Sığıntı

350 33 0
                                    


Birkaç eksiğimi almak için çarşıya çıkmıştım. Gidiş zamanı yaklaşmıştı ve Gülru çok fazla okulundan uzak kalmıştı. O evde daha fazla kalamazdım. Üstelik o da çekip gitmiyordu. Hoş gitse de yine aynı şehirde olacaktık. Elimdeki paketlerle usulca eve doğru giderken benden gizlenen gerçeklere gittiğimi o an bilmiyordum.

Uzaktan Emel anneyi komşusundan çıkarken görmüştüm. Ona seslenmek için biraz daha yaklaşınca bir an olduğum yerde kala kalmıştım. Komşusunu gördüğümde kandırıldığımı hissettim. Bu komşusu değildi. Birkaç ev uzaklıkta kalan o kadındı. Meğer hep yanı başımdaydı. Meğer Kerem'in ailesinin koruması altındaydı. Bu yüzden Kerem onu da getirmemişti. "Sadece birkaç ev uzaklıkta" bu düşünce beynimde adeta yankılanıyordu. O kadın belki de Kerem'in evinde yaşıyordu. Ben geldiğim için o komşu evinde kalıyor olabilirdi. Karşılaşmamamız için alınmış bir önlemdi belki de? O evin istenmeyeni bendim. Ben de kızım da o evde fazlalıktık. Belki de bir sığıntı. Uzun zaman sonra ilk defa o cümleyi kurdum. Ben Keremin evinde bir sığıntı idim.

Emel anne beni görmüş ve paniğe kapılmıştı. O an o gücü nasıl buldum bilemiyorum koşarak bahçe kapısını hızlıca açmıştım. Kerem ile babası bahçede oturuyorlardı. Kızım da yanlarında idi. Onunla göz göze geldik ama ben hızlıca gözlerimi kaçırdım ve eve koştum. Elimdeki paketleri çoktan savurmuştum. Acele bir şekilde odaya çıktım ve etrafımda gördüğüm eşyaları hızlıca valize koydum. Geride kalan eşyalar umurumda değildi bir an önce o evi terk etmeliydim. Gözlerim son anda pelüş ayıcığa kaymıştı. O benim geçmişimdi. Gözlerimden akan yaşa aldırmadan diğer elime de pelüş ayıyı aldım. Onu geride bırakmayacaktım tıpkı kızımı bırakmayacağım gibi.

Ben bahçeye çıktığımda Emel anne telaşla bir şeyler anlatıyordu onlara. Onların ne konuştuklarını duyacak halde değildim. Etrafındakilere bir anlam vermeye çalışan kızıma kaydı gözlerim ve hemen onun yanına giderek elini tutmuş ardımdan sürüklüyordum. Gözüm sinirden hiçbir şey görmüyordu. Emel anne Kerem'e beni durdurması için yalvarıyordu. Ben ise bir türlü arabanın anahtarını bulamıyor ve gözlerimden akan yaşın müsaade ettiği kadarıyla onu bulmaya çalışıyordum. Ağlıyordum küçük kızımda korkmuş o da ağlıyordu. Bir an karnıma saplanan ağrı ile olduğum yerde kala kaldım. Yine kusma isteğim gelmişti ve ben boğulduğumu hissetsem de kusmaya çalışıyordum. Bir türlü başaramıyordum üstelik. Yanıma gelen kişilerin kim olduğunu algılayamayacak kadar sancılar içinde kıvranıyordum. O anda mide kanaması geçirdiğimi bilmiyordum...

Etrafımda olanlardan habersiz hastanenin yoğun bakımından günlerce kalmışım. Bir ara dünyayı terk etmeye bile kalkmışım. Doktorlar beni zorla hayata döndürmüşler. Ama bilmiyorlardı. Beni hayata geri döndüren doktorlar değildi ailemdi...

Onları gördüm, annemi-babamı ve kardeşimi. Onlara sıkıca sarıldım onlarla konuştum. Kocaman kız olduğumu görünce bir an beni tanıyamamışlardı. Ben ise küçük kardeşimin kızımla niye aynı yaşta olduğunu bir türlü algılayamıyordum. Üstelik artık kızımın en sevdiği o pelüş ayıcık niye kardeşimin kucağındaydı bilemiyordum. Ama onların yanında huzurluydum. Annemin dizlerinde uyudum kardeşimle bilmediğim çimenlerde koşup oynadım. Öyle çok özlemiştim ki onları ayrılmak istemiyordum yanlarından. Ama sık sık bana gitmemi söylüyorlardı. Bir yerlerde birisi adımı söylüyordu. Bana anne diyordu ama benim adım anne değildi. Ben Gülnihal idim. O sesler beni çağırıyor olamazdı.

Ben o yaşıma geri dönmüştüm. On beş yaşındaki kız çocuğu idim ve ailemle tatile çıkmış tatilin tadını çıkarıyordum. Bir ara annemin kucağına uzanmış yatıyorken nedensizce ağlamaya başlamıştım. Niye ağlıyordum bilemiyordum. Usulca kalktım annemin kucağından bana hala gülümsüyordu. Ama ben ağlıyordum. Nedenini sordum anneme o sadece gülümsedi. Yan tarafımda kardeşime baktım Gülru diyerek onu kendime çektim ve sıkıca sarıldım. Çok güzel kokuyordu. Ama sanki bu koku kardeşime ait değil gibiydi. Bu kokuyu anımsıyordum kardeşimden başka kim böyle güzel kokuyordu ki. O an başını kaldırdı ve bana yeşil gözleriyle baktı. "Anne!" demişti bana. Ben onun annesi değildim ben onun ablasıydım. Üstelik yeşil gözlü değildi benim kardeşim. Aniden ayağa kalkmıştım. Ailem karşımdaydı ve kardeşim annem ile babamın elini tutuyordu. Peki o kardeşim ise yanımdaki kız çocuğu kimdi? Ağlıyordum ve korkuyordum. Neredeydim ve niye canım yanıyordu.

Ailem bana sıkıca sarıldı benimle vedalaştılar. Gitmemi söylediler. Ben ise onlardan ayrılmak istemiyordum ama gitmem gerektiğini söylediler. Beni bekleyenlerin olduğunu söylediler. Ama onların kim olduğunu söylemediler. Kardeşim son anda elindeki pelüş ayıcığı bana vermişti. Bunu Gülru'ya ver demişti. Ama Gülru oydu ve ben o anda başka bir Gülru tanımıyordum. Ağlayarak uzaklaştım onlardan elimdeki pelüş ayıcığı verecek bir Gülru bulmam gerekiyordu. "Gülru!" diyerek bağırırken kendi sesim kulaklarımda yankılanıyordu. İşte o an kalbimin üzerinde bir baskı hissettim ve boğulduğumu zannettim. Olabildiğince derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım. Bir rüyadan uyanır gibiydim. Ciğerlerime dolan hava boğazımı acıtmıştı. Birileri etrafımda konuşup duruyordu. "geri döndü!" demişlerdi. Kimdi o geri dönen ve benim başım niye ağrıyordu o an bilemiyordum...

İLK AŞKIN GÖZYAŞLARI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin