Her ne olursa olsun insan ülkesinin kokusunu özlüyor. Etrafta konuşulan dili anlamak bazen merak uyandırıcı olabiliyor. Sağımdaki solumdaki ne dedi diye bakınmaktan bir ara başım dönecekti. Şimdi Ricardo daha rahat. Kimin ne dediği umurunda bile değil. O yapılacak işlere odaklanmış ve bir an önce toparlamayı istiyor fakat ben nereden başlayacağımı bilmiyorum. Evimin ortasında ellerim belimde durmuş etrafa bakarken Ricardo bavulları odaya yerleştirip yanıma geldi.
"Eksik bir şey mi var?"
Tabi benim etrafa attığım saçma bakışlar yüzünden adam da anlamadı ne olduğunu.
"Eksik yok, fazla var"
"Neden söz ediyoruz Sezin?"
"Hayatım evi kapatacağım da bunca eşyayı ne yapacağım?"
"Ha... Bu muydu sorun?"
Sanki yaşamın ilacını bulmuş da ben bilmiyormuşum gibi rahat ve önemsemez bir tavırla yaklaşması dudaklarımı aşağıya kıvırmama neden oldu.
"Ya... Rico ev var, iş var, evraklar var, Sevin'in okulu var. Hepsinin üstesinden nasıl geleceğim. Sende başımda durmuş acele ettiriyorsun"
Ben ona yakınırken o sakallarını kaşıdı, kolunu kaşıdı sanki uyuz olan ben değilmişim de oymuş gibi.
"Ülke değiştirince huy da değiştiriyorsun hayatım. İspanya'da onu yaparım bunu yaparım diye konuşurken buraya gelince titreyen bacaklı ceylan gibi ne yapacağım paniği yaşıyorsun"
"Demek ki gerçekler karşıma çıkınca korkak biri oluyorum"
"Ona korkaklık denmez, plansızlık denir"
Ay ukala... suratına öfleyip odama gittim. Durur mu arkamdan geldi. Elimi tutup yatağa oturduk. Gözlerimin içine bakıp gülümsedi. Böyle yaptığı zaman kızamadığımı biliyor. Ne kadar kaşlarımı çatmaya çalışsam da ı ıh olmadı.
"Ayrılmak istemediğin ne varsa, büyük küçük fark etmez, onları kolilere koyuyoruz. Sonra kısa zamanda gerekli olan kıyafetlerin için bavul hazırlıyorsun. Gerisi yine kolilere girecek. Aynı şeyi Sevin için de yapıyorsun. Koliler bizden önce evimize varacak diğerleri bizimle gidecek. Eşyaları yardım kuruluşuna bağışlayabilirsin ya da ihtiyacı olan birini bu arada bulursak veririz. Ev bu kadar... Kızımızın okulunu düşünme o iş bende. Ben üniversiteden bir kaç arkadaşım ile görüştüm. Tanıdıklarımız sayesinde eğitimine devam etmesini sağlayacağız. Avukatını arayınca o zaten Sevin'in babası ile ilgili izlemen yolu sana söyleyecek. Bir ara da Marek ailesine teşekkür etmeye ve vedalaşmaya gideceğiz. Hatta bence onlarla güzel bir yemek yiyelim"
"Bu kadar mı?"
"Atladığım bir şey yoksa bu kadar"
Uzanıp sıkıca boynuna sarıldım. Bu adam bana hayatı kolaylaştırmak ve mutluluğun ne demek olduğunu öğretmek için gönderilmiş. Ben ne zaman panik olsam, çaresizlik hissetsem o yüzüme gülümseyerek bakıp sakin ses tonu ile olacakları anlatıp rahatlatıyor.
**
Ricardo'nun planlaması ile işe koyuldular. Ali'nin annesi ve Candan Hanım mahallelerine haber salıp eşya ihtiyacı olan biri var mı diye araştırmaya başladı. Candan Hanım, kızına yardım ederken Sevin gündüzleri babaannesi ve babası ile zaman geçirip hasret gideriyordu. Kızın tek konusu yeni evi olunca evde gergin hava geziniyor olsa da kıza belli etmemeye çalışıyorlardı. Arzu Hanım torunundan ayrılacağı için çok üzülüyordu fakat ses edemiyordu. Bu zamana kadar Sezin'in yanlışını görmemişti. Ne kadar iyi bir anne olduğunu, çok çalışmasına rağmen kızını ihmal etmediğini görüyordu. Çalışkanlığının da farkındaydı. Kızını gönderdiği okulun methini çok duymuştu. Bunları yaparken Emrah'tan hiç yardım istememişti. Şimdi verdiği kararın da yanında olacak ve Emrah'ın yapacağı her hangi bir taşkınlığa dur diyecekti. Borçlu hissediyordu kendini ve bir nebze olsa borcunu ödeyebilmeyi diledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BONİTA (Tamamlandı)
Roman d'amourBir insan kaç defa düşer ve kaç defa kalkar? Her düştüğünde parçalanan dizlerine inat tekrar ayağa kalkmak için savaş verdi. Her kalkış onu başka bir kadın yaptı. Bir kadının yaşadıklarının içinde yaşattığı vurgunları, sorgulamaları, saf duygularını...