19. Bölüm:

26 7 6
                                    

19. Bölüm:
"Bir daha aşka inanmayan birine aşık olma."

"Hıhı, eminim öyledir."
Şaşkınlıkla Fırat'ın yazdığı mesajı okuyup telefonumu yatağımın kenarına bıraktım. Bana inanmıyordu, ona aşık olduğumu öğrenmişti. Ben bir daha onun yüzüne nasıl bakacaktım?

Yavaşça yatağıma uzanıp odamın penceresine döndüm. Karanlık gökyüzünde parlayan yıldızlara ve hayatımda gördüğüm en güzel cisim olan Ay'a baktım.

^^^

Gözlerimi açtığımda Güneş doğmuştu ve gökyüzü parlak mavi rengindeydi. Yavaşça doğrulup saatime baktım. Saat 09.16 idi. Uyku sersemliğiyle ayağa kalkıp banyoya girdim. Yüzümü yıkayıp tekrar odama döndüm. Üzerimi değiştirip odamdan çıktım ve Barış'ın odasına girdim. Yatakta uyuyan Barış'a yaklaşıp kısa ve hafif sarı top sakallarını çekiştirmeye başladım. Barış çenesinde hissetiği acıyla gözlerini açıp bana baktı.
"Elyesa! Bir insan sakalları yolunarak uyandırılır mı Allah aşkına? Ne yapıyorsun sen?"
Barış sinirle bana söylenirken büyük bir kahkaha attım. Bana sinirli bakışlarını yollarken çok sevimli görünüyordu.

Barış güldüğümü görünce başının altındaki yastığı alıp yüzüme fırlattı. Yastık tam yüzüme çarpınca gülümsemem sönmüştü. Barış bana gülerken önüme düşen yastığı alıp ona fırlattım.
"Ablaya yastık fırlatılmaz!" dedim sinirle. Barış gülerek doğruldu ve bana sarıldı.
"Ama sen benim ablam değilsin ki, kardeşimsin. Senden dört ay büyük olduğumu bilmeni isterim. Yani sen benim ablam değilsin, ben senin abinim." dedi gülerek. Sinirle ondan uzaklaşıp yüzüne baktım.
"Hiç de bile! Benden dört ay büyük olabilirsin, ama abim değilsin!" dedim sinirle.
"Ayy, şu an hiç seninle uğraşamam Elyesa. Hazırlanıp çıkmam lazım, sevdiceğim beni bekler." dedi banyoya doğru ilerlerken. Şaşkınlıkla kolunu tutup onu durdurdum.
"Senin, sevgilin mi var Barış? Neden daha önce söylemedin?" diye sordum merakla. Barış gülerek kolunu elimden kurtardı.
"Bilmem, söylesem de birşey değişmeyecekti. Neyse, sen benim dolabıma bir göz at. Bana birşeyler ayarla, kızın yanına güzel kıyafetlerle gideyim. İki aydır yan yana gelmiyorduk, bugün tadını çıkarayım." dedi banyoya girerken.

Barış banyoya girince ben de onun dolabını açtım. Siyah kot pantolonunu çıkarıp yatağın üzerine bıraktım. Dolaba tekrar döndüğümde üzerine giyinmesi için güzel birşeyler bakıyordum. Elime beyaz kolsuz bir t-shirt alıp incelemeye başladım. T-shirtün üzerinde siyah renkte "King" yazıyordu, yanında da bir tac vardı.
"Tamam, bu güzel." deyip onu da yatağın üzerine bırakıp hızla odadan çıktım. Mutfağa girip Hayriye'nin hazırladığı kahvaltı masasına oturdum. Ben kahvaltımı yaparken Barış da gelip hızlıca birşeyler atıştırdı.
"Ben çıkıyorum, haberleşiriz çiçeğim." Barış mutfaktan çıkarken hafifçe kıkırdadım. Bana ilk defa "çiçeğim" diye sesleniyordu.

Kahvaltımı yapıp mutfaktan çıktım. Oturma odasına girip televizyonu açtım. Karşıma ilk çıkan çizgi film kanalını açıp izlemeye başladım.

Daha önce hiçbir dizinin ikinci bölümünü izlememiştim. Dizilerin ilk bölümünü izler, diğer bölümlerine bakmazdım bile. Hatta ilk bölümünü çok beğensem bile ikinci bölümüne bakmazdım, çünkü dizileri çok saçma buluyordum. Dizi izleyen insanları da anlamıyordum. Dizinin başrolüne birşey olur, izleyiciler üzülür. Çok saçma değil mi ya? Yaşadıkları şey gerçek değil ki! Tamamen kurgu. Çizgi filmler öyle mi? Çizgi filmler daima güzeldir, çünkü gerçek hayattan bir parça taşımazlar. Onların hayatı daima eğlencelidir.

Ben, Mucize: Uğur Böceği ile Kara Kedi çizgi filmini izlerken telefonuma bir bildirim geldi. Hızla telefonumu alıp bildirime baktım.

