Bu hikâyede üzülebilirsiniz, kızabilirsiniz, gülebilirsiniz. Hak verdiğiniz de olabilir haksız da bulabilirsiniz. Kişiler ve olaylar kurgu ama duygular gerçektir. Olayların nasıl gelişeceğine ben karar veriyorum çünkü kalem benim elimde 😉. Her hikâye sizin istediğiniz gibi gitmez, gidemez. Şimdi bunları bilerek benimleyseniz başlıyoruz.
***Boynumun acısıyla gözlerimi açtım. Öyle çok acıyordu ki hareket ettirmek bile imkânsızdı o an. Elimi enseme götürüp hafif sıkarak başımı kaldırmaya çalıştım. İlk an çok acı verse de biraz destekle rahatladım. Gözlerimi sıktım sonra yavaşça açtım. Işıklar yanıyordu ve televizyon hala açıktı. Akşam yayınlanan tartışma programının tekrarı dönüyordu ekranda. En son film seyrediyordum. Belli ki uyuya kalmışım. Televizyonun yanındaki dijital saate baktığımda gece yarsına geldiğini fark ettim. Oturur pozisyona geçip kendime gelmeye çalıştım. Zamansız uykunun bedenime yaydığı olumsuzlukları hep yaşarım. Öğle uykusunu bile sevmem ben. İnce bir sızı dolaşıyordu kafamın içinde, kalbimindekinin bir benzeri.
Kocam hala gelmemişti. Başlarda haftanın bir günü geç gelirdi ama son zamanlarda neredeyse her gece geç gelmeye başladı. Bu gece de onlardan biri.
Kocam yani Emrah, bir firmada genel müdür olarak çalışıyor ve işlerinin yoğunluğunu her fırsatta dile getiriyor. Patronları titiz, hata kabul etmeyen insanlar. O da işinin hakkını vermek için çok çalışıyor. Tabii genel müdür olmanın getirdiği sorumluluklar da çok başka. Bu bilindik cümleler her serzenişte bulunduğum zaman onun bana ezberlenilmiş bir tirat gibi söyledikleri. Başlarda hak versem de zaman geçtikçe bu kalıp cümleler sıkıcı ve gerçekliğini yitirir bir hal almaya başladı.
Ev hanımı olduğum için bana ait olan görevler var. Evin düzenini sağlamak zorundayım. Her gün kirli sepetine atılan gömlekler, yeni alınmış gibi dolaba geri gitmeli, akşam yemeğine gelmeyeceğini bildiğin kocan için taze yemek mutlaka mutfakta hazır olmalı. Bütün gün iki kelam edecek yetişkin olmadığı zaman, insan akşam olunca sohbet edecek insan arıyor. Ev hanımı olmak evin tüm işini üstlenmek değil fakat bizim evliliğimiz daha o aşamaya gelmedi. Bana yardım eder misin diyebileceğim bir zaman dilimi yaşamıyoruz ki, kimden yardım isteyeceğim?
Emrah ile uzun zamandır tanışıyoruz. Ortaokul arkadaşım Nazende'nin abisi. Aynı mahallede büyüdük. Bizden üç yaş büyüktü. Üç yaş bizim yaşlarda önemini yitirse de on üç, on dört yaşlarında büyük fark. Hep bir hayranlığım vardı ama gösteremezdim. Ne yapsam çocukça gelecek zannederek kendimi geri çekerdim ve sessiz bir kız gibi kalırdım. Oysaki ben sessiz biri hiç olmadım. Hayatı seven, sevgi çemberinde büyütülmüş biriydim.
Anne ve babamın tek çocuğu olmama rağmen şımartılmadım, sınırlarımı bilirdim. Babam hep insanların fikirlerinin önemli olduğunu, onları mutlaka dinlememi söylerdi. Bunu sadece sözleri ile değil, anneme olan tavırları ile de anlamamı sağlardı. Onların aşkı benim için ulaşılamaz kadar güzeldi. Hatırlıyorum, bazen birbirlerine bakıp gülüşürlerdi. Ben anlamazdım neden güldüklerini ama onlar anlardı birbirini. Babam işten geldiğinde mutlaka üzerini değiştirdikten sonra annemin yanına gider bir işin ucundan tutsun ya da tutmasın onun yanında olurdu, sohbet ederlerdi. Onların evliliği benim ileride kuracağım ailenin hayaliydi.
Emrah, arkadaşları ile dışarı çıkmak için hazırlandığında onu hayranlıkla izler, keşke bende gidebilsem diye düşünürdüm. Parfümünü sıktıktan sonra kapıdan çıkıp gidene kadar fark ettirmeden peşinde dolaşıp parfümünün kokusunu içime çekerdim. Bazen küçük bir gülücük atar ya da göz kırpardı. İşte o anlar eriyip bittiğim anlardı. Bu hareketler bana üç yıllık hayaller kurdurabiliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/226784829-288-k884905.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BONİTA (Tamamlandı)
RomanceBir insan kaç defa düşer ve kaç defa kalkar? Her düştüğünde parçalanan dizlerine inat tekrar ayağa kalkmak için savaş verdi. Her kalkış onu başka bir kadın yaptı. Bir kadının yaşadıklarının içinde yaşattığı vurgunları, sorgulamaları, saf duygularını...