Sezen internette gördüğü diyet listelerini uygulamaya başladı. Çok zorlanıyordu. Aç kaldıkça daha çok yeme isteği duyuyordu. Yağ yakıcı formüller bulup aralıksız uygulamaya başladı. Ne kadar uğraşsa da sonunda pes edip deli gibi yemek yiyordu. Sonrasında gelen pişmanlık ile çoğu gün ağlama krizlerine girmeye başladı. Bunun daha hızlı bir çözümü olmalıydı.
Emrah karısının hızla solan renginden tiksinmeye başladı. Daha çok dışarıya döndü. Diğer kadınların kollarında buluyordu kendini. Tatmin olmuş erkekliğinin özgüveni ile önüne gelen her kadına asılır olmuştu. Karşı gelen olmayınca da gecelerini süsleyenler artmıştı.
Ailesi, Emrah'ı kenara çekip konuşmak istediklerinde adam delirdi. Onlar kim oluyordu da evinin içine karışıyorlardı. Bütün suçu Sezin'e attı. Kendine bakmayan, evlendikten, özellikle de çocuk doğduktan sonra kendisi ile ilgilenmeyen bir kadın olmuştu. Eve geldiğinde bakımlı bir kadın görmeyi beklerken saçı başı dağınık, üzerine ne bulduysa giymiş birini görünce tiksiniyordu. Son zamanlarda yüzünün aldığı renk ise hastalıklıydı. Emrah artık böyle bir kadınla yatağa girmek istemiyordu.
Sezin'in sadece ten rengi değildi bozulan. Sinirleri de altüsttü. Düzensiz beslenme, uykusuzluk, yaptığı saçma diyet kürleri ciddi anlamda sağlığını bozmaya başladı. Her yemekten sonra gelen pişmanlık ile kendini kusturmaya başladı. Böylelikle vicdan azabından kurtuluyordu.
Tüm bunların sonucunda asabi bir kadın olmuştu Sezin. Hızla kilo kaybetmesine rağmen kocası hala onu istemiyordu. Gizli saklı kalmadı evin içinde. Emrah başka bir kadının koynundan çıkıp geldiğini inkâr etmiyordu.
Bıçak kemiğe dayandığında büyük bir kavga ettiler. Sezin'in o gün duyduğu hakaretler hiç kulaklarından silinmedi. Çirkin, bakımsız, kadınlığın ne olduğunu bilmeyen, yatakta erkeğini memnun edemeyen biriydi kocasının gözünde. O gün Emrah son defa eve gelmişti, eşyalarını topladı, kapıyı çarparak çıktı.
**
Emrah'ın kapıyı vurarak gitmesinin ardından artık benim de burada kalmamın bir anlamı yoktu. Bu evi kurarken ne hayaller kurmuştuk, ne kadar çok eğlenmiştik. Evin her köşesinde beni sıkıştıran kocam, boş duvarlarla baş başa bırakmıştı beni. Kızımı alıp baba ocağıma geri döndüm.
Annem ve babam hiç sorgulamadan beni kantlarının altına aldılar. Sevin'e zaten son zamanlarda benden çok onlar bakıyordu. Annemin gözleri hep buğuluydu bana bakarken. Her an ağlayacak bir hali vardı ama tutuyordu kendini. Babam ise mümkün olduğu kadar bana bakmaktan kaçınıyordu. Mecburen göz göze geldiğimizde gülümsemeye çalışıyor fakat yüzünde o kadar eğreti duruyordu ki o gülümseme. Zordu tabii... Evlatları gözlerinin önünde eriyip gidiyordu. Çabalıyorlardı, hem de çok...
Avukattan gelen boşanma ilanı ile çocukluk aşkım son buldu. Bir kâğıt parçası tüm gençliğime son verdi. Ne acı dimi? Sadece bir kâğıt her şeyi silebiliyor. Emrah beni silmiş olmasına rağmen aklımın içinden geçenleri silemedi. Hala hızlı bir şekilde kilo kaybetmeye devam ediyordum. Yemeklerden sonra gizlice tuvalete gidip bir parmak oyunu ile midemi boşaltıyordum. Baştaki kadar zor da değildi üstelik alışmıştım.
Kafama koymuştum bir defa, o yerime tercih edilen mankenler gibi olacaktım. Vücudumda hiç yağ olmayacaktı. Aynaya baktığımda her bir kemiğimi görebiliyordum ama elime gelen o ince derinin altındaki kayganlık bile rahatsız ediyordu. Gözlerim çukurların içinden fırlamış, gözaltlarım çökmüştü. Evden çıkmıyor, ailem dışında kimseyle konuşmuyordum. Eğer oturacak kadar kendimi güçlü hissedersem okuyordum.
Ayağa kalktığımda başım dönüyordu. Başlarda sadece göz kararması olmuştu fakat sonradan bayılmaya başladım. Babam kendi başlarına baş edebilecekleri bir durumda olmadığım için zorla beni doktora götürdü. Ben hasta değildim ki, doktora ihtiyacım yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BONİTA (Tamamlandı)
RomanceBir insan kaç defa düşer ve kaç defa kalkar? Her düştüğünde parçalanan dizlerine inat tekrar ayağa kalkmak için savaş verdi. Her kalkış onu başka bir kadın yaptı. Bir kadının yaşadıklarının içinde yaşattığı vurgunları, sorgulamaları, saf duygularını...