Fırat kişisinden yeni bir bildirim.

Heyecanla bildirime tıklayıp Fırat'ın bana attığı mesajı okumaya başladım.

*Kimden: Fırat / N'aber aşık? Sana birşey söylemem gerekiyor.*

Merakla mesajı okuyup cevap yazmaya başladım.

*Kime: Fırat / Söyle.*

"Çevrimiçi... Yazıyor..."

"Kuzey az önce mesaj attı. Barış'ın sorgusuyla ilgili konuşmak istiyormuş. Yeni birşeyler var sanırım. Barış'ı, seni ve beni karakola çağırıyor. Barış'a da sen söylersin artık."
Mesajı okuyup hızla cevap yazdım.
"Tamam."

"Çevrimiçi... Yazıyor... Çevrimiçi..."

Fırat, yazmak istediği şeyi yazmaktan vazgeçince ben de ekranı kapatıp telefonumu koltuğa bıraktım. Birkaç saniye sonra telefonuma gelen bildirimle telefonumu tekrar elime aldım.

*Kimden: Fırat / Kısa cevaplar, öyle mi? O zaman sana birşey soracağım.*

Merakla mesajı okuyup cevap yazmaya başladım.

*Kime: Fırat / Sor.*

"Çevrimiçi... Yazıyor..."

"Bana aşık mısın?"
Yazdığı mesajı okuyup hiç tereddüt etmeden yazmaya başladım.
"Evet."

"Yazıyor..."

"Sana bir tavsiye ruh hastası, bir daha aşka inanmayan birine aşık olma."

Mesajını okuyup şaşkınlıkla ekrana baktığım sırada ne yapacağımı bilmiyordum. Resmen bana, "Benden bir karşılık bekleme, ben aşka inanmıyorum." diyordu. Gözümden akan bir damla yaşı silip mesaj yazmaya başladım.

*Kime: Fırat / Eğer senden bir karşılık bekliyor olsaydım, sana aşık olduğumu sana kendi isteğimle söylerdim Fırat. Senden karşılık beklemediğim için sana gerçeği söylememiştim ama sen telefonumu karıştırıp gerçeği öğrendin. Şimdi bana bunu söylemeye hakkın yok.*

"Çevrimiçi... Yazıyor..."

"Haklısın, telefonunu karıştırıp bana aşık olduğunu öğrenmemeliydim ama öğrendim. Bu yüzden sana benden bir karşılık beklememen gerektiğini söylemek zorundayım. Eğer sana aşka inanmadığımı söylemezsem sen benim aşka inanmadığımı bilemezsin ve bir gün sana aşık olabileceğim umuduyla yaşarsın. Ben sana umut vermek istemiyorum, çünkü aşk diye birşey yoktur."

Yazdığı mesajı okuyup sinirle ayağa kalktım. Telefonumu koltuğa fırlatıp yere çömeldim. Ellerimle yüzümü kapatıp ağlamaya başladım.
"Sana aşık olmamalıydım! Sana aşık olmamalıydım! Allah kahretsin, sana aşık olmamalıydım!"
Hayriye sesimi duyup hızla yanıma geldi. Yanıma oturup elimi tuttu.
"Elyesa Hanım? Lütfen sakin olun efendim, lütfen sakin olun. Ben size su getireyim."
Hayriye bana su getirmek için ayağa kalkarken elini tuttum ve onu kendime çektim. Hayriye merakla beni izlerken ben ona sıkıca sarıldım.
"Aşka inanmıyormuş Hayriye. Beni asla sevmeyecek ve ben ona aşığım." dedim ağlayarak. Hayriye beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı.
"Üzülmeyin efendim. Fırat Bey, aşka inanmıyor olabilir ama aşk vardır. O aşkı istemese bile mutlaka bir gün birine aşık olacaktır." dediği sırada şaşkınlıkla konuşmaya başladım.
"Sen... sen benim Fırat'a aşık olduğumu nereden biliyorsun?"
"Çok belli ediyorsunuz efendim. Malum, ilk defa aşık oluyorsunuz." dedi gülümseyerek. Sinirle ayağa kalkıp koltukta duran telefonumu aldım ve Barış'ı aradım.

Kıvırcık kişisi aranıyor...

Barış telefona cevap verince hızla oturma odasından çıktım.
"Alo, Barış?"
"Efendim Elyesa?"
"Ben birkaç dakika sonra karakola gideceğim, sen de hemen gel. Kuzey bizimle birşey konuşacakmış."
"Tamam, Deniz'i eve bırakıp geliyorum hemen."

Barış'ın kurduğu cümleden anladığım kadarıyla sevgilisinin adı Deniz'di. Yavaşça telefonumu cebime koyup odama girdim. Dolabımı açıp üzerimi değiştirdim ve hızla odamdan çıktım.

____________________

Selam;

Madem okuyorsunuz, lütfen oylayın ve yorumlayın. Sizi seviyorumm..♥

Lütfen oylayın, lütfeeeeen!

Ruh AşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin