3. Bölüm:

66 10 9
                                    

3. Bölüm:
  Kanıt.

Gülümseyerek okuduğum haberin son kısmını okuyup büyük bir kahkaha attım. Babam ünlü bir iş adamı olduğu için çoğu kişi tarafından tanınıyorduk. Ve bu haberi yapan kişi beni güldürmüştü. Hiçbir kanıtı yokken benim ruh hastası olduğumu iddia ediyordu. Gülümsemem aniden yüzümde sönerken sinirle bağırmaya başladım.
"Bu çok saçma! Bu çok saçma!"

Sinirle ayağa kalkıp odamdan çıktım. Ama nereye gideceğimi bilmiyordum. Hızla telefonumu elime alıp Arka Gazeteciliği'nin iletişim numarasını araştırmaya başladım.

En sonunda numaraya ulaşınca hızla arama tuşuna bastım. Telefonun açılmasını beklerken hızla nefes alıp veriyordum.
"Buyurun, Arka Gazeteciliği. Nasıl yardımcı olabilirim?"
Şefkatle konuşan kadının sesini duyunca daha fazla sinirlenmiştim
"Yarım saat önce Elyesa Acar hakkında uydurduğunuz yalan haberi yok ederek yardımcı olabilirsiniz!"
"Siz kimsiniz hanımefendi? Neden böyle birşey yapalım ki? Biz işimizi yapıyoruz."
"Sizin işiniz yalan haberler yapmak mı? Hemen o haberi yok etmezseniz sizi yok ederim."

Sinirle konuştuğum sırada kadın tekrar konuşmaya başladı.
"Hanımefendi size kim olduğunuzu sormuştum. Beni tehdit edemezsiniz!"
"Ben Elyesa Acar! Eğer o haber kalkmazsa sizi bitirecek olan Elyesa Acar!"

Hızla telefonu kapatıp yere fırlattım. "Tehdit edemezmişim! Kim olduğunu sanıyor bu kadın?"

Çalışanım Hayriye Hanım korkarak odama girip yerdeki telefonu aldı ve masaya bıraktı. Bana ilaçlarımı verip konuşmadan odadan çıktığı sırada tekrar bağırmaya başlamıştım.
"Bu çok saçma! Saçma! Aptallar! Ben ruh hastasıymışım Hayriye! Bunlar kendini ne sanıyor ki?"

Hayriye konuşmadan odadan çıkıp kapıyı kapattı. Ben de ilaçlarımı içip yatağıma uzandım.
"Ben bu ilaçları neden içiyorum Hayriye? Gel buraya, Hayriye!"

Hayriye yavaşça odaya girip bana baktı. "Buyurun efendim?"
Sinirle yataktan kalkıp yakasını tuttum ve bağırmaya başladım.
"Ben bu ilaçları neden kullanıyorum? Çabuk bana cevap ver!"

Hayriye yavaşça geri çekilip üzerini düzeltti.
"Sinirlerinizi yatıştırmak için kullanıyorsunuz efendim. Sakinleşmek için kullanıyorsunuz."
Cevap vermemi beklemeden odadan çıkıp kapıyı kapattı. Ben ise arkasından bağırıyordum.
"Sakinleşmek için ilaç mı kullanılırmış aptal!? Bir daha bana bu ilaçları verirsen seni pişman ederim!"

Evden çıkıp şoförüm Bahadır'ın yanına gittim. "Beni hastaneye götür Bahadır."

Çoğunlukla Bahadır ile bir yere gitmezdim. Arabamı kullanmazdım. Çünkü  yürümek daha çok hoşuma gidiyordu. Bazen okuldan eve dönmek için yürümek istemezsem taksiye binerdim. Bu yüzden Bahadır önce biraz şaşırdı ama kapıyı açıp arabaya binmemi bekledi. Arabaya binip kapıyı kapattım ve dışarıyı izlemeye başladım.

"Geldik efendim. Size eşlik etmemi ister misiniz?" Bahadır'ın sorusuna cevap vermeden hızla arabadan indim. Aklıma gelen şeyle Bahadır'a döndüm.
"Sen gidebilirsin Bahadır. Teşekkür ederim."
"Peki efendim."

Bahadır hızla yanımdan uzaklaşınca ben de hastaneye girdim. Doktorum Fikri Bey'in odasının kapısını çalıp hızla içeri girdim.
"Elyesa! Hoşgeldin kızım. Bir sorun mu var?"
Cevap vermeden önündeki koltuğa oturup telefonumu çıkardım. Haberi açıp telefonu ona uzattım.

Fikri Bey şaşkınlıkla haberi okuyup telefonu bana uzattı. "Ama bu nasıl olur? Biz... Böyle birşey yok ki!"
"Emin misiniz Fikri Bey? Beni muayene etmenizi istiyorum."
"Eminim kızım, eminim."
Verdiği cevapla biraz olsun rahatlamıştım. Ama kanıta ihtiyacım vardı.
"Sağlık raporu falan verin, birşey yapın Fikri Bey! Ben ruh hastası falan değilim! Bunu kanıtlamama yardım edin. Lütfen!"

Fikri Bey, şaşkınlıkla beni izlerken birden bire konuşmaya başladı.
"Annenin ve babanın yokluğu seni üzüyor mu?"
Sorduğu soruyla sarsılmıştım. O da mı ruh hastası olmamdan şüpheleniyordu? Sinirle yüzüne bakıp konuşmaya başladım.
"Tabii ki üzüyor Fikri Bey! Ne demeye çalışıyorsunuz?"
Adam mahcup bir tavırla yüzüme bakıp gülümsedi.
"Seni muayene ediyorum kızım. Sadece sorduğum sorulara cevap vermeni istiyorum."
"Tamam, sorun." dediğim sırada hala sinirliydim. Fikri Bey, gülümseyerek ellerini birleştirip çenesini ellerine dayadı.
"Peki, neden burada bir damla bile gözyaşı dökmediğinden bahsediyor olabilirler? Bir fikrin var mı?"
"Çünkü tek bir damla bile gözyaşı dökmedim Fikri Bey!"
"Neden? Üzülmüyor musun?"

Sorduğu sorunun saçmalığına aldırmayıp yüzüne baktım.
"Üzülen herkes, ağlıyor mu Fikri Bey?"
"Çok doğru bir soru sordun Elyesa. Üzülen herkes ağlıyor denemez ama senin acın gerçekten çok büyük. Aileni kaybettin ve ağlamıyorsun."

Sinirle ayağa kalkıp elimi masaya vurdum.
"Çünkü babam daima, 'Ağlayan insan güçsüzdür, sen ağlama çünkü çok güçlüsün.' derdi. Bu yüzden ağlamadım. Ve asla ağlayamam. Anladın mı beni?"
Hızla kapıya doğru ilerlediğim sırada Fikri Bey'in sesini duydum.
"Üzgünüm ama, böyle davranmaya devam edersen insanlar da sana ruh hastası demeye devam eder."

Söylediği şeyle ona döndüm ve sakince konuşmaya başladım.
"Ne demeye çalışıyorsunuz Fikri Bey? Açık konuşun!"
Fikri Bey, yüzüme bakmadan tekrar konuşmaya başladı.
"Bak kızım, sen hasta falan değilsin. Fakat, böyle sert ve duygusuz davranmaya devam edersen herkes senin ruh hastası olduğuna inanır."

Ruh AşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin