim. Zaten Gülru da uyudu!" demiştim. Yine de iyi kıvırmıştım. Sana geldim sonsuza kadar senin yanında kalmaya geldim. Seni çok özledim diyemezdim.
Bahaneme inanmış gibiydi. Ama bana cevap vermek yerine kızıyla birlikte içeri yönelmişti. Ben kapıda öylece kala kalmıştım. Gitmeli miydim? Yoksa kalmalı mı? O sırada rüzgar esti ve kapı benim yüzüme kapandı. Donup kalmıştım; doğa bile benim aşkıma karşıydı. Yüzüme kapanan kapıya rağmen yine de gidemedim oradan. Dakikalar geçmişti ve o geri gelmemişti. Aslında kendine ait olanı almış beni ve kalbimi kapı dışarı etmişti. Niye gidemiyordum? Orada bulunmam yanlıştı gitmeliydim. Ama ben orada öylece kala kaldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK AŞKIN GÖZYAŞLARI (TAMAMLANDI)
RomanceUsulca bana yaklaştı ve başımı avuçlarının içine aldı. Avucunun içi sıcacıktı. Belki de havaların sıcaklığındandı bilemiyorum. Gözlerimden damlayan yaşları başparmaklarıyla usul usul kuruladı. Ben ise onun gözlerine gözlerimi kilitlemiş onun karşısı...